Telefonu kapatıp, oturdum. Ruh gibi duvara bakıyordum. Ne olduğunu bile anlamamıştım. Şaşkınlığımı üzerimden atamadan, Burak'ı yoğun bakıma almışlardı. O sırada Emre hocayla denk geldik. Korkunç göz ifadesiyle bakmakla yetindi sadece.
Dayanamayıp yanına yaklaştım.
"Siz sadece tokat atarak vicdanınızı rahatlatabilirsiniz, ama yiğeninizin bu vahşi davranışlarını değişteremezsiniz. Buda size bir ömür yeter"
Onu dinlemeden hastaneden çıktım. Son günümdü. Herşeyin bitmesine son bir gün kalmıştı.
Elimde kanlı tuttuğum hırkam, dağınık olan saşlarım yıpranmış üstümle. Tam anlamıyla savaştan çıkmış gibiydim. Bu üstümle hiç bir yere binmeden yürüyerek evin yolunu tuttum.
Hava tam anlamıyla kararmıştı, ben hala eve gelememiştim. Karnım desem fazlasıyla açtı. Ben ne yapıyordum? Tükenmiştim. Herşeyden pes etmiştim.
Kafamdaki düşüncelerle eve gelmiştim. Işıklar kapalıydı. Neyle karşılaşacağımı bilmeden eve girdim. Evde kimse yok gibiydi, derken odanın kapısı açıldı. Uykulu şekilde karşımda durdu. Gözlerini iyice gördükten sonra bağırarak.
"Nerdesin lan sen? Telfonuma niye bakılmıyor"
Tam tokar atacakken elini sertçe tuttum.
"Kimsin sen? Bana kim olarak hesap soruyosun? Bunca sene neredeydin? Her ne olursa olsun. Duydun mu ne yaparsan yap. Bu evden girmiyorum"
"Kafan güzel galiba. Bir gecen kaldı. Elini kolunu bağlar yinede götürürüm seni"
Elini bırakıp odaya kilitledim kendimi. Üzerimi çıkarıp banyoya girdim hızlıca. Ağlamaktan gözlerim şişmişti. Ama ağlamak bu evde kalmama yardım etmiyordu. Üzerimi giyinip boş odada kalan yatağıma uzanıp sıkıca gözlerimi kapattım. Bir süre sonra uyakalmışım.
Sabah telefonumun sesiyle uyandım. Telefonu bulana kadar canım çıksada kim olduğuna bakmadan kulağıma tuttum.
"Gizem acil hastahaneye gel. Burak gözlerini açtı. Seni görmek istiyor. Bak çok acil."
Kendimi toplayıp bir şeyler söylecekken bir kaç ses geldi telefon kapandı.
Ama bu gün son günümdü. Acaba ifademi değiştirmemi isteyeceklerdi. Dün hastahanede iki arada bi derede ifademi almışlardı. Ben de çok detaylı olmadan anlatmıştım. Ama bunu isteyemezlerdi ki.
Yataktan bir hızla kalkıp bulduğum ilk şeyi üzerime giyip evden çıktım. Taksiyle on dakikada hastahaneye gelmiştim.
Danışmana telaşla odasını sorup yanına çıktım. Beni gören ilk Emre hoca oldu. Telaşla yanıma gelip,
"Hastahaneyi başımıza yıktı. Senle konuşcakmış. Başta haberi yoktu taki adın geçene kadar. Hemen geç yanına"
Bir yandan beni saran gerginlikle, odasına girdim. Cama dönük olan başını aniden bana çevirdi. Gözleri açılınca bu konuşma çokta hayırlı olmayacaktı.
Ben yanındaki koltuğa oturunca derin nefes alıp yüzüme bakmayı bıraktı."Ne gördün, bana tamamını anlat"
"Bu sorgu ne?"
"Anlat dedim. Aaa- zorlama anlat işte"
"Ben yürüşten geliyodum. Kafam dağınıktı biraz. Sonra ayakta duran adamları görünce, seni tanıyamadım zaten başta. Saklandım sende bıçaklanınca yardım ettim."
"O dövdüğüm adama ne yaptılar?"
"O ikisi aldı arabayla götürdüler"
"Anladım bu kadar mı?"
"Evet"
"Senin kafan niye dağınıktı. O sokağa girecek kadar ne oldu?"
"O adamlar kimdi, önce sana yardım edip seni niye bıçakladılar"
"Madem öyle öğren ama asla kimseden duymicam. O adamlar bana yardım etmedi. Dövdüğüm çocukta ikimizinde alacağı para vardı, vermeyince dövme işi bana kaldı. Ama bide şu var, ben o dövdüğüm çocuktan aldığım parayı, gördüğün iki adama verecektim. Parayı alamayınca beni oyun dışı ettiler anlayacağın."
"Ama onu götürdüler"
"Çoktan parasını almışlardır. Hatta benimkinide"
Ben başımı öne eğip yeri izlemeye başladım. Olayları zihnimde canlandırkça kanım donuyordu resmen.
"Anlat bakalım sıra sende"
Ben başta anlamayıp yüzüne bakınca, gözleri açıklamıştı herşeyi. Anlatsam da değişen çok bir şey olmicağı için öğrense sorun olmazdı.
"Ben gidiyorum. Aslında isteyerek olan bir şey değil. Teyzem götürüyor. Para olayı filan işte. Okuldan da aldı. Hatta yarın. Onun içindi."
Gözleri yerinden çıkacak gibi açıldı. Bir anda telaşlandı. Başını öne eğdi. Ben ayağa kalkıp omzuna dokununca bileğimden sıkıca tuttu. Gözlerimin içine öyle bir bakıyordu ki. Sanki hüzünlü bir geçmişin iziydi.
Birden kapı açılınca ben geriye çekildim. Emre hoca bir bana bir Burak'a bakıp durdu. Daha fazla gerilim kaldırmicam için gitmem lazımdı. Çoktan teyzem uyanmıştı bile.
"Benim gitmem lazım"
Tam çıkacakken,
"Gizem anlıyorum mecbursun, ama gitme"
"Bu seni ilgilendirmez."
"Nerde biniyorsun otobüse onu söyle bari."
Otaparkı söyleyip evin yolunu tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun
Short StoryDili susmuş ama kalbi çığlıkla dolu bir gencin hikayesi. Bu hayatta susmayı çare sanmış, bazen yıkılmış, bazen dimdik durmuş. Ama sesiz kalmış gözlerle konuşmayı tercih etmiş. Sizleri bekliyor....