2.7

1.3K 143 72
                                    

Aynı cümleyi onuncu kez okuduğunu fark ettiğinde bıkkınca nefes verdi William. Paskalya tatilini sadece kütüphanede geçirebiliyordu çünkü dönem sonu ve sınavlar yaklaştığı için profesörler yığınla ödev veriyordu.

Yanında işine tam olarak odaklanmış halde yazı yazan kız, kitabı masaya bırakışıyla birlikte ona baktı. "Sıkıldın mı?"

"Hem de nasıl!" dedi William. İkisi de kütüphaneyi ikinci ortak salonları gibi kullandığından Hermione'yle sık sık karşılaşıyorlardı. Bu sayede samimiyetleri de epey ilerlemişti.

Hermione rafların yanına asılmış büyük saate baktıktan sonra ona dönerek anaç bir tavırla gülümsedi. "Molaya ne dersin?"

"Çok iyi olur." diye atıldı. Tamam ders çalışmayı seviyordu ama hala bir çocuktu. "Bahçeye çıkalım mı? Yemek saatine de az kaldı, öğleden sonra tekrar geliriz."

Hermione bir anlığına düşündükten sonra omuz silkti. "Olur. Öğleden sonra Harry ve Ron'u da getireceğim." derken bir yandan toparlanmaya başlamışlardı.

William sırıttı. "İyi şanslar," diye laf attı alayla. Abisinin kütüphaneye geldiğine çok sık şahit olmuyordu. O ve Ron daha çok ödevleri son zamanlara bırakır, sonra yetiştirmek için ortak salonlarında sabahlarlardı. Yani, Hermione öyle söylemişti.

Kütüphaneden çıkarken bıkkınca ofladı Hermione. "Gerçekten ihtiyacım var, evet."

William güldü. "Neredeler şimdi? Yanlarına gidebiliriz."

Kız bir süre düşündü. "Gryffindor'a döndüklerini sanmıyorum. Hava çok güzel, büyük ihtimalle bahçedeler."

Hermione'nin tahmini doğru çıktı. Harry ve Ron Karagöl'ün kıyısında bir ağacın gölgesinde oturuyorlardı. Tabii çoğu seferde olduğu gibi Sirius da yanlarındaydı. William, aralarında az bir mesafe kaldığında seslendi. "Hey,"

Üç erkeğin bakışları onlara dönerken ilk konuşan Harry olmuştu. "Hey! Sonunda yaşamaya karar verdiniz ha?"

Hermione onun sözlerine göz devirse de William gülmüştü. Sirius'un yanına otururken cevap vermekten geri kalmadı. "Tüm tembellik genlerini topladığın için mecburen çalışkan oldum."

Harry kardeşine tehditkarca bakarken Sirius kahkaha atmıştı. Will "Ee?" diye sordu. "Siz ne yapıyordunuz?"

"Sirius bize okul yıllarını anlatıyordu." derken az önceki sohbetlerini hatırlayarak sırıttı Harry.

"Annem çapulcuların yaptıklarını bilseydi bana da ikizlere de bu kadar kızmazdı." Ron sesindeki heyecanı bastıramadan konuşmuştu. O ana dek kendilerini okulun en haylaz öğrencilerinden sanıyordu ancak çapulcuların yanında onların yaptıkları resmen birer hiçti!

"Sen yine de Molly'i hafife alma, evlat." diye uyardı Sirius. "Annelerin, özellikle de kızıl saçlı annelerin siniri bir başka oluyor..."

Harry ve Will, annelerini ima eden adama güldü. Okul yıllarından beri çapulculara söz geçirebilen tek büyücü kesinlikle Lily Potter'dı.

"O zamanlar kurallar bu kadar katı değilmiş sanırım..." Will tahmin yürüttü. Aslında onların okul yıllarıyla ilgili çok anı duymuştu ancak okula başlayana dek ne kadar yaramaz olduklarını fark edememişti. Şimdi Hogwarts'ı daha iyi tanıyordu ve çapulcuların küçük cezalarla kurtulduğu pek çok olayın şimdi ağır cezaları olacağından emindi.

Sirius, başını sallayarak yeğeninin sözlerini onayladı. "Doğru. O zamanlar kurallar daha serbestti. Ama okul yıllarımdan bu yana İngiltere'de çok şey değişti. Ülkede olağanüstü hal vardı, ölümyiyenler etrafta kol geziyordu ve kimlikleri gümüş maskelerin ardındaydı. Yani aynı masada yemek yediğimiz hatta aynı yatakhanede uyuduğumuz kişilerin bile kime itaat ettiğinden emin olamıyorduk. Hogwarts bile ölümyiyen kaynıyordu. Tabii bu durumlar yüzünden binalar arasındaki gerginlik de zirvedeydi. Dumbledore ve Mcgonagall ne kadar yasaklarla önlem almaya çalışsalar da birbirinden nefret eden öğrencileri zapdetmek pek de kolay olmuyordu tabii." Dört çocuğun da ilgiyle kendisini dinlediğini görünce sırıttı. "O zamanla kıyaslayınca şimdi herkes birer sevgi yumağı gibi kalıyor!"

How Dark? | William F. PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin