6'sorun

365 49 3
                                    

Joshua ona sarılan bedeni ittirdi. "Yine mi sen? Her yerden fırlamak zorunda mısın?"

Jeonghan kalp atışlarını düzene sokmak amacıyla yattığı yerden kalkmayıp nefes almaya çalıştı.

Korkmuştu hem de aklınızın alamayacağı kadar çok. Onu aklından çıkamıyordu. Sürekli o gece rüyalarına girip hem bedenini hem de düşüncelerini zangır zangır titretiyordu. Bir kelebeğin yaşam süresi gibi kısa zamanda ona bu denli çekilme hissetmesine hala şaşırıyordu.

"B-biliyorum" dedi Jeonghan daha sonra ayağa kalkıp devam etti. "Biliyorum senden uzak durmalıyım hatta bir yabancıymış gibi seni görmezden gelmeliyim ama bunu yapmana izin veremezdim."

"Pardon? Biz zaten yabancıyız."

Bu sözler sarışının yüreğine cam parçaları gibi saplanmış ağrımasına neden olmuştu. Kendi yaşananları kafasında çok büyütüp bir kalıba koymuştu. Görünüşe bakılırsa yaşananlar bir hiçten fazlası değilmiş.

Sarışın özür dileyip Joshua'yı arkasında bıraktı. Bir kaç adım atıp dayanamayarak ona bakmak için geri döndü, hala tedirgindi.

Zengin, güzel bir işe sahip, vücudu ve yüzü güzel. Herkes kapısında köle oluyordur. Peki ama neden kendini tehlikeye atıyor neden cansız, donuk bakışlara sahip? Bu düşünceler arasında boğuşurken sarışın, Joshua'nın yere yığılması ile koşarak yanına ulaştı ve başını kucağına alarak ona baktı.

Joshua bayılmamış kişiliği değişeceği zaman çoğunlukla olduğu gibi uykuya dalmıştı.

"Seni odana götüremem o zaman çok dikkat çekeriz. Soonyoung Bey'e götüremem kovulurum. Seninle ne yapacağım?"

Sarışın onu sırtına alarak aşağıya indirmeye karar verdi. Hava serinlemiş ve yağmur çiseliyordu onu burada yalnız bırakamazdı.

"Neden bu kadar ağırsın?"

Jeonghan tuvaletin önünde dinlenmek için durduğu sırada Seungcheol ve Wonwoo koridorun başında görünmüştü.

"Sizin ne işiniz var bu katta be!" diyerek kendini zorlukla tuvalete attı ve en sondaki kapıyı sakince açıp içeri girdi. Jisoo'yu da sırtından klozetin üzerine bırakmıştı.

"Jeonghan?"

Bu Wonwoo'ydu. Jeonghan geç kaldığı için Seungcheol ile beraber onu terasa bakmaya gelmişti.

Jeonghan'ın eli ayağı birbirine dolandı. Bir yandan düşünüyor bir yandan da Jisoo'nun başı yana düştüğü için tutuyordu.

"Karnım feci ağrıyor. Siz gidin gelirim işim bitince."

"Yalnızım Jeonghan. Seungcheol'ü gönderdim şimdi o adamı da al ve çık oradan."

İçi rahatlamıştı.

"Yardım et."

Wonwoo Jisoo'yu sırtına aldı. Sorgulayan bakışlarını da Jeonghan'dan esirgemedi.

"Evini bilmiyorsun, başka birine de haber veremezsin uyanana kadar öyle mi?"

"Evet onu yurda götürmeliyiz."

Wonwoo hiddetle "Kovulmak mı istiyorsun?" diye sordu.

"Zorundayız Wonwoo! Hem kovmaz bizi merak etme."

"Kim ki bu?"

Jeonghan Wonwoo'ya bilmesi gerektiği kadar açıkladı. Tek kelime etmeseydi ona yardım etmezdi açıklamaya mecburdu.

İkili tenha sokaklardan nihayet kurtulmuş soluk soluğa yurtlarındaki odalarına girmişti.

Wonwoo'nun tedirginlikten midesi bulanmıştı. Birinin odaya girip bu baygın -uyuyan- adamı görmesi an meselesiydi.

the other me'jihan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin