|20.Bölüm-Pia"Ellerini tutabilsem Pia'nın, ölsem eksiksiz ölürdüm"
Pia- Atilla İlhan
Şarkı önerisi; Bu kısmı size bırakıyorum👇
•
Dolabımı savaş yeri haline getirip bayağı zorlanarak da olsa Beşiktaş formamı bulmanın zaferiyle aldım formayı ve öptüm armayı. İçime boğazlı siyah kazağı halihazırda giymiştim üzerine de formamı geçirdim, üşümemeyi umuyordum.
Saçlarımı tepede sıkı bir at kuyruğu yaptım ve birazcık makyaj yapmak için oturdum aynanın karşısına. Biraz rimel sürüp kirpiklerimi belirginleştirdikten sonra dudağıma biraz renk verdim. Aslında göz altlarımı kapatsam fena olmazdı ama onunla uğraşmak istemiyordum. Siyah şişme montumu ve çantamı alıp odamdan çıktım. Kapının önüne gelip eğildim ve postallarımı giyip iplerini bağlamaya başladım. Büşra gelip başımda durdu ve "Geç kalma" dedi kolasını yudumlarken. "Kalmam güzelim" derken diğer ayağımı öne atıp ipleri yine bağladım ve ayağa kalkıp Büşra'yı öptükten sonra evden çıktım. Saat 8'i geçiyordu ve maç saat 9'daydı. Mert seni alabiliriz dese de kendim gelirim diyip kibarca reddetmiştim.
Arabama binip emniyet kemerini taktım ve sürmeye başladım. Saat 9'a varmaya çok yakınken telefonumdan çıkan zil sesi ayırdı gözlerimi asfalttan.
Ekranda 'Mert' yazısını görünce istemsizce hafifçe öksürüp boğazımı temizledim ve yanıtladım aramayı.
"Efendim"
"Napıyorsun?" dedi, arkadan Burak'ın sesini duyabiliyordum.
"Geliyorum, siz nerdesiniz?"
"Seni bekliyoruz"
"Kusura bakmayın" dedim sesim biraz kısık çıkmıştı. "Ben bulurum sizi dışarda beklemeyin içeri girin isterseniz hava zaten soğuk"
Bir süre durdu. -Şu an karşımda olmasını ve nasıl baktığını görmek isterdim-
"Bekliyoruz"
"Görüşürüz o zaman"
"Görüşürüz"
Telefon kapandıktan sonra hızımı biraz daha arttırdım. Bir yerlere geç kalmayı, beklemeyi sevmezdim ve bekletmek de istemiyordum.
Yaklaşık 10 dakika sonra stada varırken arabayı park ettim ve yürümeye başladım içeri girmek için.
Mert'le Burak'ın içerde olduğunu düşünürken 100 metre ilerde elleri cebinde bekleyen Mert'i gördüm. Siyah kot pantolon ve siyah bot giymiş, üstüne de siyah sweatshirt onun da üstüne siyah bir mont geçirmişti. Elleri cebinde, saçları dalgalanırken uzaktan öyle hoş görünüyordu ki Beşiktaş'ı bir daha seviyordunuz. Dudakları soğuktan olsa gerek daha da belirginleşmişlerdi ve ben bile birkaç kızın ona baktığını görebiliyorken o kimseyle gözgöze gelmiyordu dikkatini yerdeki taşlara vermişti. Gözlerim yanında Burak'ı aramıştı ama bunu sonradan fark ettim ki o tek başına dışarda kalıp beklemeyi tercih etmişti muhtemelen. Bu çıkarımımın doğru olup olmadığını bile bilmeden yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşurken ve adımlarım sonlanmaya başlamışken yanına vardım ve gülümseyerek "Selam" dedim. Yanına varana kadar ona yaklaştığımı fark etmemişti "Selam" dedi o da çok küçük gülümseyip.
"Özür dilerim" dedim "Beklettim"
"Sorun değil" dedi gözlerime bakarken.
Kışta olduğumuz için hava karanlıktı ve çevredeki yapay ışıklar, gözlerine, yüzünün yarısına, saç tutamlarına çok güzel vuruyordu. Kirpikleri yanakları üzerinde gölgelerini uzatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Ve Deniz
Teen Fiction"İnandır beni" "Neye" "Aşka" Kafamı iki yana salladım. "İnanmadığım şeye bir başkasını inandıramam" Derin bir nefes aldı. "Tamam o zaman. Beraber inanalım"