" Sessizlik; sonsuzluğa savrulmuş ölü toprağın veryansınıydı yeşerttiğin gecenin dansına."
🔥🔥🔥
Yazgı ve acının pusuya yatmış bir şekilde beklenmedik ağır darbeler savurduğu ruhun isyanıyla yanmaya başladı hisler.
Umutların son vedalarına ortak olan kalbin çırpınışları katlettmeye başlamıştı bütün mutlulukları ve kanını armağan etmişti kurak toprağa. Can çekişen bedenin attığı her adımda ayak tabanlarına bulaşarak derisine sonsuz bir iz bırakan kan; toprağın kirli bir oyunuydu şüphesiz. Geriye oyunda sağ kalan aciz bir beden kalmıştı artık.Sıcak boynuna doladığım kollarımı biraz daha sarmalarken yüzümü iyice gömdüm eşsiz kahve kokusunun salgılandığı yere. Bu koku huzurla sarıyordu ruhu. Göğsünden yayılan sıcaklığın kuşattığı vücudum gevşemeye yüz tutmuşken kaskatı bedeni buna pek müsade etmiyordu.
Birbirine yapışarak görmeyi reddeden kirpiklerim, sızlayan gözlerimi örterek beni karanlığa hapsetmiş ve görmemi engelliyordu.
Vücuduma bir anda çarpan soğuk rüzgarla kaşlarımı çatarak gözlerimi daha sıkı örttüm. Kanla yıkanan depodan dışarı çıkmış olmalıydık. Yakınlaşan araba sesi bile Savaş'ın boynuna gömdüğüm yüzümü kaldırmama neden olmuyordu. Sert bir ahenkle göğüs kafesini döven kalbi bedenimde atarak ruhumu titretiyordu.
Bir şiirin en eşsiz dizesinde soluklanarak hayat bulan anılar gibiydi. En az o kadar imkansız! En az o kadar ölümcül!
Kanayan kalbimin acısı öyle ağır gelmişti ki zihnime, kendini bilinmez bir uçurumdan aşağı atmış ve sonsuzluğa sürüklenmişti. Kapalı gözlerimden intihar eden bir yaş sıcak boynuna damlarken vücudumun yaslı olduğu bedeni daha fazla kasıldı.
Kasılan bedeni benide gererek soluğumun kesilmesine neden oluyordu. Çünkü kasılan bedeni sinirinin yankılanan ayak seslerini fısıldıyordu ve bu fısıltılar alınacak bir hayatın habercisiydi.
Savaş'ın duraksayan bedeniyle ciğerlerimi, sinsice burnumdan sızan kahve kokusuyla doldurdum ve yüzümü gömdüğüm boynundan usulca kaldırarak gözlerimi araladım. Buğulanmış gözlerim simsiyah geceyle tekrar dolmak için an kollarken geceden bile daha siyah olan bir çıkmaza takıldı. İnanmazca büyüyen gözlerim atladığı derin kuyuda yüzüyordu.
Bir gün boyunca o depoda mı kalmıştık?Kan kokan kusursuz çehresini süsleyen siyah gözleriyle yutkunurken titrek bir nefes aldım.
Çehresinde bile duvarlar dikerek kendini yasak kılıyordu bütün olanaklara. Bir adım daha atmasıyla sırtım bir şeye değerken kahvelerim siyah girdabın derin boşluğunda yüzmeye devam ediyordu.
O boşlukta boğularak son bulacağını kestiremeden.Tek koluyla taşıdığı bedenimi yeni farkettiğim arabanın kaputuna oturtarak, bıraktı. Bedenimi terk eden bedeniyle boynuna sardığım kollarımı çözerek kirpiklerimi kırpıştırdım ve gözlerimi yumdum. Benden uzaklaşan sıcaklığıyla gözümden firar eden damlayı hızla sildim. Tükenmiş olması gerekmiyormuydu yaşlarımın? Bitmemiş miydi artık?
Ellerimi oturduğum kaputa yerleştirdim ve yumduğum gözlerimi araladım. Bir kaç adım ilerideki arabanın yanında başını eğerek gelecek emri bekleyen kişiyle boğazıma koca bir yumru oturdu. Can' da burdaydı. Az önce gelen araba sesi yeni geldiğinin kanıtıydı.
Beni ihanetle yargılayan kişiyle boğazım yanmaya başladı ve incinen belim varlığını haykırdı. Ne işi var burada diye düşünürken Savaş'ın adamı olduğunu anımsamam duraksattı herşeyi.Savaş'a ihanet ettiğimi düşünerek yollamıştı o fotoğrafı. Dolu gözlerim dökülecek yeni yaşların habercisi olarak yanmaya başlarken başımı salladım ve bakışlarımı karşımdaki iri bedene diktim. Yargılamadan atmıştı beni cehenneme. Yağız'ın yaralarla kaplı bedenini omzundan indirerek arabanın arka koltuklarına bıraktı. Gerilen sırt kasları öfkesini hatırlatıyordu. Akıttığı onca kana rağmen dinmiyordu her nefesinde harlanan öfkesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK TUTKUNUN HAKİMİYETİ
Romance🔥🔥🔥 Hissizliğiyle geceye diz çöktüren, acımasızca katleden bir cellât! Katletiği her canda kana olan susuzluğunu gideren bir yargıç! O lanetlenmiş, acımasız bir hükümdar! SAVAŞ ARAS. Çiçeklerin fısıltısına hayran, geceye hükümlü bir Tanrıça. Tutk...