1- GİRİŞ

3.9K 185 337
                                    

Yeşil gözlü çocuk, boy aynasının önünde bağdaş kurarak oturmuş, dalgınca kendini izliyordu. Aynadaki yansımasına bakarken kendisi dışında her şeyi görüyor gibiydi. Kumrala dönük turuncu saçları karışıktı. Potterların damgası haline gelen saçlar belki de babasından aldığı tek özellikti. Beyaz teni, yeşil gözleri ve kızıl saçlarıyla annesinin erkek versiyonu gibiydi.

Kadının koyu, ateş kırmızısı saçları ona göre Weasleylerin turuncu saçlarından bile dikkat çekiciydi. Beyaz teniyle birlikte bulunduğu her ortamda parlardı.

Gözlerinin önüne annesi gelirken hayranlık gülümsedi. Çocukların annelerine düşkünlüğü beklenilebilecek bir şeydi ancak onunki normalden daha fazlasıydı. Kadının takdirini kazanmak, sevgisini hak etmek için her şeyi yapabilirdi.

Tabii abisi varken bu biraz zorlaşıyordu. Sağ kalan çocuk her şeyde zaten en iyisiydi, doğuştan gözdeydi.

Harry James Potter, sihir dünyasının kurtarıcısıydı. Seçilmiş olandı. Öldüren lanetten sağ kurtulacak kadar güçlüydü, bunu daha bir bebekken kanıtlamıştı. Daha birinci sınıftayken felsefe taşını koruyarak Voldemort'un dönüşüne engel olmuştu.

Yazın eve döndüğünde Sirius başta olmak üzere herkesin ilgili odağı olmuştu. Annesinin aptalca tehlikelere atılıp kimseye haber vermediği için kızsa da içten içe gurur duyduğunun farkındaydı.

Sirius'sa coşkusunu gizlemeye gerek bile görmemişti. Her seferinde Harry'nin babasına benzemesinden bahsetmek en büyük zevklerindendi.

Şimdi de Sırlar Odası'nı bularak Ginny Weasley'i kurtarmıştı. Medyaya yansıtılmamış olsa da Voldemort'un eski bir anısıyla yüzleşmişti. Hogwarts'ı kapanmaktan kurtarması da cabasıydı.

Karışık saçlarına bakarken kendi kendine güldü. Babası Harry'e sadece görünüşünü miras bırakmamıştı, ona bir isim bırakmıştı. Herkes tarafından saygı duyulan, sevilen bir isim.

O ise sadece Harry Potter'ın kardeşiydi işte. Aydınlık için savaşırken ölen James Potter'ın ve çağın en güçlü cadılarından birinin oğluydu.

William Fleamont Potter, çevresindeki savaş kahramanlarının ünleri arasında sıkışıp kalmış küçük bir çocuktu.

"Will! Biz geldik!"

Annesinin sesini duymasıyla bakışları otomatik bir hareketle odasının kapalı kapısına doğru dönmüştü. Bir saniyeliğine öylece baktıktan sonra kendine gelerek ayağa kalktı.

Eh, her zaman bu kadar depresif olmuyordu. Sadece abisinin dönüşü onu heyecanlandırmıştı.

Sakince odasından çıktı. Merdivenlerden indiğinde bu kez Harry'nin sesini duymuştu. "Neden istasyona getirmedin ki?" Belli ki annesine hitaben konuşmuştu.

Çünkü senin ilgi odağı olduğunu görmek onu deli ediyor.

"Kitabım senden daha önemliydi abi." Salona girerken, laf atmaktan çok sakince konuşmuştu.

Harry arkasını dönerken kaşları sahte bir kızgınlıkla çatıldı. "Bari yüzüme karşı söyleme bu kadar değersiz olduğumu." diye çıkıştığında William güldü.

"Belki de kitaplar çok değerlidir." diye bilmişçe laf atarken çoktan abisinin yanına varmıştı. Yüzündeki muzipliği silerek genişçe gülümsedi. "Hoşgeldin abi."

Harry sırıttı. "Seni özledim kardeşim."

William abisine aylardır görüşmemenin özlemiyle samimice sarıldı. Tamam, ünü onu rahatsız ediyor olabilirdi ancak bu ondan nefret ettiğini göstermiyordu. Onlar kardeşti!

How Dark? | William F. PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin