"İmdat!! İmdat!! Yardım edin. Kimse yokmu? Lütfen bana yardım edin."
Kağan, duyduğu sesle afalladı bir an.
Sonra oturduğu yerden kalkıp ormana doğru yürümeye başladı.
Bir süre yürüdükten sonra durdu ve olduğu yerde bekledi.
"Acaba yanlışmı duydum"dedi kendi kendine.
Olduğu yerde beklerken yine aynı sesi duymaya başladı.
"İmdat!!! Yardım edin. Buradan çıkamıyorum. Ne olur kurtarın beni."
Kağan, daha fazla beklemeden sesin geldiği yere doğru tekrar yürümeye başladı. Gecenin geç saatleriydi.
Karanlıktan göz gözü görmüyordu.
Ağaçların gölgesi bile canlı gibiydi ve çok korkutucuydu.
Yürüdüğü yol dar ve engebeli olduğu için bir türlü ulaşamamıştı sesin geldiği yere. Kağan, sesin sahibini bulmak için zorda olsa ormanda yürümeye devam ediyordu.
Onu bulmayı çok istiyordu ama ne kadar hızlı yürüsede bir türlü ulaşamıyordu hedefine.
Kimdi sesin sahibi? Neden yardım istiyordu acaba?
Kağan, tekrar durdu ve sesin sahibine sesini duyurmaya çalıştı. "Kimsiniz,neredesiniz?
Sizi bulamıyorum." diye bağırdı.
Kağan'ın seslenmesinden sonra tekrar aynı ses yankılandı.
"Buradayım kuyunun içindeyim.
Bir türlü kurtulamıyorum, yardım edin bana."
Kağan, daha da hızlandı. Nefes nefese kalmış, boğazı kurumuştu.
Ne kadar yüyüdüğünü kendi de bilmiyordu artık.
Saatlerce yol yürümüştü adam.
İlerdedikçe farkettiği bir şey ise ağaçlar biraz seyremiş yol düzelemişti.
Kağan, biraz daha ilerledikten sonra kendini etrafı dikenli tellerle çevrili bir alanda bulmuştu.
Aynı yönde biraz daha ilerledi gördüğü şeyle hemen durdu.
Nihayet kuyuyu bulmuştu işte.
Kız kuyunun içimdeyim demişti.
Ve şuan kuyu tam karşısındaydı. Kağan, hemen kuyunun yanına yaklaştı. Sonra da eğilerek içine baktı.
Gördüğü yalnızca sonsuz bir karanlıktı.
"Hey!! Geldim kuyuya, kimsen ses ver."dedi."Buradayım yardım et lütfen.
Kurtar beni artık. Çok zor durumdayım."
Kağan, ne yapacağını bilemedi bir süre. Çevresine şöyle bir bakındı.
Belki bir ip falan bulup kıza yardım edebilirdi. Biraz aramadan sonra eline eskimiş olması na rağmen hala iş görebilecek durumda olan bir ip geçirdi.
Sonra da tekrar kuyuya gelip ipi sallandırdı."İp atıyorum yakala hadi"diye bağırdı sesin sahibine.
Bir süre bekledikten sonra aşağıdan ses yine geldi.
"Tuttum ipi,hadi çek beni. "
Kağan, hızla ipi çekmeye başladı.
İp eski trtıklı olduğu için Kağan'nın avucunu yaralamış ve kanatmıştı.
Yine de ipi çekmekten vaz geçmiyordu.
İpi biraz daha asıldıktan sonra kızın saçları görünmeye başladı.
"Hadi tut elimi."diye bağırdı kıza.
Sonra son gücüyle kıza elini uzattı.Kız elini uzatmış, Kağan'ın elini tutmak üzereydi. O sırada birden bire ip koptu ve kız hızla kuyuya geri düştü. Kağan," Hayır olamaz!!" diye bağırırken.
Kızın çığlıklarını hala duyuyordu.--''--
Kağan, sıçrayarak kalktı yataktan. Ellerini yüzüne götürüp bir süre yüzünü sıvazladı.
Yine aynı rüyayı görmüştü genç adam.
Her defasında ondan yardım isteyen kuyudaki kız.
Her zaman ki gibi ona yardım etmek için çabalayan bir adet Kağan.
Bu rüya üç aydır rutini omuştu.
Bir gün görmezse ertesi gün mutlaka rüyasında aynı şeyi görüyordu."Uykuda bile huzur yok arkadaş." diyerek yatıp tekrar uyumaya çalıştı.
Başkomiser Kağan Karasu.
Suçluların korkulu rüyası.
Acımasız kural tanımaz.
Bir o kadar inatçı.Emniyet teşkilatının tuttuğunu koparan başkomiseri.
Dokuz yıl boyunca Türkiye'nin bir çok yerinde görev yapmıştı Kağan Karasu.
Üç yıldır da İstanbul emniyet müdürlüğü uyuşturucuyla mücadele şubesinde başkomserdi.
Kız kardeşi ve yeğeniyle birlikte yaşayan Kağan, bir yıl önce iş dönüşü kız kardeşi ve yeğeninin ölüsünü bulduğunda hayatı kabusa dönmüştü. Onların cansız bedenlerini evin ortasında görmek adamı kahretmişti.
Kardeşi ve yeğeni kim veya kimler tarafından öldürüldü hala bilmiyordu adam. Suçlular bir yıldır hala bulunamamıştı.
Otopsi sonucunda ne bir darp izine nede başka bir şeye rastlanmıştı.
Suçlu kimse hiç bir iz bırakmamıştı
Kardeşini ve yeğenini kaybetmek Kağan'ı mahvetmiş,yıkmıştı.
Onlarla beraber yaşama sevinci ve duygularıda ölmüştü.
Kağan, aylarca perişan halde dolandı ortalarda. İşine bile konsantre olamıyordu ama onu tek ayakta tutan da işiydi.
Kağan, olanlardan hep kendisini suçladı. Onları koruyamadığı için kendine lanetler yağdırdı hep.
Artık mutlu olmak için bir sebebi yoktu. Mululuğu da asla hak etmiyordu zaten. O da tek yapabileceği şeyi yaptı.
Kendini işine verdi. Ama orada da yaptığı hatalar yüzünden üstleri tarafından geri plana alındı.
Kendini toparlayıncaya kadar masa başında görev yapacaktı.
Masada oturup kıç büyütmek Kağan'a göre bir iş değildi.
Ama mecburen kabul etti. Yoksa açığa alınacaktı.
Bir yıl olmuştu kız kardeşini ve yeğenini kaybedeli ama hala acısı bugün gibiydi.
Bu kadar sıkıntı yetmiyormuş gibi uykusunda da huzur bulamıyordu.