|1. Bölüm- Eksik, yarım, kalbi, kırık- mutsuz bir Prenses.
Başladığınız tarih ve saati rica edebilir miyiz?
Tam şuraya⬇️
Böyle nasıl bir his biliyor musunuz? Dünyadan soyutlanmışsınız gibi. Her şeyden artık bıkmış, her şeyden dışlanmış... Herkese, her şeye gereksiz bir soğukluk barındıran bir hal almışsınız. Ağlamak istiyorsunuz, olmuyor. Gülüyorsunuz, o hiç olmuyor. Umursamasam ayrı bir sıkıntı çıkarırım kendime. Bu kadar dikkatli olmak da beni yoruyor. Düşünmek istemiyorum. Kafamı düşüncelerle patlatıp gece geç saatlerde uyanık kalmak istemiyorum. Kalbim işlev yapsın istemiyorum. Artık o evreye geçmek istiyorum.
Düşünemeyeceğim evreye.
Evrenden kaybolmak istediğim yere.
Sessiz, sakin ve tek başıma.
Yerin altına belki, belki de tek başıma bir şehre.Belki ben olmasam başkaları daha fazla mutlu olurdu. Belki kimsenin nefret edeceği kişi sayısı 1 çoğalmazdı. Belki kimse nefret de edemezdi benden. Kimse beni sevmezdi, sevenlerde benim için üzülmezdi. Kimse beni tanımazdı, bilmezdi. Kimseyi üzmezdim, üzülmezdim. Yaşamazdım. Derdim olmazdı. Eğer olmasaydım günahım olmazdı, sıkıntılarım çoğalmazdı. Aile dertlerim olmazdı, arkadaş ortamlarında böyle olmazdım, gülücük saçıp saçıp ağlamazdım. Takmıyor gibi yapıp kafayı yemezdim. Başkaları daha yakın olurdu. Eğer olmasaydım birileri için bir şeyler daha güzel olabilirdi.
Eğer olmasaydım, asıl o zaman yaşardım.
Şarkı önerisi: Aforizmadam-Bu Kalp
°°°
⏳"Ahh Başım! Kızım çok sert vurdun. Öyle top karşılanır mı? Ölüyorum galiba" dedi elleriyle yüzünü tamamen kapatmışken.
Mübalağa sanatı yaptığı her halinden belli olan arkadaşımı izlerken gülümsememe engel olamayarak "Abartma Büşra, biraz elim kaydı sadece" dedim. Sert vurduğumun farkındaydım ama kasten değildi. Servisi karşılamak amacıyla öne atlamış ve kahve gözlerine çarpan bir topla canı acımış ve bana bağırmaya başlamıştı.
"Elinin kaymasına ben senin... Bak ağzımı bozdun ya. Allah'ım sen affet" diyip dua eder gibi havaya kaldırdığı ellerini tekrar gözleriyle buluşturdu. "Gözümü morarttın ya" diyerek sızlanmasına devam etti.
"Gönlünü nasıl alırım?" diye kendimi sorgulamaya başlarken ve bir şey bulamazken arkadaşımı güldürmek amacıyla filenin altından geçip yanında durdum. Ve kollarımı ona dolayıp, annesiymişim gibi kafasını göğsüme yasladım.
"Oyy benim aşkım. Oyy benim piyenşeşim"
Kaşlarım kavisli bir hal alırken bu cümleleri sadece onu biraz daha yumuşatmak için söylediğimi çok iyi biliyordu.
Kollarımın arasından kurtulmaya çalışırken "Dalga geçme benle" diye söylendi. Ben de gülerken kollarımı bedeninden ayırdım.
"Özür dilerim"
"Dileme"
"Büş sen de oynamayı bilmiyorsun ki ama" dedim gülerek. Bana çok ciddi bir ifadeyle bakıp, dövecekmiş gibi "Alya" dedi "Beni buraya zorla getirdiğinizin ikinizde farkındasınız di mi?" işaret parmağını tehdit eder bir şekilde ben ve Dilek'e doğrultmuştu. Başından beri olaya sessiz kalan Dilek'te hafiften kıkırdadı ve "Tamam o zaman artık eve gidelim, hem çok yoruldun bugün" diyip her zamanki gibi orta yolu buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Ve Deniz
Teen Fiction"İnandır beni" "Neye" "Aşka" Kafamı iki yana salladım. "İnanmadığım şeye bir başkasını inandıramam" Derin bir nefes aldı. "Tamam o zaman. Beraber inanalım"