26. DÜŞÜN SAYHASI

831 90 368
                                    

" Saçlarına astığım kışın kahkaları kuruttu tüm yılların gizli mısralarını."

🔥🔥🔥

Ruhları kuşatan her gerçeğin ağırlığı kalbin duvarlarını alaşağı ederek, en gaddar
rengini damlatmak istiyor ve koyu katran bir boşlukta boğmak istiyordu hayatı. Ne çırpınan kalbin karamsarlığı duyuluyordu ne de can veren ruhun uğultusu. Hepsi kayıp bir pusulanın, kırık göstergesine mahkum olmuştu.

" Çok yoruldum, biraz ara verelim lütfen." Yağmur'un yakınan sesiyle elimdeki soğumuş kahveyi masaya bırakarak, doğruldum.

" Üç tekrar sonrası neden olmasın." Tekrar başlayan müziğin ritmiyle Yağız'ın oldukça ciddi olduğunu anlamasıyla yüzünü buruşturdu. Gerçekten fazlasıyla yorulmuştu.

" Ama kek ve kahve?" Dudağını büzerek kafasıyla masayı gösterdi.
Yağız'ın tek bir tepki vermemesiyle kollarını göğsünde birleştirdi.

" Kahvem soğudu , Çisem abla lütfen." diyerek ikna çabalarına devam ediyordu.

" Olmaz, şimdi devam et lütfen." Çisem' in olumsuz cevabı üzerine ela gözleri gözlerimi bularak yardım istediğini belirtirken, başımı olumsuz anlamda salladım.

" Neden bana acımıyorsun?" Hafif bir sitemle sorduğu soru ile Havva ve Çisem kıkırdarken, üstlerini değiştireceklerini belirtmiş ve uzaklaşmaya başlamışlardı.

" Acınacak bir durumda değilsin." diyen Yağız'ın sakin tavırlarıyla gözlerini kısmaya başladı.

" İzin vermeyeceksin değil mi?

"Hayır."

"İkna olma ihtimalin?"

" Yok."

" Lütfen bira-"

" Hayır." Yağız, cümlesini tamamlamasına bile izin vermedi. Disiplin konusunda Çisem ve Yağız'dan anlayış beklemek imkansızdı.

" Tamam." Kabullenerek Çisem'in gösterdiği kareografiyi tekrar etti. Bir haftadır başladıkları eğitimleri Yağız'ın tam olarak toparlanamamasına rağmen çok sıkı bir şekilde devam ediyordu. Bu süreçte Yağmur fazlasıyla zorlanacaktı.

Yağmur' un müziğin ritmine kapılan bedenini izlemek yüzümde derin bir gülümsemenin doğmasına sebep oluyordu. Dans etmek, yüzleşmek, ruhunu ortaya koymak gibiydi.... Belki geçmişle, belki gelecekle, belki o an ile...

" Dans etmek isteyen küçük bir Panda," derken elindeki keki uzattı. Dansın huzuruna kapılan zihnimin tekrar netleşmesiyle kirpiklerimi kırpıştırdım. " Ne işin var senin burada?" Yalancı bir sitemle sorduğu soru ile gülümseyerek," Seni özlemiş olamaz mıyım?" dedim ve uzattığı kekten küçük bir parça alarak yemeye başladım.

" Dans?" Parıldayan ela gözleriyle derin bir nefes aldım. Yapamazdım. Eskisi kadar ağrım yoktu fakat belim hala tam olarak iyileşmemişti.

" Sonra..." Kısık çıkmasına engel olamadığım sesim bir anlığına ela gözlerini kısmasına neden oldu ama çok uzun sürmeden eski hallerine döndü.

"Söz mü?" Beklentili bakışlarıyla,
" Söz, " diye sessizce fısıldadım durgun bedenine.

" Anlatmak ister misin?" Gözlerimin her detayında usulca gezen ela gözleri burukça parıldarken, dudaklarında küçücük bir gülümseme belirdi.

" İsterim." diyerek gözlerimin şahit olduğu korkunun gerçekliğini tescilledi. İçini kemiren nedenler vardı ve bu bedenini ele geçirmiş, durgunlaştırmıştı.

KARANLIK TUTKUNUN HAKİMİYETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin