Kaç dakika kaldık öyle bilmiyorum. Göz yaşlarım durunca başımı kaldırdım. Hızla kendimi toplayıp ayağa kalktım. Önüne geçip işaret parmağımı kaldırarak,
"Sakın altında bir şey arama. Yalnızım evet ama bu sana ihtiyacım olduğu anlamına gelmiyor"
Hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Eve yaklaşınca adımlarım yavaşladı. Hava karanlımış, ortam sesizleşmiş. Evin önüne gelince kısaca göz gezdirdim.
Çocukluğumun hatırası. Üzüntüm, kederim, mutluluğum hepsi burdaydı. Ailemden kalan son parça. Sanki benim tek sahip olduğum şey. Belki tabusu bile bende değildi ama evim diyebiliyordum.
Kapının önüne oturup olanları zihnimde canlandırdım. Sadece kendilerinin canını yandığını düşünüyorlardı. Sadece onların. O gece ben ilk defa o korkuyla yüzleştim. Belkide o kadınlardan acımasızca öldürülen isimler arasına benimkiside yazılacaktı.
Bu korkuyu hapsoldu o gece içime. Ya sesimi duyaramazsam. Belki de şu anda evim dediğim yerde can verirsem? Kimse bilmezdi. Sadece iki gün söylenir önceki bedenleri unuttukları gibi benide unuturlardı.
Emre hocanın anlamasının bir sebebi de buydu aslında o erkek. Herşeye sahip olabileceğine inanan bir erkek. Mantıksız bulduğum, bana zarar geldiğini bile sormaması. Üstüme yürüdü diyorum karnına vurmuşsun diyor. Keşke daha sert vursaymışım.
Fazlasıyla üşüdüğümü anlayınca titreyerek eve girdim. Tam ışığı açtığım anda karşımda gördüğüm şeyle bayılmama sebebp olacak derecede korktum. Bir süre kendimi zor toparladım.
"Ne işin var senin burada? Git burdan. Nasıl girdin hem sen eve"
"Sakin gel şöyle otur. Arayıp söylemiştim. Konuşmamız lazım. Hem sen bu saate kadar ne yaptın dışarda? Adın çıkar kız. Hiç öğrenemedin şu işleri"
Çantamı üzerimi çıkarıp, içeriye teyzem olacak nagihan karısının yanına geçtim.
"Ee ben nerde yatıcam? Geç oldu uyalım sabah konuşuruz artık. Hadi yiğenim, yol yorgunuyum yatak serde yatıyım"
"Birincisi burda kalmicaksın. İkincisi ne söyliceksen şimdi söyle yada onu bile istemiyorum. Polis çağırmadan git"
"Çağırsana. Tapusu üzerimde olan evden beni nasıl attıracaksın merak ettim. Amcandan aldım tapuyu. Hem şurda bi senen var. O zamana kadar velayetin de bende. Zaten toparlansan iyi olur satıcaz bu evi. Güzel parası var. İstanbul'a götürcem kuzenlerinle okucan, belki oda yok"
"Rüya görüyosun. Bu evden anca ölüm çıkar. Ailemin olduğu gibi"
Fazla konuşmadı, zaten buna izin vermeden odama geçip kapıyı kilitledim. Teyzemde paracı olmuştu. Amcamdan beni koruyan sadece okulum hayatım burda diye herşeye evet diyen teyzemde değişmişti.
Yatıyordum ama gözlerimi kapatmama rağmen uyamıyordum. Düşünmekten beynim karıncalnıyordu artık. Gözümü açtığım gibi saate baktım bir saat sonra güneş çıkıcaktı.
Yavaşça kapıyı açıp içeriye doğru gittim. Hala uyordu. Tabi dert yok tasa yok. Çantasına şöyle bir göz gezdirdim. Evraklar bi kaç tane kıyafet almıştı. Gerçekten hemen işini yapıp götürecekti beni. Bi çare bulmam lazım.
Tekrar geldiğim yavaşlıkta odaya geçip kapıyı kilitledim. Okul vardı Emre hocayla o diyalogtan sonra yüzünü görmek istemiyordum. Ayrıca nagihan karısının bırakacağını da düşünmüyordum.
Yorganın altına girip gözlerimi sıkıca kapattım. Düşünmemeye çalışarak uyumuşum...
** Yeni bölüm için 10 oy 10 yorum**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun
Short StoryDili susmuş ama kalbi çığlıkla dolu bir gencin hikayesi. Bu hayatta susmayı çare sanmış, bazen yıkılmış, bazen dimdik durmuş. Ama sesiz kalmış gözlerle konuşmayı tercih etmiş. Sizleri bekliyor....