4.13

915 110 25
                                    

On dakika. Snape'in ofisini saran ölüm sessizliği ve profesörün ifadesiz suratıyla öğrencisini gözünü kırpmadan izlemeye başlamasının üzerinden tam on dakika geçmişti.

William'sa onun gösterdiği sandalyeye oturmuş öylece parmaklarıyla oynuyordu. Hermione'nin uğursuzluk büyüsünün tek etkisinin acıyan boğazı olmadığını çok iyi anlayabiliyordu ama o an için bakmaya yeltenmiyordu.

Göz ucuyla gövdesinin alt kısmını seçebildiği Snape'in eli hareketlendiğinde başını kaldırarak ona baktı. İksir ustası asasını masanın üzerine doğru çevirirken hafifçe salladı. Asanın hedeflediği noktada beliren ayna bir saniye sonra havalandı.

Gözleri havada yavaşça süzülen aynayı takip ederken sonunda tam karşısına gelen aynada kendi silüetini seçebilmişti.

Ani bir refleksle geriye doğru atılırken oturduğu sandalyenin kol kısmını tutarak destek aldı. Gözleri şaşkınlık ve telaşla açılmıştı.

"Bunu düzeltmemiz gerek!" diye atıldı telaşlı bir heyecanla. Bakışlarını Snape'e çevirdi. "Lütfen profesör!"

Snape ifadesiz bir yüzle çocuğu inceledi. Beceriksiz öğrencilerinin kazaları ve aptalca şakalar yüznden böyle manzaralara alışıktı ama yine de William'ı bu halde görmek onu şaşırtmıştı.

Yanakları burnuna yayılmış sık aralıklı bir dizi mor kabarcığın oluşturduğu "GAMMAZ" sözcüğünün sebebini çocuğun zihninde gördüğü anılar yüzünden az çok tahmin edebiliyordu. Bu da merakının gittikçe artmasına sebep oluyordu.

Ne yani, sonunda William da mı içgüdülerine yenik düşmüştü?

Her ne olduysa öğrencisinin yüzündeki kabarcıklara müdahale etmeden önce öğrenmesi gerekiyordu. İyileştirip iyileştirmemesi tamamen alacağı cevaba bağlıydı.

"Öncesinde yapman gereken bir şey var, Potter, biliyorsun değil mi?" diye usulca sordu.

Will kendini sakinleştirmeye çalışarak "Evet efendim," dedi.

Snape'in iksir sınıfındaki kazalara verdiğinden daha farklı bir tepki vermemesi onu biraz da olsa rahatlatmıştı. Yanlışlıkla saçılan iksirler yüzünden yüzlerinde çıbanlar çıkan ya da iksirin değdiği uzuvları büyüyen gibi durumlarla çok sık karşılaşıyorlardı ve iksir ustası her seferinde herkesi normale çevirirdi. Şimdi de öyle olmasını umuyordu.

Snape sessiz kaldığında biraz daha sakinleşerek anlatmaya koyuldu. "Profesör Umbridge bana onlarca soru sordu ama 'bilmiyorum'dan başka cevap vermedim. Sonra bana çay ikram etti." Snape'in yüzü her zamanki sıkılgan halinden soğuk bir ciddiyete dönerken Will devam etti. "Dobby fincanları bırakırken bana içmememi işaret etti. Sonra sizin sözlerinizi hatırladım, profesör. Bana doğruları öğrenmek için zihinfendden başka yollar olduğunu söylemiştiniz."

Yüzünde hâla kocaman bir "GAMMAZ" yazarken o bunu unutmuş gibi anlatmaya devam etti. Önce anlatmaya gönüllüymüş gibi davrandığından, verdiği cevaplardan ve iksiri içmiş gibi yapışından bahsetti. Umbridge'in onun toplantılara katıldığını bildiğini bu yüzden de toplantılar hakkında işe yarar bir şeyler söylemek zorunda kaldığını anlattı.

Sonunda sustuğundaysa Snape onu her zamanki ifadesizliğiyle izliyordu. Will adamın duygularını ve düşüncelerini kestirememekten nefret etse de bir yandan da buna hayran oluyordu. Snape düşüncelerimi gizlemek için sadece zihnini kapamakta değil mimiklerini kontrol etmekte de ustaydı.

"Neden iksiri içmiş gibi yaptın?" diye sordu Snape. William'ın düşündüklerinin çok dışında bir noktaya takılmıştı.

"Şey," dedi William. Soru onu şaşırtmıştı. "Bilmiyorum dediğim çoğu şeyi gerçekten bilmediğimi düşünsün diye. Eğer yapmasaydım Umbridge gönüllü verdiğim cevaplara asla inanmazdı."

How Dark? | William F. PotterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin