27. Bölüm

266 9 0
                                    

    Olanlar zihnimde canlanıyordu. Öylece bıraktığım evim, yarım bıraktığım okulum, hayallerim, antrenman desen o hepten bitmişti. Sıfırdan başkayacak gücüm bile yoktu. Zor bela kurduğum düzensiz hayatımı tekrar inşa edemezdim. Bu kadar yorgunluğa tekrar başlayamazdım.
İçerden telefon sesiyle geriye döndüğümde, Burak karşımdaydı. Sadece bakmakla yetindim. Tekrar dışarıya dönünce yanıma doğru geldi.

"Biliyorum, çok zor. Her şeyle başa çıkmak. Seni zor duruma sokmak istemezdim"

Karşılık vermedim, yüzüme vuran rüzgarla ona eşlik eden havanın kokusuna bıraktım kendimi. Karşıda güneş batmak üzere, sadece sessizlik diğer yanda acı yaşanmışlık.

Güneş tamamen battığında hala sessizliği bozmamıştı. Üstüne aldığı  battaniyeyle ve  kırmızı olmuş yüzüyle sert bir şeklde sadece karşıya bakıyordu.

Ben onu incelerken bir anda başını bana çevirince gözlerimi kaçıramadım. Yakalandık..

"Neye bakıyorsun?"

İşte buna verecek cevabım yoktu hala bakmaya devam edince, bir adım attı bana doğru.

"İyi bir geçmişimizin olduğu söylenemez. Ama sadece borcumu ödüyorum. Etraf sakinleşsin eskisi gibi sen yoluna ben yoluma"

İçeriye doğru yürürken arkasını dönmeden,

"Bakmayı kesip konuşmayı deneyebilirsin"

Bende arkasından içeri girip oturduğu koltuğun karşısına oturduğum an kapı çaldı.
Oturduğum gibi kalkıp kapıyı açtım. Hatice abla elinde poşetle direk içeri girdi. Derin bir nefes alıp takip ettim.

"İyileşmişiz paşam. Korkuttun yine."

"Alışamadın sende abla, tanıyorsun beni"

"O nası söz. Görmicem bu hallerini bir daha. Yazık değil mi?"

Hemen arkasında durduğum için, hafif arkasını dönüp beni gösterdi. Bir an gözlerimiz buluşsada kısa sürdü.

"Abla bir takım borç ödedim. Gibi düşünebilirsin"

Sözüne karşılık vermeden oturduk. İkisi yan yana bense tam karşılarında öylece yeri izliyorduk.

O kadar çok soru vardı ki akılmda. Hiç birinin de cevabı yoktu. Düğümler o kadar sıkıydı ki kesmeden asla açılmayacak gibiydi.

Kafamı kaldırdığım anla hatice ablanın gözlerine denk geldim.  Hiç fırsat vermeden söze girdi.

"Olanları bana tek tek anlatıyorsunuz. Bende size yol gösteriyorum buyrun"

Tekrar başımı yere eğince Burak konuşmicamı anlayıp o karşılık verdi.

"Teyzesi götürüyordu. Oda burda kalmak isteyince yardım ettim"

"Neden peki ne borcu bu söyleyip duruyosun"

Tam Burak konuşacakken ben bir anda söze girdim.

"Borç filan yok. Kendi kendine fikir üretiyor."

Burak beklemiyordu ki bir an ne diyeceğini şaşırdı. Gözlerini benden çekip Hatice ablaya dönünce sakince devam etti.

"Bıçaklanmıştım abla biliyorsun. Bahsettim hatta beni kurtaran kız. Onun dışında bu gün ki kurtarması da eklendi."

Bir anda beynim durdu. Hastahanedeydi. Nasıl herşeyden haberi vardı ki.

"Biliyorum. Kızım zorlama baş edemezsin ne istiyorsa yapsın. Sınırlı bi şekilde."

"İstemiyorum"

Ayağa kalktıpım anda başları bana doğru kalktı.

"Kimseye karşılıklı bir iyilik yapmadım. Ben burdaysam borcun öde diye değil çaresiz kaldığım için."

Ardından balkona çıktım. Dinlemedim bile. Gözlerimdeki yaşlar yeni kurulmuştu oysaki. Ard arda devam ettiler. Kaç dakika oturdum bu sesiz ve karanlık yerde bilmiyorum. Tek bir ışığa. Odaklandım tüm hayatımı orda sorguladım. Ne olcağı kısmına geldikçe nefesim daralıyordu.

Omzuma bir el dokununca bir anda sendeledim. Kolumdan tutup dengemi korudu. Oturduğum yerden Bura ğa baktım. Yanıma oturup gözlerini direk karşıya dikti.

"Böyle yıllarca da otursan bi çözüm bulamazsın"

"Çözüm aradığımı kim söyledi"

Sandalyesini bana doğru çevirip gözlerime baktı.

"Çözüm aramazsan da böyle oturursun"

Sadece başımı yere eğdim. Konuşmak bile istemiyordum.

Havanın serinliği gittikçe artıyordu. Ben hala yeri izliyordum. Oysa telefonuyla uğraşıyordu. Bir anda ayağa kalkınca başımı ona doğru kaldırdım.

Kolumdan tutup ayağa kalkmamı sağladı. Ona engel olmam çokta mümkün değildi.

SuskunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin