33. KATL-İ ERVAH

539 62 1.1K
                                    

" Mevsimin son satırlarındayız şiirlerden hangisi bilmiyorum zira adının kıyısında kaldı aklım."

                                🔥🔥🔥

Anlar vardır Tanrı'ya yalvardığın, anlar vardır Tanrı'ya sığındığın, anlar vardır Tanrı'ya şükürler sunduğun, anlar vardır Tanrı'ya adaklar adadığın ve anlar vardır Tanrı'yla kan revan konuştuğun.

Bir andı bu, Savaş'ın kanayan soğuk parmakları arasındaki silahı Samet'e doğrultuğu ve Tanrı'ya halim vaktim kan revan sığındığım. Çaresizlik dedim. Şuan ortasında kaldığım çaresizlik çürütecek bahçemi de öldürecek her bir çiçeğimi.

" Fatma teyze lütfen Pars'ı götür." Sanki bütün boğazım cam kırıkları dolu konuştuğum an kanatmıştı her bir yanını. Biliyordum, durduramazdım asla yanan öfkesini lakin titriyordu her bir yanım, sızlıyordu vicdanım.
Açık kapından içeri girmeyen Can, silahını beline yerleştirerek sadece izledi olan biteni engel olamayacağının bilinci ile.

Savaş'ın sıktığı dişlerinin gıcırtısı tüm salonda yankılanırken, kapının kenarında duran iri bedeni ile simsiyah gözlerini kırpmadan izledi beni.

Fatma teyze Samet'in bacaklarının arkasında sessizce Savaş'ı izleyen Pars'ı elinden tutarak hızlı adımlarla çıktı evden. O da biliyordu kopan kasırganın yakıcı olduğunu, neler alacağını.

" Dünyanın küçük olduğunu düşünüyorum kardeşim," Samet, yavaş adımlarla yemek masasının arkasına geçti ve gözle görünür şekilde titreyen parmaklarını sert yüzeyinde gezdirdi. " Baksana senin evinde, senin salonda ve senin eşi-" Salonun duvarlarından çarpıp, kulaklarımı çınlatan korkunç ses ile boğazımı parçaladı çığlığım. Avuçlarım kulaklarıma örtünürken, Samet'in acı haykırışı ile yere devrilen bedenine baktım korku içinde. Diz kapağından süzülen kanlar zemini kızıla boyadı. Ve zemine çarpan her damla kulaklarımın içinde yankılandı.

" Savaş-" Aralarındaki yemek masasını tek eliyle mutfağa doğru fırlatan iri bedeniyle kesildi sesim. Korkum diri kalbimin ortasında salıyor dikenli köklerini ruhuma dek.

" Anneni h-hatırladın değil-" Sıktığı boğazı ile cümlesini yarıda keserken, kafasını zemine çarptı ve silahını aralık ağzına soktu.

" Savaş- Savaş hayır." Seğiren sırt kasları, göz pınarlarımı doldurdu.
" Savaş- yapma." Yalvarır gibi sesimle Can'a baktım ancak başını iki yana sallayarak kaçırdı bakışlarını benden. Biliyordum, istese dahi durduramazdı iri bedenini lakin umut etmekten geri tutamıyordum kendimi. Oğlu vardı, onu bekleyen bir oğlu vardı.

Gözlerim bir anlığına Samet'in dehşet içindeki yüzüne tırmanırken, nefes nefese kaldı göğsüm. Savaş elleri altındaki kafasını zemine çarparak, bilincini yitirmesine neden oldu ve doğruldu.

" Götür!" Dişlerini sıkarak siyah suları bastı kahvelerimi de boğdu beni bir çırpıda acımasızca. Silahını fırlattı Samet'in bedeninin yanına ancak tek bir saniye çekmedi derimi kesen bakışlarını. Anladım. Tanrı şahit simsiyah gözbebeklerindeki şüphe dondurdu bedenimi de aldı canımı. Defalarca çektim bakışlarımı ancak yinede tek bir sefer kırpmadı kirpiklerini.

Titreyen dudaklarımı örttüm buz kesmiş parmaklarım ile durdurdum bütün hıçkırıkları. Tanrım, yalvarıyorum olurum adağı, bir kere gülmesi adına veririm bir avuç canımı da tek bir an düşünmeden yollarına sererim bütün ömrümü lakin şüphe edecekse sevgimden, hor görecekse onun adını taşıyan kalbimi şimdi öleyim ben. Yalvarıyorum hafife aldırma kalbimden taşan sevgimi de küçük düşürme duygularımı.

KARANLIK TUTKUNUN HAKİMİYETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin