Yarı uyur yarı uyanık kapıyı açtım. Kapıda ki bizim edabiyatçıydı. Sinirim onu görünce biraz daha arttı. Bu adam laftan anlamıyordu. Salın beni dedikçe, ısrarla rahatsız ediyordu.
"Merhaba Gizem, içeride seninle konuşcaklarım var"
"Hayır istemiyorum" Kapıyı yüzüne kapattım. İçimdeki sinir kapıyı kapatmakla boşalmamıştı. Ben tam koltuğuma gidiyordum tekrar zil çaldı. Bir an önemli bir şey dinleyecekmişim gibi hissedince kapıyı açtım. Yüzünü buruşturmuş rengide atmıştı. Ben gözlerimi açarak, dinleme pozisyonumu aldım."Kısa kesicem. Durumun ortada, derslerin vahim durumda. Diğer öğretmenlerin hepsi şikayetçi, sana özel ders vermek istiyorum. Hatta benim sohbetimi sevmeyeceğini bildiğim için yiğenimle beraber olacaksın. Aslında okulda tanıştırcaktım sizi ama bi olaydan dolayı gelemedi. Merak etme tamamen gönüllü olarak"
"Herkes benden şikayetçiyken siz niye uğraşıyorsunuz?"
"Güzel bir soru. Ben hissediyorum ve bir kaç olaydan zeki olduğunu kanıtladın. Bu özel dersi birazda yiğenim için istiyorum. Belki sayende derse ve hayata yönelir"
"İstemiyorum zorlamayın"
"Bir kişinin hayatına yön vermek, örnek olmak güzel bir duygudur. Tatmanı isterim. Ben her zaman senin için uğraşmaya hazırım. Kararın değişirse beni ara."
Kapıyı kapatıp içeri geçtim. Bir anlığına hocanın dediklerine odaklandım. Ben dersten ne anlardım. Belkide benim sayemde birisi düzelecekti. Ben ne yapacaktım? Söyledikleri fazlasıyla meraklandırdı.
Gece yarısına kadar uyumamıştım. Gözlerimin sızladığı hissedince koltuğa kıvrıldım. Bu aralar yatağıma gidemeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi. O kadarda zeki bir insan değilimdir ama hoca anladım dedi.
Kısa kısa rüyalar görüp durdum. Hepside dersle ilgiliydi. Aklıma çok takmıştım. Eğerki sevmezsem bir daha gitmezdim. Gözümü açtığımda saat erkendi. Telefonu alıp hocayı aradım. Hemen istediğimi söyleyip telefonu kapattım.*
* *Okula tam zamanında gelmiştim. Sınıfa girmeden edebiyat hocası beni yanına çağırdı.
"Okul çıkışı kapıda bekle Gizem. Beraber gideriz"
"Tamam" Merakım biraz daha artmıştı. Ama ders sırasında kendimi derslere verdim. Hatta not bile aldım. Tenefüste ben tahtada ki bir kaç notu daha yazıyordum ki, sınıfın hiç sevmediğim grubu yanıma geldi.
"Bak sen bizim ki derste çalışırmış. Görende bir şey sanacak"
O sıra gülüşmeler, bi kaç ses daha geldi. Aldırış etmeden yazmaya devam ettim. Sonradan sinirlenir iyi sinirlenirdim.
"Sana diyoruz, rol yapma kızım"
"Algılayamamıştır o ablası, salla da beyni yerine gelsin"
Tam ayağa kalktım gidiyordum,
"Şu korkaklığın yok mu? Sana tüyolar versem. Dövüş teknikleri filan. Kaçmazsın en azından"
Arkamı dönüp kıza bir yumruk geçirdim. Bir gürültü koptu tabi bende sınıfı terk ettim. Kendimi tutamıyordum. Biraz sonrada hocalar çağırdı bir sürü şeyler söylediler hepsine susarak cevap verdim. Tam müdür sinir grizi geçirme seviyesine gelip, son ses bağırıyordu. Müdür yardımcısı odaya girdi. Yani edebiyatçı.
