BÖLÜM 26

1K 105 9
                                    

Ceylan, Eva'nın evinden gideli iki hafta olmuştu.
İki haftadır  Kağan, için hayat durmuştu.  Ceylan'ı aramadık  bir yer bırakmamıştı.
İstanbul'un altını üstüne getirmiş her köşeye her deliğe bakmıştı.
Yoktu Ceylan. Hiç bir yerde yoktu.
Yer yarılmış içine girmişti sanki.
Doğan,  gittiği görevden iki gün önce dönmüştü.
Olanları öğrendiğinde o da çıldırmıştı.
Hem Ceylan'ın gidişi... Hem Kağan'ın ailesini Kudret'in öldürdüğünü öğrenmek yıkmıştı adamı.
Perişan halde Kağan'a sarılmış dakikalarca ağlamış can dostundan af dilemişti.
Kaderin onları getirdiği noktaya lanet etmişti.
Kağan'da Doğan'la beraber dakiklarca göz yaşı dökmüştü.
O gün iki arkadaş yemin etmişti.
Ne olursa olsun Kudret, yaptıklarının bedelini ödeyecekti.
Hepse girmek yeterli gelmezdi ona.
Yaptıklarını bedelini canıyla ödeyecekti.
Ne olursa olsun Kudret'in kurtuluşu olmayacaktı.
Kağan ve Doğan, günlerdir hem Ceylan'ı hem Kudret'i arıyorlardı.
Kudret, ise Ceylan, bulunamadığı için çıldırmış, onu bulamayan adamların hepsini öldürmüştü.
Adamların hiç birine acımadan hepsini kurşuna dizmişti.
Kaybolduğu günden beri Kudret'de  her yerde Ceylan'ı aratıyordu.
Onu bulabilmek için özel bir ekip bile tutmuştu.
Ceylan'ın düştüğü uçurumun her köşesini aratmıştı.
Adamlar uçurumun bazı yerlerinde kan izleri, ve Ceylan'a ait olduğunu düşündükleri ayakkabı teki bulmuşlardı.
Ama kızdan hiç bir iz yoktu.
Dev ağaçlar ve kayalarla kaplı orman da yok olmuştu Ceylan.

Diğer yandan küçük bir köy evinde Ceylan, iyileşmeye çalışıyordu.
Arabadan kendini attıktan sonra uçurumdan aşağı metrelerce yuvarlanmıştı.
Ceylan'ın hayatını kurtaran ise düşmesini yavaşlatan ağaçlardı.
Ceylan, ağaçın dallarına tutunarak kayalıktan düşmekten kurtulmuştu.
Kendini zorla yukarı çekerek uçurumdan uzaklaşmıştı.
Adamların onu arayacaklarını düşünerek saatlerce yürümüş sonrada büyük bir ağacın gövdesinde saklanmıştı.
Bir süre orada dinlenip beklemişti.  Gece olduktan sonra da nereye yürüdüğünü bilmeden saatlerce yürüdü.
Bitkin düşünceye kadar hiç durmadı.
Vücudunun her yerinde yaralar çürükler  oluşmuştu.
Yürümektede zorlanıyordu ama bir an önce oradan uzaklaşmak istiyordu.
Çünkü Kudret'in adamları onu mutlaka aramaya başlayacaktı.
Ona yine yakalanmak istemiyodu.
Ceylan, ondan kurtulmak ve uzaklarda kendine yeni bir hayat kurmak istiyordu.
Saatlerce yürüdükten sonra çok yorulan Ceylan, kayalıklar arasında bulduğu kuytu bir yere sığındı.
En azından biraz dinlenmek istiyordu.
Saatlerdir yürümekten helak olmuştu.
Ceylan, girdiği kuytu yerde uzanarak uyumaya çalıştı. Bir süre vücudunun acısından uyuyamayan kız sabaha karşı biraz olsun uyudu.
Sabah aydınlanmaya başladığında ise  sızlayan yaralarıyla uyandı.
Yorgunluktan ve korkudan gece farkına varamamıştı ama bacağında kolunda baya derin kesikler vardı.
Gömleğinden kopardığı parçalarla yaralarını biraz da olsa sardı.
Sonra da saklandığı yerden çıkarak tekrar yürümeye başladı.
Nereye gittiğini bilmeden saatlerce yürüdü.
Çok susamış ve çok acıkmıştı.
Ayrıca yaraları daha çok acımaya başlamıştı.
Bacağınında şiştiğini hissesiyordu.
Ceylan tek ayağını sürüyerek yürürken karşısına aniden çıkan domuz kızın ödünü koparmıştı.
Caylan, olduğu yerde donup kalmışken domuzda sağa sola can havliyle kaçmaya çalışıyordu.
Avcılar tarafından yaralanan hayvan Ceylan, için çok büyük tehlikeydi.
Avcıların ayak sesleri ve köpeklerin havlama sesleri yaklaşırken domuz
kıza her an saldırmak üzereydi.
Ceylan, son bir gayretle kaçmak için hamle yaptı.
Bunu fark eden domuz hızla kızın üstüne gelip ona çarptı.
Çapmanın şiddetiyle Ceylan'ı bir kaç metre fırlatan fırlatan domuz kaçamadan  avcılar tarafından öldürüldü.
Avcılar domuzun öldüğünden emin olduktan sonra köpeklerin başka bir yere gittiğini gördüler.
Avcılardan bir tanesi köpeklerin ardından koşarak gitti.
Köpeklerin yanına geldiğinde bir kızın baygın yattığını gördü.
Silahını bırakıp hemen kızın yanına çöktü.
Yüzü koyun yatan kızı çevirdiğinde yüzünün gözünün kanlar içinde olduğunu gördü.
Başının yan tarafından da kanlar geliyordu.
Kızın her tarafı yara bere içindeydi.
Avcı hemen arkadaşlarını yanına çağırdı.
Adamlar koşarak onları çağıran adamın yanına geldiler.
Yerde baygın yatan yaralı kızı gördüler ve hemen onu kurtarmak için çalışmalara başladılar.
Arazi dağlık ve çok engebeli olduğu için arabanın gelme ihtimali yoktu.
Hemen bir kaç ağaç dalı bulup birbirine bağladılar.
Ceylan'ı yavaş bir şekilde yaptıkları sedyeye yatırdılar.
Gidebildikleri kadar hızlı bir şekilde yürümeye başladılar.
Neredeyse bir saatten fazla yol yürüdükten sonra köylerine geldiler.
Avcılardan bir tanesi Ceylan'ı evine götüreceğini söyledi.
Karısı eski hemşire olan adam kızla karısının ilgilenebileceğini biliyordu.
Kadın, evine gelen yaralı kızın önce nabzına baktı.
Sadece bayılmış olduğunu anladıktan sonra yaralarını temizleyip sardı.
Başından gelen kanı temizlediğinde altından çıkan kesiği parsuman yaptı.
Ceylan, baygın olduğu için olanların farkında bile değildi.
Kadın işini bitirdikten sonra kızın kendine gelmesi için beklemeye başladı.
Gece sabaha kadar uyumayan kadın sık sık Ceylan'ın ateşini ölçtü.
Sabah olduğunda ise Ceylan, yavaş yavaş gözlerini açtı.
Önce gözleriyle etrafı taradı.
Nerede olduğunu bilmiyordu kız.
Vücudunun her yeri yara bere içindeydi. Ağrıları vardı ve boğazı kurumuştu.
Yattığı yatakta biraz olsun doğrulmaya çalıştı.
Kızın,"Ahh" diye inleyen sesini duyan kadın hemen uzandığı koltuktan ayağa kalktı.
Hızla Ceylan'ın yanına geldi,
"Geçmiş olsun kızım. Korkma lütfen" dedi.
Ceylan, hiç tanımadığı kadının samimi davranışı karşısında biraz rahatlayarak,
"Ben neredeyim? Bana ne oldu acaba?"dedi.
Kadın Ceylan'ın çekingen haline gülümseyerek,
"Dün öğle saatlerinde eşim ve arkadaşları seni ormanda bulmuşlar canım.
Yaralı bir halde buraya getirdiler.
Şehre hastaneye götüreceklerdi ama eşim ve ben sadece baygın olduğun için göndermedik.
Vücudunda kırık falanda yoktu.
Bu yüzden sana ben bakabilirim diye düşündüm.
Ben  emekli hemşireyim kızım. Senin sadece bayıldığından emin olduktan sonra yaralarını sardım.
Dünden beride uyuyorsun."
"En son ağaçların arasından bir domuzun karşıma çıktığını hatırlıyorum. Sonra da bana saldırmıştı."
"Haklısın canım. Avcılar köyün bahçelerine dadanan domuzun peşinden kimsenin pek gitmediği tehlikeli uçurumların olduğu bölgeye kadar gitmişler.
Şükür ki gitmişler. Yoksa oradan tek başına kurtulman imkansızdı.
Gerçekten şanslıymışsın. Seni bulup buraya kadar sedye yapıp taşımışlar.
Lütfen bizden korkma kızım. Bizden sana  zarar gelmez.
Bizim köyümüzde insanları da çok iyidir.
Eşim ve ben emekli olduktan sonra çok sevdiğimiz köyümüze yerleştik.
Burada bahçemiz var. Bir kaç hayvanımız var. Doğanın kucağında yeşillikler içinde yaşıyoruz.
Köyümüz küçüktür.  En fazla yüz kişinin yaşadığı küçük bir köy. Kendi halimizde yaşayıp gidiyoruz işte.
Sen, sen nasıl oldu da yaralandın.
Hem öyle tehlikeli bir yerde ne işin vardı?"
Ceylan, önce kadından çekinsede bir süre sonra ondan bir zarar gelmeyeceğini düşünerek kadına olanları anlatmaya karar verdi.
Zaten anlatsada anlatmasada bir şey değişmeyecekti. Burada fazla kalmayacaktı nede olsa.
Adının Seher, olduğunu öğrendiği kadına baştan sona kadar yaşanan herşeyi anlattı.
Seher, Ceylan'ın başına gelenlere çok üzülmüştü.
Oda iki kız annesiydi. Kızlarının başına da böyle şeyler gelebileceğini düşünen kadın Ceylan'a elinden geldiği kadar yardım etmeye karar vermişti.
Önce kocasına Ceylan'dan hiç kimseye söz etmemesini söyledi.
Kocası beraber avlanmaya gittiği avcılara da Ceylan'ın iyileşip buradan gittiğini söyledi.
Kudret, denilen adam Ceylan'ı hala aramaya davam ediyorsa mutlaka bu köye gelecekti.
Bundan emindi Seher. Kızın kendini attığı uçuruma en yakın yerleşim yeri bu köydü.

GORMEDEN SEVDIM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin