23. Bölüm

1.1K 114 33
                                    

Stiles: Derek? S-sen bir a-alfayı mı...

Bakan herkes, Derek'in gözlerindeki yorgunluğu değil anlamak, hissedebilirdi. Ancak bu fiziksel bir yorgunluk değildi. Sanki hayattan yorulmuştu, yaşadıklarından...

Raven: B-ben gitsem iyi olur.

Önce odadan, sonra da evden çıktı. Derek, Stiles'ın yanına eğilip yere oturdu. Artık ağlayacak hali bile kalmamıştı. Tek istediği belki de ölmekti. İlk kez yaşamaktan, ölümü dileyecek kadar yorulmuştu. Bomboş bakışlarla oturdu ve tek kelime etmedi. Sadece Stiles'ın elini tutuyordu. Stiles, ona birkaç kez seslenmişti ama sanki bütün sesler Derek için boğuk ve uzaktı. Stiles'a bakamıyordu. Bir çözüm düşünüyordu. Ancak çözümden önce sorundan başlamalıydı.

Derek: Biliyor muydun?

Stiles: Neyi?

Derek: K-kanser...kanser olduğunu.

Stiles, biraz duraksadı.

Stiles: Derek b-ben söyleyecektim...

Derek: Benden böyle bir şeyi sakladın mı? Hayır hayır, daha önemlisi, kendini ölüme mi terk ettin?

Stiles: Derek...benim için yaşamak artık pek bir anlam ifade etmiyordu. Ama ama sonra sen geldin hem, hem ben iyiyim bak.

İyi olmadığını kendisi de biliyordu. Derek, bir şey söylemiyordu. Sadece boş bakışlarla yeri izlemeye devam etti.

Stiles: Derek bir şey söyle. Kız, bağır...ama susma.

Hala sessizlik sürüyordu. Stiles da ağlamaya başlamıştı. Tedaviye başlanması gerekiyordu. Vücudundaki hücreler hem kanser hücreleriyle, hem de karnındaki yarayla nasıl savaşacaktı? Stiles'ın elini tuttuğu elini çekti. Önemli olan tedavi değildi, önemli olan doktorun geç kalındığını ima etmesiydi. Kendini böyle bencilce ölüme terk etmeseydi böyle olmayacaktı. O ölseydi Derek ne yapacaktı? Bir alfayı öldürebilecek kadar güçlüydü ama onun ölümünü kaldırabilecek kadar değil...

Odadan çıktı. Stiles hala sessizce ağlamaya devam ediyordu. Kendine değil, onun için ağlıyordu. Ölümden çok, onu bırakıp gitmek onu korkutuyordu.

Derek, mutfağa indi. Ona yiyecek bir şeyler hazırladı ve yukarı çıkardı. Tepsiyi kucağına bıraktı ve sandalyeye oturdu. Hala tek kelime etmiyordu. Sadece düşünüyordu. Kafasındaki yüzlerce düşünce, konuşma ihtiyacını yeterince gideriyordu.

Bugün böylece geçmişti. Ertesi sabah erkenden kalktı ve kendi odasına gidip Stiles'ı uyandırdı. Üstünü giyinmesine yardım etti ve hastaneye götürdü. İlk tedaviye başlayacaklardı. Derek, doktora yardıma muhtaç bir ifadeyle bakıyordu. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti. Onu birkaç cihaza bağladılar. Her bir dakika başından ayrılmadan onu izliyordu. Stiles ise özür dileyen gözlerle ona bakıyordu.

"Sözde tedavi" tamamlandığında Derek, doktorla beraber odadan çıktı.

Derek: İyi olacak mı? En azından yaşayacak değil mi?

Doktor: Kanser hücreleri fazlasıyla çoğalmış durumda. Ne kadar süresi kaldı bilmiyorum ancak doğru tabir buysa artık çok geç diyebilirim. Son zamanlarınızı güzel geçirmenizi tavsiye ederim.

Derek: Son zaman!? Ona bir şey olmayacak. O diğerleri gibi değil, daha güçlü. Bunu atlatabilir. Ne yapman gerekiyorsa elinden gelenden de fazlasını yap!

Sesinin titremeye başladığını fark ettiğinde sustu. Doktorsa yine bir şey demeden onu öylece bırakıp gitti. Derek, umutsuzca odaya tekrar girdi. Öleceğini bile bile nasıl o masum gözlerine bakabilirdi? "Son zamanlarınızı güzel geçirmenizi tavsiye ederim..." bunu bildiği halde nasıl güzel zaman geçirebilirdi? Henüz yüzüne bakacak cesareti bile toplayamamıştı.

The Rules |SterekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin