3.7

1K 134 64
                                    

Sınıf başkanlarının öğrencileri yatakhaneye göndermesinden sonra Slytherin ortak salonu tamamen boşalmış, öğrenciler çoktan uykuya dalmışlardı.

Salondaki yeşil lambaların çoğu gece olmasıyla birlikte söndürülse de birkaçı hala yanıyordu. Öğrencilerin sıcak bir sabaha uyanabilmeleri adına yanan şöminenin ışığı ve yanan lambalarla aydınlanan salon, insanların birbirini tanıyabileceği kadar aydınlıktı.

Şömineye doğru çevirdiği tekli koltukta oturan çocuk, herkesin uykuya dalmasından çok sonra gelmişti. Felix'le konuşmalarının hemen ardından yorgunluğunu bahane ederek erkenden yatakhanesine gitse de bir türlü uyku tutmamıştı. Herkesin uyuduğundan emin olduğunda orada yatmaya daha fazla dayanamamış, tekrar salona inmişti.

Şimdiyse öylece oturuyordu. Ayaklarını koltuğa çıkarmış, kollarını bacaklarına sarmıştı. Sağ koluna yasladığı yüzü şömineden yayılan ışık yüzünden kızarmıştı. Dalgalanan alevlerin gölgesi saçlarına vurduğundan kızıl saçları gerçekten de alev almış gibi görünüyordu.

Gözleri alevleri izlemekten ve ilerleyen saat yüzünden yorulmuştu ama bir türlü uyuyamıyordu.

Çok da bir şey düşünmüyordu aslında. Zihni parça parça, kısa düşüncelerin dışında tamamen boştu. Üzerindeki durgunluğun nedenini tam olarak kendisi de bilmiyordu. Dersler, ödevler ve araştırmalar arasında mekik dokumanın verdiği yorgunluk olabilirdi. Belki de tüm gün kafasında kurduğu şeyler ve sinirinden sonra bedeni daha fazla gerginliği kaldıramamıştı. 

O an için sebebinin ne olduğunu da pek düşünmüyordu aslında. Orada öylece durarak sanki hem bedenini hem de zihnini dinlendiriyordu. Ateşi izlemeye öylesine dalmıştı ki, yanına yaklaşan kişiyi bile fark etmemişti.

Draco Malfoy, herkesin uymasını bekledikten sonra babasına mektup yazmak için ortak salona girdiğinde şöminenin yanındaki çocuğu görmesi uzun sürmemişti. Yavaş adımlarla ona doğru ilerlerken William'ın kendisini fark etmediğini de anlamıştı.

Birkaç saniye öylece dikilerek çocuğu inceledi. Yüzünü tam olarak göremiyordu ama gözlerinin açık olduğunu anlayabilecek bir açıdaydı.

"Uyuyor olman gerekmiyor mu, Potter?"

William, sessizliğin birdenbire bölünmesiyle irkildi. Ateşe dönük gözlerini birkaç kez kırpıştırıp başını kaldırdıktan sonra sola, ona seslenen kişiye döndürdü.

Draco birkaç adım gerisinde öylece dikiliyordu, tek kolunu yanındaki tekli koltuğa yaslamıştı. Soluk beyaz teni şimdi alevler yüzünden kırmızıya dönmüştü, platin sarısı saçlarıysa turuncu yansımalarla parlıyordu.

"Uyku tutmadı." diye mırıldandı yavaşça. Konuşacak hali bile yoktu sanki.

Draco, yanındaki koltuğun hafifçe şömineye doğru çevirdi. Şimdi oturduğunda William'ı da şömineyi de görebilecek açıdaydı.

Elindeki parşömeni ve tüy kalemi aralarında duran sehpaya bırakarak koltuğa oturdu. Sol bacağını kendine çekmiş, dirseğini dizine yaslamıştı. Sağ bacağıysa hâla koltuktan aşağı sarkıyordu.

William, sehpanın üzerindekilere kısa bir bakış atarken dudakları yavaşça kıvrıldı. "Felix anlattı, değil mi?"

Draco şöminedeki bakışlarını ona çevirirken kaşları sorgularcasına çatılmıştı. "Anlatması gereken bir şey mi oldu?"

William, aldığı cevaba gerçekten şaşırmıştı. Felix'in Harry'nin yazın gördüğü rüyayı ve diğer söylediklerini yanından ayrıldığı an anlatacağını düşünmüştü. Sonuçta kendisiyle konuşmasındaki ilk amacı buydu, öğrendiklerini ya da izlenimlerini diğerleriyle paylaşmak. Birinci sınıfta ona bunu sorduğunda öyle olduğunu kabul etmişti. Şimdi anlatmamasını fırsatı olmamasına yoramıyordu çünkü Felix yatakhaneye ondan çok sonra gelmişti.

How Dark? | William F. PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin