16. Bölüm

1.3K 116 51
                                    

Stiles, bir şey diyemedi. Çünkü bu hissi biliyordu, kimsenin seni sevmediği hissini... Derek, bir süre daha omzunda ağladıktan sonra geri çekildi. Stiles, elini uzatıp göz yaşlarını sildi.

Stiles: Ağlamak karizmanı bozuyor.

Derek, biraz gülümsedi. Bu haldeyken bile onu gülümsetmeyi başarmıştı. İkisi de yatağa uzanıp uyudular. Ancak bu kez Derek, Stiles'ın göğsündeydi. Kısa bir süre sonra gözleri yavaş yavaş kapandı.

Sabah Talia, odaya gittiğinde onu Stiles'la birlikte uyurken buldu. En azından mutlu görünüyordu. Belki de bu konuşma onu rahatlatmıştı. Zaten Stiles'ın bunu yapabileceğini biliyordu. Kapıyı geri kapattı, bugünlük kahvaltı etmeseler de olurdu. Onların bu uykusunu bölmek istememişti.

Yarım saat kadar sonra zaten alarmın sesine uyandılar. Stiles, alarm sesiyle irkilip telefonunu cebinden çıkardı ve susturdu. Uykulu sesiyle, hala göğsünde uyuyan Derek'e seslendi.

Stiles: Derek.

Derek: Haa?

Stiles: Okul vakti.

Derek: Ne okulu ya?

Stiles: Hani şu hafta içi gittiğimiz yer var ya.

Derek, biraz daha ofladıktan sonra kafasını kaldırıp yerinde doğruldu. Stiles'ın yanında mı uyumuştu? Bunu da hatırlaması yaklaşık beş saniye almıştı ancak hatırladığında yüzünde ufak bir tebessüm oluştu. Stiles, odasına giderken Derek de üstünü değiştirdi ve içindeki kitapları hiç değiştirmediği çantasını aldı. Aynaya bakıp dağınık saçını düzeltmeye çalıştı. "Her neyse, kim takar?" diye düşünüp masadan anahtarı aldı ve odadan çıktı.

Biraz sonra Stiles da gelmişti. Beyaz bir tişört, gri bir kapüşonlu giymişti. Altındaysa yine giydiği değişik renklerdeki pantolonlardan biri vardı. Talia kahvaltı teklif etse de Derek, hala ona kırgındı ve konuşmak istemiyordu, tabiki kahvaltı da. Stiles da Derek istemediği için teklife teşekkür edip reddetti. Birlikte arabaya binip okula gittiler.

Artık okuldakiler onların bu hallerine alışsalar da henüz hala bir cevap bulamamışlardı. "Sevgili de değillerdi kardeş de, nasıl yani? Aynı evde yaşıyorlar sanırım, neee?" gibi düşünceler bu durumu bir sürelik kafalarında idare ettiriyordu. Kimse Derek'e sorduklarına mantıklı bir cevap alamadığı için kendi kendine dedikodular üretiyorlardı.

İkisi de sınıflarına dağıldıklarında günün sıkıcı geçeceğini çoktan anlamışlardı. Tenefüslerde birkaç kez birbirlerini görseler de çok konuşmadılar. Stiles, dersi dinlerken Derek, son iki dersi koçla geçirdi. Koç, ona en iyi uyacak sporun lakros olduğunu söyledi. Onu denemek için bir idman yaptılar. Derek iyi değil efsane oynamıştı ve bu da koçun oldukça işine gelmişti. Yarınki maçta oynayacağını söyleyip gitti. Derek henüz bir idman yapmıştı ve onu yarınki kadroya mı sokmuştu? Her neyse, halledebilirdi, sonuçta bir kurt adamdı değil mi?

Çıkışta Stiles, yanına geldi ve birlikte eve döndüler. Derek, duş almak için banyoya gitti, Stiles da aşağıda resmini çizmeye koyuldu. Çalan kapı için kalkacakken Laura'nın koştuğunu gördü. Geri yerine oturdu ve televizyonun karşısında çizimine devam etti. Göz ucuyla gelenlere baktı. Isaac'in gelmesi normaldi ama Betty'nin de gelmesini garipsemişti. Ardından Liva da içeri girdi. Aslında bunun sebebi Laura'nın hemen hemen tek arkadaşlarının onlar olmasıydı. Talia, Isaac'i akşam sürü hakkında konuşmak için çağırmıştı, Laura da diğerlerini de toplamıştı. Akşama doğru kızalar gider, Isaac de kalır diye düşünmüştü.

Betty: Selam.

Stiles: Se-lam.

Herkes oturmuştu, Betty de yine Stiles'ın yanına. Hala arkadaş kalabileceklerini düşünüyordu, yani en azından şimdilik. Biraz sonra Derek, merdivenlerden altında bir eşofman, henüz tişörtünü giymemiş olarak iniyordu.

The Rules |SterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin