32. AYSAR-I HAZAN

580 71 1K
                                    

" Bir karga öter, bir kelebek ölür, bir kasaba talan olurda silemez avuçlarımdan ismini."

🔥🔥🔥

" Çok özledim."

Dudaklarım ensesinde dinlenirken sımsıkı yumdum gözlerimi de titredi kirpiklerim ve her bir yanım. Bir nefes daha aldım kokusundan ruhuma. Girmiyordu bir gram uyku gözüme zira iri bedeni ısıtırken yatağımı, kokusu koca bir ormanken kasabama dinmiyordu özlemim.

Sol omzuna hasretimi haykırır gibi bastırdım dudaklarımı da kaldırmadım bir süre. Kar neler almıştı yahut aldıkları kimlerdi bilmiyorum lakin koca bir kayıp vardı omuzlarında ve dudaklarımı bastırarak almaktı niyetim.

Ödüm kopuyordu uyanır da yarım kalır diye uykusu lakin Tanrım, sen şahitsin dinmeyen özlemime, ciğerimi yakan hasretime. Nasıl bırakırım iri bedenini de koparım kokusundan? Yemin ederim dizlerim taşımaz uzaklaşan bedenimi de bir bir kırılır her bir kemiğim.

Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum geçen dakiklar yahut saatler hatta günler olabilirdi. Zira iri bedenine değen tenim uyuşmuştu sanki. Kaç defa tekrar ettim şarkıyı yahut kaç defa öptüm omuzlarını, ensesini, simsiyah saçlarını da teninden soludum kahve kokusunu bilmiyorum ancak dileklerim yeşerdi bir bir gül kurusu dudaklarında da kayan yıldızlar düştü dudak kenarımda büyüyen çiçeğimin yapraklarına.

" Tanrı şahit çok fazla özledim."

İç çektim defalarca tekrar soldum kokusunu İçim gider de ölür gibi. Müptelaydım ben. Parmakları perişan, dokunuşları müptezel.

Parmak uçlarım değdi teninin her bir yanına da dudaklarım tazeledi izleri. Yoktum ben zira hasretim aleve vermiş bedenimi de dokunmamış küllerime. İri bedeni de hissediyor muydu parmak uçlarımdan başlayan özlemimin omuriliğime dek çatladığını? Kırık avuçlarım ve paramparça dizlerimle Tanrı'ya sığınışımın sebebi, ömrümün ona adak olmasına yakarmamın nedenini?

" Hasretim olacak sonum da almayacağım tekrar kokunu diye defalarca koptu ödüm. Kan revan sığındım Tanrı'ya."
Fısıltılarım eşlik ediyordu iç çekişlerime ve teninden çaldığım nefeslerime, dudaklarımın tenine bıraktığı izlere. Tanrım nasıl son bulacak hasretim de dinecek ateşim? Kaç asır alacak tenine susuzluğum da dinecek kokusuna yoksulluğum? Ölüyorum Tanrım, şahitsin özlemimin dinmediğine göğsümü yarıpta gizlesem iri bedenini yine solmayacak arzuma.

" Ne vakit dinecek hasretim?" Parmak uçlarım iki kanadı arasında dinlenirken,
" Var mı bir vakti yahut süresi?" diye mırıldandım.

Hareketlendi ilk ardından döndürdü iri bedenini de simsiyah gözlerini araladı çok hafif. Siyah suları kahvelerimi delip, ruhuma akarken tekrar iç çektim seyre dalarken sert çehresini. Kıvrıldı dudaklarım çok hafif. Gül kurusu dudaklarının sıcaklığını sırtlanıyordu dudaklarım ve gerdanım.

" Biraz daha dinlen lütfen, vakit epey erken." Saat kaçtı bilmiyordum yahut vakitlerden neydi. Lakin Tanrı şahit günler devirmiş olsak, aylar tükense bir bir yine erkendi nezlimde.

Parmaklarım acıdı bana da dokundu nahifçe kirpiklerinin her birine özenle. Küçücük siyah gözleri kısık olduğu için çok daha küçük görünüyor gül kurusu dudaklarının sıcaklığı ile yanan dudaklarımı bastırmamak adına telkinler diziyordum üst üste benliğime. Kirpiklerini terk eden parmaklarım yanaklarını bulurken, Siyah suları koptu bakışlarımdan da yanaklarıma değdi ilk. Ardından çeneme ve tutundu dudaklarıma uzun bir süre.

Dudaklarımın kıvrılışı büyürken, yalvardım Tanrı'ya. Yeşerttiği çiçeği görür, kokusunu alır da bırakamaz bir daha beni kasabamın ortasında dizleri paramparça, ruhu öksüz. Hep hatırında olur çiçeği de okşamaya gelir, bırakmaz yanlızlığın avuçlarında diye yaktım ağıtlar.

KARANLIK TUTKUNUN HAKİMİYETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin