|14.Bölüm-Kafka
"Bir yıldızın doğması için bir şeyin mutlaka gerçekleşmesi gerekir: Gökadalardaki moleküler bulutların çökmesi... O yüzden çökün, parçalanın. Bu sizin yıkımınız değil, bu sizin doğuşunuz."
'Yıldız Tozlu şarkılarımızdan bugüne denk gelen; Pera-Pencerenden'
İyi okumalar.
•○●°○
Yaşadığımız dünya üzerinde devirdiğimiz zaman çizelgelerinin hepsinde; yıllar mevsimleri, mevsimler ayları, aylar haftaları, haftalar günleri, günler saatleri, saatler dakikaları, dakikalar saniyeleri, saniyeler saliseleri kovalamaktan başka bir şey yapmamıştı, tablonun üzerindeki kırmızı ok yukarıyı gösterdikçe... Kaçmak ve kovalamak gerçekleri elimizde olmayan, 'zaman' kavramında bile mevcutken bizim hâlâ bir şeylerin peşinde koşmadığımızı söylememiz ne kadar doğru olurdu?
Hepimiz bir hayatı yaşamaya devam edip, bir nefes daha aldığımız süre müddetçe, kuşkusuz bir şeyleri kovalama telaşı içerisinde olacaktık. Bu bir kelebek, bir aşk, bir insan, bir gerçek veya bir yalan olabilirdi. İsmini 'Kovalanan' veya 'Kaçan' diye tanımlayabileceğimiz şey, her şey olma lüksüne sahipken biz sadece elimizdeki bilinmezliklerle koşuyoruz, bilinmeyene doğru.
Bilinmezliklerle ve an itibariyle 3 bilinmeyenli denklemler ve türevlerle uğraşan beynimi dinlendirmek amacıyla önümdeki test kitabını kapattım.
Ağrıyan başımı ellerimle ovduktan sonra ayağa kalktım ve bana en az 2 beden büyük olan kazağımın kollarını aşağı indirip ayağa kalktım ve merdivenlere ilerledim.
Titreyen telefonumu pijamamın cebinden çıkarıp elime alırken Büşra'nın mesaj attığını farkettim, aynı evin içinde olmamıza rağmen.
Kimden; "Büş"
'İn aşağı da yemek yiyelim'(20.12)
Telefonu tekrar cebime koyup bitirdiğim basamakların ardından salona doğru ilerledim ve kitap okuyan bir Dilek ve telefonuyla meşgul olan bir Büşra'yla karşılaştım.
Ben de geçip tekli bir koltuğa otururken dizlerimi kırdım ve dizlerimin etrafına kollarımı sardım.
"Ne yapıyorsunuz?" diye sordum ne yaptıklarını görmekte olduğum arkadaşlarıma.
İkisi de omuzlarını silkerken oturduğum tekli koltukta yana döndüm ve bacaklarımı koltuğun kenarından sarkıttım.
"Benim karnım ağrıyor ya"
Gözlerimi kapatıp Büşra'ya doğru konuştum.
"Regl misin?"
"Evet"
Kafamı yukarı aşağı salladım ve mırıldandım.
"Geçmiş olsun"
"Dostlar sağolsun"
Gülümsedim ve gözlerimi yerdeki halı desenine çevirdikten kısa bir süre sonra ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim.
Et sote yapmak için gerekli olan tüm malzemeleri çıkartıp hazırladıktan sonra, aramın etle pek iyi olmamasından dolayı, onları doğraması için Dilek'i mutfağa çağırdım.
Yediğimiz yemeğin ardından bir süre salonda hep beraber sohbet ettikten sonra hepimiz odalarımıza çekildik ve yatağıma girer girmez üstüme çöken yorgunlukla gözlerimi hemen kapatıp rüya alemine hızlı bir iniş yaptım.
●°●•○°
"Ders burda bitmiştir, paydos verebilirsiniz."
Semih Hoca'nın hakem kılığına girdiği maçta 90+40 dakikadan sonra çaldığı düdük sesi tüm öğrencilerde Şampiyonlar Ligi maçı oynayan futbolcuların soyunma odasına gitme arzularıyla eşit, kantine koşma isteği uyandırırken herkes ayaklanmaya ve sınıftan çıkmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Ve Deniz
Roman pour Adolescents"İnandır beni" "Neye" "Aşka" Kafamı iki yana salladım. "İnanmadığım şeye bir başkasını inandıramam" Derin bir nefes aldı. "Tamam o zaman. Beraber inanalım"