"Hocam bu ses ne? Yukardan duyuluyor sesiniz"
"Gel hocam gel. Bizim ki yine bi suçla karşımda. Sınıf arkadaşına yumruk atmış"Hoca bir an sesizliğini korudu. Ben odaya girdiğimden belli hiç konuşmuyordum.
"Bunun cezası okuldan atılmak"
"Olur mu hocam? Tam sınav haftası. Son dersteki hocasına sorun kendini değiştirecek Gizem. Bu gün benim dersimde de aktifti. Karşı tarafa da sormak lazım."
"Sınavlara çalıştığı mı var hocam. Ha girdiği ha girmediği"
"Emin olun bu sefer farklı olacak hocam. Bu seferlik affedelim bir daha da yaşanmaz"
"İnşallah. Gözüm üstünde en ufak hatanda atarım seni"
Ben hızlıca odadan çıktım. O kızı iyi bir dövmek istedim ama o kadar konuştu hoca. Emindi, umutluydu. Sonuçları değiştirecektim. Bu sefer yüzünü kara çıkarmayacaktım. O kızıda tek yakalıdığım an dövecektim ama okul dışında. Son ders boştu herkes birbine bir şeyler atıp duruyordu ben derslerde çıkardığım notları gözden geçiriyordum. Sonunda zil çaldı hemen toparlanıp, kapının oraya gittim. Çok da beklemeden hoca geldi.
Bi eve gittik. Ev hem büyük hem de çok güzeldi. İçerisinde de kusur yoktu. Tam anlamıyla benlik bir evdi. Masaya oturup defter çıkardım.
"Ben hemen geliyorum. Bilgiseyarı getiriyim. O sırada da yiğenim gelir" Ben kafa salladım. Evi incelemeye başladım. Gerçekten ev çok hoşuma gitti. Tablolar daha bir dikkatimi çekti. Yakından izlemek isterdim ama görmemişlik olurdu.
Hoca bir elinde bilgiseyar diğer elinde de tabak vardı. Mis gibi kurabiye görünüyordu.
"Aa gelmedi mi? Saatte geçmiş bir arayalım."
Yanıma oturup yiğenini aradı. Bir iki dakika konuşup,
"Kapıdaymış" Bilgiseyarını açarken sesizce onu izliyordum. Kapı sesi duyunca ikimizde, kapıya yöneldik. Ben gözlerime inanamadım. Geçen kavga eden kişiydi. Gözlerimi üstünden alamadım. Bir an kendimi toparladım, o çoktan karşıma oturmuştu.
"Geldim. Amca, ne yapıcaz çağırdın ısrarla"
"Ders. Ben sizi tanıştırıyım. Okuldan Gizem, yiğenim Burak."
İkimizde karşılıklı tebessüm ettik.
Hoca derse başladı. Ben gözümü bile kırpmadan dinliyordum. Burak ise tınlamıyordu bile. Arada uyarıyor ama hiç oralı olmuyordu. Arada elindeki telefonu bırakıp dinliyormuş gibi yapıyordu sonra yine aynı. Derste bitince. Telefonu bıraktı.
"Ne olcak senin bu halin Burak?"
"Bir şey olmaz amca. Hadi ben kaçtım" Tam ayağa kalkınca hoca sesini yükseltti.
"Yarın okuldasın" Arkasını dönüp sinirle yanımıza geldi.
"Bu konu kapandı amca okul filan yok!"
Burak odadan çıkınca,
"Gizem ne olursun birde sen konuş. Ben gerçekten yoruldum"
Kafa sallayıp eve girdim ama ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Hem niye kabul ettim ki.
Tam evden çıkarken
"Bir dakika"
"Ne var"
"Amcanız, istedi. Onu kırmayın. Okula bir gelin derim. Sevmezseniz gelmezsiniz"
"O konuşur durur sen takma. Bana da karışmazsan çok sevinirim."
Çok sinir bozucu bir hali vardı. Kısa özet geçtikten sonra bende eve gittim. Yorgundum ama pes etmek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun
Short StoryDili susmuş ama kalbi çığlıkla dolu bir gencin hikayesi. Bu hayatta susmayı çare sanmış, bazen yıkılmış, bazen dimdik durmuş. Ama sesiz kalmış gözlerle konuşmayı tercih etmiş. Sizleri bekliyor....