22. Bölüm

357 11 6
                                    

    Gece yarısına kadar uyumaya çalıştım ama nafile. Sesizce üzerime bir tişört, eşofman altı. Ve hırkamı alıp ses etmeden evden çıktım. Teyzem bunu görse büyük ihtimalle bana yapmadık bırakmazdı. Umrumda olmadığı için ve sayılı günüm olduğu için değerdi.

Her zaman gittiğim parka gidip, bana tapulanmış olan banka oturdum. Biraz tedirgindim aslında. Ama evde durmak o kadar canımı yakıyordu ki. Ben bütün hayalimi evin üzerine kurmuştum. Şimdi hepsi hayalde kalmıştı. Ve benim asla aklıma gelmeyecek kişi tarafından.

En çok da bu zorluyor insanı. Beklemediği kişiler tarafından yapılanlar. Yediremiyorsun, olmaz, yapmaz desende nafile. Oldu olan ne yapsan düzelir ki.

Öylece oturdum bankta, soğuk kendini fazlasıyla belli edince yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmeden.

Evden, parktan baya uzaklaşmıştım. Ana yolda yürüyordum sadece. Saat ilerledikçe adımım hızlanıyor, hızlandıkça içimdeki gerginlik çoğalıyordu. Ana yolun ayrımına gelince, etrafa bakındım. Sağa dönen yoldan eve gidebilirdim.

Saat iyice ilerlemişti. Ve ben hala yürüyordum. Neredeyse sabah olacaktı. Yolun bitiminde boş bi inşaattan sesler gelmesiyle olduğum yerde kaldım. Bütün olaylar beni bulmak zorunda mıydı?

Ben bir iki adım atınca resmen olaya tanık oldum. Yolun ortasından kenara geçtim o an ki korkuyla.

İki tane adam ayakta olanşarı seyrediyor du bir tane adam da çok güzel dövüyordu. Bana sırtları dönüktü tanıyamadım. Ben burdan çıkıp yoluma baksam o ayaktaki adamın görmesi çok yüksekti.
Biraz bekleyip olanları izledim. Ama adamı bayıltana kadar dövmüştü. Her vurduğunda ben irkiliyordum.

Adamlar etrafa bakınırkan döven adamda ayağa kalkıp elini sildi.
Etrafa bakınmak için döndüğünde gördüğüm görüntüyle donakaldım.
Burak dı. Adamı öldüresiye döven.

O an ilk aklıma gelen şeyi yaptım. Benlik değildi belki ama elim titreyerek telefonumu çıkartıp fotoğrafını çektim. Bunu niye yaptım bilmiyordum. Olduğum yerde iyice saklanırken ayakta duran adam bir anda bıçağı çıkartıp Burak'a sapladı.

Bayılacak derece de titriyordum. Beynim durmuştu resmen. Ama neden? Bir den ne olmuştu? O iki adam yerdeki baygın adamı alıp kaçtılar. Gördüğüm kadarıyla Burak yerde kıvranıyordu.

Çoktan Güneş çıkmıştı. Ev, Burak ne olcaktı? Olamazz yarası vardı onun. Olayları kenara bırakıp saklandığım yerden çıktım. Koşar adım inşaata girdim.

Burak beni görmesiyle yüzünün hali değişti. Hem yarası hem de bıçaktan kan akıyordu. Ne yapcaktım.

"Çek Gizem. Hadi bakma"

Sesinin çıktığı kadar söylediği buydu. Bıçağı tutup, gözümü kapatıp bir anda çektim. Benim çekmemle bağırması aynı anda oldu. Doğru muydu hiç bir fikrim yoktu. Korkudan dilim tutulmuştu resmen.

"Ne yapcam. Söyle ne yapmam lazım?"

Gözleri kayıyordu. Ben hemen hırkamı çıkarıp iki yerinede tampon yaptım.

Tüm vücudum titriyordu. Ambulansı arayıp dilimin döndüğü kadar anlatmaya çalıştım.

Burak o kadar kötüydü ki, yüzü bembeyazdı. Ben sadece hırkayı bastırıyordum. Bir an elim yüzüne gitti. Gidiyordu olamaz. Gidemez di.

"Burak aç gözünü. Bak sen demiyor muydun konuş diye. Dinlesene beni. Hayır hayır! Kapatma gözünü. Sen güçlüsün."

Aklıma gelen şeyleri söylüyordum. Gözümün içine bakıyordu. İyice kısılan gözlerini açmaya çalıştım.

"Hadi. Az daha dayan. Lütfen."

Ambulans sesiyle ayağı kalkıp bağırdım. İlk yardımı yaptıktan sonra benle beraber hastahaneye gittik.

Direk amaliyathaneye aldılar. Kapıda öylece kaldım. Ben şu kadar zamanda ne yaşamıştım. Ben sadece kafamı toparlamak için evden çıkmıştım olanlara bak.

Gözüm kanlı ellerimde takılı kalınca herşey durmuştu. Yaşacak mıydı? İki dakikalık duran göz yaşlarım akmaya devam etti. Ben ağlarken hemşire yanıma geldi.

"Bunlar hastanın özel eşyaları"

Elime bir tane poşet tutuşturup gitti. Olduğum yere çöktüm. Ellerim o kadar korkunçtu ki bakamıyordum bile.

Hemen elimi yüzümü yıkayıp Emre hocayı aradım. Çok telaşlanmıştı. Ne olursa olsun, içimde az da olsa sevgisi vardı. Telefona bakınca teyzem yüz kere aramıştı. Şimdi ona laf anlatamadım.

Emre hocayla perişan bir şekilde hala doktordan haber bekliyorduk. Gözlerimiz sızısından tekrar ağlayacaktım artık. Kucağımda sıkıca tutuğum poşeti Emre hocaya verdim.

Bir saate yakın öylece bekledik. Ne bir haber eden vardı. Ne de gelip giden.
Bir anda kapı açıldı.

"Çok zor bir amaliyattı. İlk Yardım kurtarmış diyebiliriz. İç kanamayı durdurduk ama hayati tehlikesi devam ediyor. Yirmi dört saat gözetimde tutacaz gözlerini açmasını beklicez. Geçmiş olsun"

Doktor gidince sevincez mi üzülcez mi? Karar veremedik ama yüzünüzdeki hüznün biraz olsun gitti. Hayata dönmüştü resmen.

Emre hoca elini omzuma koyup,

"Teşekkür ederim Gizem. Hayatını kurtardın yiğenimin. Polisler birazdan gelir ifadeni alırlar. Aleyhine bir şey söyleme tek ricam bu."

"Senin yiğenin adamı öldürüsüye dövdü. Ben bunu nasıl saklarım. Herkes cezasını çekecek."

"Hata yapma. Sinirlisin o yüzden böyle konuşuyorsun. Bu kadar riske girmesinde senin de parmağın var unuttum sanma"

"Ben durduk yere vurmadım. Akıllı dursaydı. Yine durmadı bak şimdi hastahane de. Durmazsa olanları görüyosun"

Sözümü bitirmemle sert şekilde tokat attı.

"Düzgün konuş seni bitirrim. Dua et yiğenim uyansın dua et."

Hızlıca yanımdan ayrıldı. Çenemi kıracaktı resmen. Doğrular ağır geliyordu.

Teyzem aramasıyla toplandım. Açıp kısaca özet geçtim. Anında kapattım. Hala saydırıyordu çünkü.........

SuskunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin