Bende arkasından odasına geçtim. Masasına oturunca onu izlmekle yetindim, biraz masaya göz gezdirdikten sonra söze başladı.
"O gün söylediklerimi biraz abarttım. Burak'ın davranışını savunmam doğru değildi. Ama seninde yaptığını hala affetmiş değilim"
"Banane bunlardan. Ben söylemem gerekeni söyledim. O gün sizde gayet açık konuştunuz konu kapandı. Zaten ben bu okula bir daha gelmicem"
"Hayır Gizem sadece bu olay için buna gerek yok"
"Sadece bu olayla alakalı değil, üstünüze alınmanıza gerek yok"
Odadan çıktığımla kendimi bahçeye attım. Bir iki dakika sonra hemen yanımda Deniz belirtti kendini. Bu işleri yokuşa sürmesi beni gerçekten zorluyordu. Oysa herşey olacağına varmazmıydı? Gereken çaba verildikten sonra, biraz olayları izlemek en doğrusu.
"Gizem gitme. Zaten teksin, bu senin isteğine bağlı. Değiştir fikrini"
"Sen derse mi gitsen. Dediğin gibi benim fikrim ve değişecek bir şey yok"
Konuşmamız sırasında zil çaldı. Herkes dağılırken gözüm bizim sınıfın çıkmasında takılı kaldı. Özleyecektim. Tamam zamanında sevmiyordum, şimdi gitmek çok zoruma gidiyor.
Herkes çıktıktan sonra sınıfa girdim. Dolabımdaki bir iki kitabı alım. Tam dömümce karşımda Burak ı görünce geri adım attım, ama atmamla dolabla arasında kalmam bir oldu.
"Korktun mu? Her gelişimde korkucak mısın ya? Galiba benden çekindiğin için okula gelmiyorsun. Yüzüme bakamazsın filan"
"Ben değil, sen utan yaptıklarından. Pişman değilim. Bu havalara girmene gerek yok"
"He diyorsun ki yine olsa yine yaparım. Kızımm anlasana kafam güzeldi. Ben sen anlattıktan sonra hayal meyal hatırlıyorum. Ben sanıyorum ki Gizem hanım yardım etti. Bana zarar vermedi. Boş rol senmişsin"
"Çekil, senin boş laflarına ayıracak vaktim yok"
Elimle karnına ittirince kendini geriye çekip yere çömeldi. Canı acıtmıştım. Sesi boğunuk geliyordu. Kolundan tutup, kendime çevirdim. Bende yanına çömelince başını bana çevirdi. Allah kahretmesin yarasına bastırmıştım.
"Sen söylediklerini yapmak zorunda mısın?"
Kaldırıp sıraya oturttum. Biraz daha toparlanmıştı. Telefonumun çalmasıyla cam kenarına ilerleyip telfonu açtım. Teyzemdi.
Okulda olduğumu söyleyince, oda gelip kaydımı aldıracağını söyleyip kapattı. Yarın yapalım filan desemde anlamadı. Anlamsını beklemiyordum zaten.Arkamı dönmemle Burak sert yüzüyle karşılaştım.
"Anladığım kadarıyla gidiyorsun"
Ben cevap vermeyince yüz hatları biraz daha gerildi.
"Kızım cevap versene gidiyor musun?
" Evet"
Bu konuşmadan on dakika geçmişti. Ben bahçede teyzemi bekliyordum onlarda derstelerdi. Okula bakarken gözümden bir yaş aktı. Umursamadım. Ard arda iki üç devam etti. Canım yanıyordu. Ve bu göz yaşı bile bana ağır geliyordu. Bu düşüncelerdeyken Emre hoca sesizce yanıma oturdu. Sesizliği bir süre bozmadı dayanamayıp konuştu.
"Gizem gitme sebebin ne? Olayda teyzen de varmış müdürle konuşmuş. Müdür Beyde seninle konuşmak için biraz uzatmış. Gerçekten senin fikrin mi?"
Ben tam söze başlayacakken arkamdaki ses cevap verdi.
"Tabiki hocam. Onun fikri. Bayadır istiyordu benim yanıma gelmeyi. Ben teyzesi bu arada. Ben de götürmeye geldim"
"Aynen böyle. Murat hocayla konuşup kaydımı alır mısınız? Uzatmaya gerek yok"
Emre hoca yanımızdan ayrılır ayrılmaz teyzem bir sürü laf saydı. Susmasıyla bir kaç belge imzalayıp okuldan da alınınca, tabi bu işler böyle olmuyor. Teyzemin çenesi. Benimde isteğim göz önüne alınarak okul hayatımıda sonlandırmış oldum.
Eve geçip az kalan işlerimizide bitirdik. Mutfağı toplarken teyzem oflayarak yanıma geldi.
"İki gün, iki günün var perşembe gidiyoruz. He Gizem hanım. Okul yok. Para yok. Yurtta kalcaksın. Sadece izinlerinide ailenin parasını çekmek için gelceksin. Bir sene kafa dinlicem. Sonra da evlilik"
Yanından geçip odaya kapattım kendimi. Ne desem dırmazdı ne yapsam boştu. Resmen bir boşluğa düştüm, çırpınıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun
Historia CortaDili susmuş ama kalbi çığlıkla dolu bir gencin hikayesi. Bu hayatta susmayı çare sanmış, bazen yıkılmış, bazen dimdik durmuş. Ama sesiz kalmış gözlerle konuşmayı tercih etmiş. Sizleri bekliyor....