“zaman, senin hakkında konuşan tüm kağıtları yakacak.
benimle güneşin altında ağlayacaksın ve sel oluşacak.
gereksiz olan kelimeleri uzaklara taşımak için birlikte şarkılar söyleyeceğiz,
ama sessiz kalarak.şimdi beni eve götür, çünkü kış korkutuyor.
bacaklarım yorgun düşüyor.
ne kadar üşüdüğümü görmüyor musun?
Marlena, beni olağanüstü olan gülüşünle eve götür.
biliyorsun ki eğer seni şimdi kaybedersem,
bir metre ötesini bile göremem.”—
Karanlık yok olmaya başladığında Jimin, zayıflamış vücudunu okşayan dalgaların ve gökyüzünde çığlık atan kuşların yavaşça yuvarlandığı hissiyle uyandı.
İlk fark ettiği şey donmuş tenine yapışan ıslak kumdu, sonrasında ise rahatsız edici kuru boğazı ve zar zor açabildiği şişmiş gözleriydi.
Bedeni çökmüş bir şekilde oturma pozisyonuna geçmeden önce inledi. Hafızası hâlâ bulanıkken, vücudu kendisine çektiği fiziksel acıyı hatırlatıyordu. Kasları konuşabilseydi eğer, yapacakları ilk işin kendisine bağırmak olduğuna emindi Jimin.
Birkaç saniye duraksadıktan sonra aklından bir düşünce geçti, anıları geri dönerken korkunç bir farkındalık kazanmıştı.
"Jungkook!" Kendi kaba sesini duyduğunda titredi ve ürktü.
Susuz kalmış ve bitkin hisseden bedeniyle sallanıp tökezledi, ama neyse ki uzun süre etrafına bakınması gerekmemişti. Kıyıdan sadece birkaç düzine adım aşağıda, neredeyse kar beyazı olan kumda bariz bir şekilde görünen siyah saçlar; yerinden hızla kalkmasına sebep olmuştu.
Yorgun olan tilki, alfayı uyandırmak için hareketsiz bedeninin yanına dizleri üzerine çökerek omzuna dokundu.
"Hey..." dedi yumuşak bir sesle, çok az miktarda fiziksel olarak hareket etmiş olmasına rağmen nefessiz kalmıştı. "Jungkook-ah... lütfen, uyan..."
Jungkook'un kirpikleri nihayet dalgalandığında, Jimin ağlamaya çok yakındı. Titreyen dolgun dudaklarının arasından sertçe nefes aldı, gergin omuzları çökmüştü ve kastığı bedeni rahatlayarak kalçası üzerine düşmüştü.
Alfa hışırtılı bir öksürük bırakırken, tilkinin parmakları hâlâ uzun bedenin gömleğine sıkıca tutunuyordu.
"Siktir..." Jungkook, midesi kasılıp hızla kuma ciğerindeki suları kusmadan önce, hırıltılı bir sesle nefes aldı. "Lanet olsun, işim bitti sanıyordum..."
"Ben de." Jimin mırıldandı.
Uzun bir süre öylece durdular ve kumda yatıp yavaşça kararan gökyüzüne baktılar, ta ki Jimin kendini tekrar kalkmaya zorlayana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the scent of miracles | kookmin (omegaverse)
Fanfiction'Uzak dur,' demişlerdi. 'Büyük siyah kurttan uzak dur. Eğer durmazsan, senin gibi küçük tilkileri bir anda yutar. Kulağından kuyruğuna kadar yer ve bir daha asla evine geri dönemezsin.' alfa jungkook & omega tilki jimin - ao3 çevirisidir, yazardan i...