|19. Bölüm- Siyah Beyaz
"Ölmekten korkmuyorum; yeterince yaşamamış olmaktan korkuyorum."
Bay Hiçkimse (2009)
■
"Hadi be ordan topu atmayı bile bilmiyorsun"
Topu yerde bir kez sektirip Dilek'e fırlattım.
"Sen nasıl oynadığının farkında mısın acaba Polyanna?"
"He farkındayım" dedi Dilek yerden topu alırken. "Senin yüzünden yenildik"
Topu nereye fırlattığına bakmadan attı ve o attığı top az kala kafama geliyordu. Son anda kenara kayıp kaçarken "Dengesiz misin kızım sen" dedim. Kafama voleybol topu yemek kaderim olamazdı. Ki topu topu hiç tanımadığımız 3 kişiyle voleybol maçı yaparken yenilmiştik ama Dilek bunun tek sorumlusu olarak beni görüyordu.
"Hayır anlamıyorum ne düşünüyosun ki oynarken" dedi havluyla alnını kurularken. "O kızın nasıl bakıp güldüğünü gördün mü?"
Sesi soluğu çıkmayan Büşra kenarda nefes nefese otururken kesik kesik konuştu.
"Geb...ertirim... Onu"
Sahada karşılaşıp maç yaptığımız ve sonucunda yenildiğimiz birkaç kızın onlara gülmelerine nasıl da gıcık olmuşlardı... Kendi kendime ben de gülerken gidip oturdum Büşra'nın yanına.
"Hadi bu neyse" diyip parmağıyla Büşra'yı işaret etti Dilek. "Oynamayı zaten bilmiyor, ya sen?"
"Hop hop" dedi Büşra elindeki havluyu göstererek. "Hepinizden çok ben ter döktüm yalnız, ayıp oluyor"
"Pardon kanka haklısın ya" diyip Büşra'nın elini sıktı ve tebrik etti Dilek.
Gülmekle yetinip üstümü değiştirmek için içeri gittim ve yarım saat içinde sahadan ayrılıp eve geldik. Ve Dilek tüm araba yolculuğu boyunca susmamıştı. O kadar üzülüyordum ki onun ilerideki eşine ve çocuklarına...
•○●•°Eve varıp yemek yedikten sonra da saat henüz erkendi ve sırasıyla önce duş almam sonra ders çalışmam ve birkaç çizim yapmam gerekiyordu.
Yaklaşık 30 dakika süren bir duştan sonra üzerime kapkalın pijamalarımı giyip ıslak saçlarımı olduğu halde bırakıp çizim masama geçtim ve telefonumdan bir şarkı açıp kalemimi elime aldım. Uzunca bir süre bu masadan kalkamayabilirdim, bedenim burada çürüyedebilirdi ve bu bir öğrenci için o kadar doğaldı ki...
Pijamamın şapkasını başıma geçirip, çizimimi saçlarımın ıslatmasını kestirme bir yolla engelledikten sonra her şeyden soyutlanıp önümdeki kağıda elimdeki kaleme verdim tüm dikkatimi.
□■
Telefonumdaki nerdeyse tüm şarkılar çalıp biterken öğleni çoktan geçmiş akşam vaktine doğru ilerliyordu akrep ile yelkovan. Ağrıyan boynumu arkaya yatırıp rahatlatmaya çalışırken ayağa kalktım ve kendimi yatağımın üzerine bıraktım. Göğüs kafesimdeki kemiklerin bile acıttığını düşünmeye başlarken çalışma işine uzunca bir ara vermeyi kendime hak görüp elime telefonumu aldım ve İnstagram'a girdim. Birkaç video izledikten sonra aklıma annemin gelmesiyle onu aradım ve yarım saatten fazla süren bir konuşmadan sonra Büşra ile Dilek'e söylediği selamlarla kapattık telefonu.
Haftasonunun en güzel yanı uyumak için çok uzun zamanlarımın olmasıydı, bana kalırsa. Bugün erkenden uyumak ve bunu layığıyla yerine getirmek planlarım arasındaydı. Uzun uzun rüyalar görmek ve hatta bazen aşık olduğum o rüyaların hiç bitmemesini istiyordum. Çoğu kişi haftasonları geç saate kadar uyumama tataftarıyken ben ise gün içinde çokça yorulup erkenden uyuma taraftarıydım ve sanki eğer çok fazla yorulursam rüyalarım daha güzel olucakmış gibi bir tezim vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Ve Deniz
Teen Fiction"İnandır beni" "Neye" "Aşka" Kafamı iki yana salladım. "İnanmadığım şeye bir başkasını inandıramam" Derin bir nefes aldı. "Tamam o zaman. Beraber inanalım"