2.5

1.4K 145 29
                                    

Slytherin ortak salonunda otururken pek de mutlu sayılmazdı Will. Büyük, cevizden yapılma masada sınıf temizleme cezası yüzünden geç kaldığı tılsım dersinin notlarını inceliyordu.

Öğlen olanlarla ilgili öğrendiğine göre o gittikten sonra kavga büyümüştü. Neler konuşulduğunu bilmiyordu ancak asaların çekildiğini ve Mcgonagall'ın onları suç üstü yakaladığını duymuştu. Aldıkları cezalar da pek iç açıcı değildi.

Loş yeşil ışıkta zaten zorla odaklanabildiği parşömenin üzerini büyük bir gölge kapladığında yine birileri tarafından rahatsız edileceğini düşünürken bıkkın bir nefes vererek başını kaldırdı. Gölgenin sahibini görünce pek de şaşırmamıştı. Warrington illa ki hesap sormaya çalışacaktı.

Hiçbir şey demeden öylece bakmayı sürdürdü. Zaten diğeri de onu dinlemeye niyetli sayılmazdı. "Senin yüzünden otuz puan kaybettik, Potter." diye tısladı. "Ayrıca aldığım cezanın acısını senden çıkaracağımdan emin olabilirsin." Hadi ama, alt tarafı önümüzdeki hafta Hogsmeade'e gidemeyecekti.

"Burası ağlama duvarı değil, Warrington." dedi Will. Sesinde sıkılmışlık dışında bir duygu yoktu, sıradan, tekdüze bir tondu.

Will'in kayıtsızlığı Slytherinli çocuğu daha da sinirlendirirken etrafta onları dinliyen birkaç öğrencinin kıkırdaması öfkesini daha da alevlendirmişti. "Benimle böyle konuşmak senin haddin değil!"

"Yoksa ne yaparsın?" Eğer aynı kayıtsız ses tonuyla sormasaydı açıkça meydan okuduğu düşünülebilirdi ancak William'da öfke ya da hırsa dair hiçbir belirti yoktu.

Warrington güldü. "Ne mi yaparım? Sana haddini bildiririm!" İkinci cümlesinde öfkeyle bağırmıştı ancak Will yine bir tepki vermedi.

"Öyle mi?" diye sordu. Sahte bir korkuyla gözlerini sonuna dek açtı. "Beni koridorun ortasında dalga geçip aşağılayacak mısın yoksa? Hayır bunu yapamazsın!"

Etraflarında birkaç kıkırtı daha yükselirken Will bir anlığına ortak salonda gözlerini gezdirdi. Felix biraz ileride onları izliyordu. Şöminenin yanındaki koltukta oturan Draco Malfoy da onlara odaklanmıştı. Felix'in sırıtışının aksine o ifadesizdi, çatık kaşlarıyla direkt olarak kendisine bakıyordu.

Will ona çok fazla bakmadan önünde sinirle soluyan çocuğa döndü. Ne olursa olsun kendisine sataşanlara papuç bırakacak değildi. Eğer onlara bu fırsatı verirse Hogwarts hayatının cehenneme döneceğini biliyordu. Biliyordu çünkü gerçek buydu, güçsüzler her zaman ezilmeye mahkumdu.

"Biliyor musun Warrington?" diye seslendi. Çocuğun neden hala kendisine saldırmadığını anlayamamıştı ancak hazır fırsatı varken susmayacaktı. "Senden korkmuyorum."

Warrington sinirine rağmen sırıtarak Will'e doğru eğildi. "Aslında korkmalısın Potter. Abin buraya gelemez. Sana yardım edecek kimse yok." Bir an duraksadıktan sonra geri çekildi. "Bu da demek oluyor ki sana istediğim her şeyi yapabilirim." Etraftakiler bu kez de onun söylediklerine gülmüştü.

Eh, orası Slytherin'di. Bir taraf seçilecekse herkes önce Slytherinli olanı tutardı. Eğer iki taraf da Slytherin'se işler değişirdi. O zaman herkes güçlünün tarafında olur, küçük düşene her daim gülerlerdi.

Cüppesinin cebindeki asasına hamle yaptığında Will güldü. Bir altıncı tarafından kendisine doğrultulan asadan korkmalı mıydı? Evet. Özellikle doğrultan kişi bir Slytherin'se yapacağı lanetler tahmin ettiğimden daha ciddi olabilirdi. Peki korkuyor muydu? Belki.

Başına gelecekleri tahmin etse bile daha asa tutmayı yeni öğrenmiş bir birinci sınıf olarak ona engel olamayacağının farkındaydı. Evet teorikte pek çok büyüyü ezbere biliyordu ama pratikte henüz hiçbirini yapmamıştı. Lanetlerin geri tepme ihtimalini umursamadan denemekse yapılabilecek en büyük aptallık olurdu, tabii bir de rezil olma kısmı vardı ki bu asla düşmek isteyebileceği bir durum değildi.

How Dark? | William F. PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin