Melez Cadı ve Othrys Dağı(4)

791 47 217
                                    

Niye dil piercingini istemediniz thea öyle çok havalı geliyor benim gözüme :(

İsteyip de başka yerlerde olmasını söyleyen yorumları da gördüm çoğunuz zaten öyle istemişsiniz ama olması çok zor çünkü direkt darbe alabileceği yerler oralar kaşında piercing var diyelim sonra buraya darbe aldı ne olacak(aklıma kötü kötü görüntüler geldi çok fenayım)

O yüzden dil demiştim ben ve dilde yaptım çünkü canavarları yok etmeden önce onlara piercingi göstererek dil çıkarıp gülümseyen bir Thea fikri çok hoşuma gidiyor

Bölüm sonunda yazdıklarıma bakın lütfen size bir iki soru sordum hepiniz seviliyorsunuz iyi okumalar

Bölüm Dört: Hogwarts'a Dönme Zamanı Geliyor

Uzun bir zaman boyunca hiçbir şeye sahip değildim.

Birilerine gösterebileceğim oyuncaklarım olmamıştı, üstüme giyip mutlulukla etrafta gezinebileceğim kıyafetlerim yoktu, yatağıma serdim diye geceleri mutlulukla uyuduğum çarşaf takımlarına sahip değildim.

Sevdiğim herhangi bir şey yoktu, beni seven kimse de yoktu.

O yüzden aile ne tam olarak bilememiştim çok uzun süre. Anne ve çocuğun, ortalarda olmasa da bahsi geçen bir babanın yeteceğini düşünmüştüm. Odaya sahip olmasan da yatacak bir yatağın, beyazdan başka renk olmayan çirkin elbiselerin olması yeter gibi gelmişti.

Küçükken hiçbir şeyim yoktu.

Sonra birden her şeyim olmuştu.

Kampta uyandıktan sonra oraya gelen Percy- hatta daha da geriye alırsak kampta uyandıktan sonra Percy gelene kadar benimle ilgilenen Will ve Kheiron'la hayatım değişmişti.

Birden etrafımda insanlar olmuştu. Beni çok korkutsalar, başta benden şüphe etseler bile zamanla beni seven insanlar olmuştu.

Eşyalarım da olmuştu. Percy'nin giymem için aldığı bir sürü kıyafetim vardı bir göz kırpışında, Annabeth'in getirdiği kitaplar ve oyunlar masa başımda duruyordu, Nico'nun oyun kartları ve aldığı ufak oyuncaklar çevremi sarmıştı.

Leo'nun bana kendi yaptığı eşyalarım bile vardı.

Birileri beni seviyordu, birileri benimle zaman geçirmekten zevk alıyordu ve bu birileri canımı yakmıyordu. Canım yandığında sarılıp yaralarımı öpüyorlardı, yapamadığımda yardım ediyorlardı. Bana kızıp bodruma ya da karanlık olan herhangi bir yere kapatmıyorlardı.

Karanlık olan yerlere benim için ışıklar koyuyorlardı hatta.

Önceden annemle aynı evde yaşamama rağmen bir ailem yoktu ama artık kocaman bir tane vardı.

Bir ucu İngiltere'ye ve Büyücü Dünyası'na uzanan bir aileydi bu.

Jane saçlarımı örerken kafamı koyduğum dizinde biraz kıpırdatıp bacaklarımı Rose'a doğru iyice uzattım. Rose benim bacaklarımı daha rahat bir pozisyona getirmiş kitabının sayfasını çevirmişti. Scorpius ve Albus bir çizgi romanı incelerken James Hugo ve Lily'e Instagram'dan bir şeyler gösteriyordu- spor yapan adamlar- benim melez rütbelerime dayanarak benden en uzaktaki yere gidip oturmuştu.

Bizim kapladığımız taraf dışında kalan koltuklarda da yetişkinler sıkıcı bulduğum bir şeyler hakkında konuşuyorlardı.

"Hogwarts'a dönmeye hazır mısınız?" diye sordu birden Mrs Potter. Yetişkinlerin o zamana kadar Hogwarts'dan bahsettiklerini anlayıp kafamı hafifçe oynattım.

Half Blood WitchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin