|5. Bölüm- Pardon
"Yeryüzünde ruhuma yakın bir şey bulamadım, hayallerimi gökyüzünde arıyorum."
Şarkı önerisi: Oğuz Sırmalı- Gökyüzü Olsam
°°°
⏳Başımda horoz gibi öten Dilek'i boşverip uykuma kaldığım yerden devam etmeye çalıştım.
"Ya bak geç kalacağız, kalk artık"
Evet. O gün gelip çatmıştı. İstanbul'da okumaya tam anlamıyla gerçekten başlayacaktık ama ben bir türlü başlamak adına herhangi bir harekette bulunmuyordum.
Heyecansız olmam veya isteksizliğimden kaynaklanan bir durum değil bu. Yengeç burcuyum ben tabiiki heyecanlı olacağım ama dün gece hayatımın hatalarından birini yapıp gece 2'ye doğru bırakabilmiştim kendimi uykunun şefkatli kollarına.
Dilek ve Büşra da benimle aynı saatte uyumuşlardı ama benim aksime gayet dinçlerdi.
Düşündüğümüz zaman, normal bir insan çok heyecanlı olup yataktan çabucak kalkar ve okuluna en kısa zamanda gitmeye çalışırdı. Ama gerçekten uyku benim için çoğu şeyden önce geliyordu ve üniversite için bunu heba edemezdim. Uykuyu çok sevmeme karşılık, uykum da çok ağırdı ve deli uyurdum.
Hatta annemin önce korkudan kendisinin ölmesi daha sonra beni bulunca azarlamaktan öldürme noktasına getirdiği bir anım var. O da şöyle ki;
Lise zamanlarındaydım ve tıpkı şimdiki gibi nişan, kına, düğün gibi kalabalık ve gürültülü yerlerden pek hoşlanmıyordum. Sessizlik her zaman daha güzel bir nimet gelmişti bana. O gün de annem bir arkadaşının nişanına gidecekti ve beni de yanında götürmeyi düşünüyordu. Tabiiki sadece düşünmekle kalmış icraata geçirememişti. Çünkü üstün ikna çabalarımı kullanarak, türlü şeyleri bahane etmiş -ki bunların içinde olmayan sınavlarıma çalışmak bile vardı- ve gürültüyü sevmediğimi söyleyip evde tek başıma kalmıştım. Annem gittikten 2 saat sonra uykum gelmeye başlamıştı ama ben direnmeye başlamış uyumamaya çalışıyordum. Bu yüzden yatağıma oturup kitap okumaya başladım. Tabii bunun uykumu daha fazla getireceğini hesaba katmadan... Ben 10 dakika sonra uyku aşkımla girdiğim savaşta yenik düşüp yorganın altına kıvrılırken rüyalar alemine dalmıştım.
Peki nasıl uyandım di mi? Annemin ve Dilek'in annesinin ve Büşra'nın annesinin kapının önünden gelen sesleri sayesinde. Aynı zamanda telefonumda çalıyordu. Telefonumu alıp kim olduğuna bakarken "Annem" yazısını görmüştüm. Uyku sersemliğiyle aramayı meşgule atarken, yatağımdan kalkıp önce tuvalete gitmiş sonra da kapıyı açmaya çalışan ama üstteki çengel yüzünden açamayan çilingire ve onun hemen arkasında korku dolu gözlerle bekleyen anneme, Dilek'in annesi Emine Teyze'ye ve Büşra'nın annesi Fatma Teyze'ye kapıyı açıp aynı umursamaz ve sakinlikle odama geçip yatağıma kıvrılmıştım. Tabii benim bu huzur dolu dakikalarım çok sürmemiş annem ve müstakbel teyzelerim odama benden 5 saniye sonra girip konuşmaya başlamışlardı.
"Kızım sen manyak mısın? Korkudan öldüm ben. Niye acmıyorsun telefonunu?" diye sormuştu annem korktuğu belli olan sesiyle.
Saatin kaç olduğundan veya annemlerin neden korktuğu hakkında hiçbir fikrim olmadığından "Ne?" diye sormuştum.
"Kızım bir buçuk saattir kapıyı çalıyoruz, telefonunu arıyoruz, kapıdan bağırıyoruz apartman ayağa kalktı. Sen niye uyanmıyorsun? Çilingiri çağırdık adam çengeli de kapattığın için açamadı kapıyı. Sen nasıl uyanmıyorsun ya!?" diye sormuştu annem.
Fatma Abla kendini koltuğa bırakırken "Öldüm korkudan öldüm" diye söylenmişti. Gözlerim Emine Abla'ya kayarken onun da kızgınlık ve korkuyla bana baktığını görmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Ve Deniz
Jugendliteratur"İnandır beni" "Neye" "Aşka" Kafamı iki yana salladım. "İnanmadığım şeye bir başkasını inandıramam" Derin bir nefes aldı. "Tamam o zaman. Beraber inanalım"