Ve işte bu ölmektir, umarım hoş bir veda etmişsinizdir.
Hiç cenaze arabası geçerken düşündün mü,
bir sonrakinin sen olabileceğini?
Gözlerin düşer, dişlerin dökülür
Ve işte, mükemmel bir günün sonu budur.—
Jungkook ormanın bir ucunda savaş verirken, Jimin de diğer ucundaydı. Sürünün liderini geçici olarak adaya taşınmaya ikna etmeyi başarmıştı, ama çoğu kişi bundan memnun değildi. Liderlerinin katı emirlerine rağmen, birçoğu tüm süreci önemli ölçüde yavaşlatarak teknelere binmeyi reddetmişti. "Bu bir tuzak!"çoğu panik içinde çığlık atmıştı. "Kurtlar bizi öldürecek!"
Jimin neden böyle hissettiklerini anladığı için buna aldırmamaya çalışmıştı, ama sonunda sabrı bile taşmıştı.
"Kapayın çenenizi!" Herkesin tüm dikkatini üzerine toplayarak bütün nefesiyle bağırdı. "Söz konusu eğlenceli bir aile gezisi falan değil, herkesin hayatını kurtarmak için zamana karşı verilen bir savaş! Ne durumda olduklarını çok iyi bilmenize rağmen, nasıl hala kurtları suçlayabiliyorsunuz?! Ve sakın bilmediğinizi söylemeyin. Çünkü eğer öyle olsaydı, kasabanın güvenliği konusunda bu kadar rahat olmazdınız!"
"Neden lanet olası bir kurdun orospusunu dinlemek zorundayız, ha?! Çocuklarımızın katilleri için bacaklarını açman hoşuna gitmiş olmalı!"
Kahretsin, bu acıtıyordu. Ardından yükselen aynı mırıltılar, bakışlar ve hakaretleri görmezden gelmeye çalışırken yüzünü buruşturdu Jimin. İstese bile onlara karşı savaşamazdı. Etrafında korumacı bir tavırla dolaşan kurtlar zaten yeterince tedirgindi, tilkilerin saldırganlığının kokusunu alabiliyorlardı ve ağzından çıkan tek bir kelimenin, alfa kurtlarınım aşırı korumacı köpekler gibi onlara saldırmalarına yeteceğini biliyordu.
Yoongi bile, Jimin onu sakinleştirmek için elini omzuna koyana kadar hırlamıştı. Bu şekilde ilerleselerdi, durum kesinlikle daha da çıkılmaz bir hal alacaktı.
Ancak, ilk önce Jimin'e hakaret eden gürültücü ağzın ortasına bir ayak tekme attığında; tüm fısıltılar ve hırlamalar aniden ortadan kaybolmuştu.
Kendi onurunu bu kadar yüzsüzce savunan kişiyi görünce, Jimin'in gözleri neredeyse yerinden fırlayacaktı. Kalbi hızlanmaya başlamıştı, ancak tepkisinin büyük bir hoşnutsuzluktan mı yoksa şaşkınlıktan mı kaynaklandığından emin değildi.
"Çocuklarımızın katilleri mi? Kimseye haber vermeden, barınak arayan yarı aç bir kurdu öldüren sen için; bu oldukça cesur bir ifade. Bir canavar olarak sen de onların aynısının o halde."
Yeni gelen kişi, dikkatini bir adım geriye giden ve bakışlarını kendisine diken Jimin'e yönelterek, alt dudağı sakinliğini korumak için ısırarak hafifçe titredi.
"Haru hyung..."
Gözleri buluşur karşılaşmaz hatıralar beynine doldu.
İlk kızgınlığı, yıldızların aydınlattığı gökyüzündeki pembe ay, ormanda koşmaları, alfa feromonları tarafından ele geçirilmesi ve boyun eğmeye zorlanması, sonrasında ise— Jungkook'un o zamandan beri kendisini takip eden kokusu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the scent of miracles | kookmin (omegaverse)
Fanfiction'Uzak dur,' demişlerdi. 'Büyük siyah kurttan uzak dur. Eğer durmazsan, senin gibi küçük tilkileri bir anda yutar. Kulağından kuyruğuna kadar yer ve bir daha asla evine geri dönemezsin.' alfa jungkook & omega tilki jimin - ao3 çevirisidir, yazardan i...