Gereksiz eşyalarla doldurduğum çantamdan cüzdanımı arayarak okuldan çıktım. Tam bulma sevinciyle kafamı kaldırdım ki ne göreyim?
Burak. Bir tane arabaya yaslanmış öyle bekliyordu. Bu sorumsuzun burda ne aradığı hakkında hiç bir fikrim yok....
Görmezden gelip önünden geçecektim,"Gizem" durduğumda, koşarak yanıma geldi. Ona döndüğümde, sırıtıyordu. Hem sorumsuz hem de pişkin.
"Bu saate kadar ne yaptın okulda? Okul biteli on dakika oldu"
Beni mi beklemişti? Bir de hesap soruyor. O gün Emre hocaya çektirdiği işkenceyi gördükten sonra Burak gözümden düşmüştü."Sanane. Ne söyliceksen söyle acelem var" yüz modunu değiştirip etrafına bakındı. Gözlerini gözlerim de durdurdu.
"Yok ya söylemicem. Ne halin varsa gör" Aptalca tirp atıp okula girdi. Amcasının yanına gidiyordu. Demek ki araları iyidi. Bende eve gitmeden spor salonuna gittim.
Aklım halâ ne söyliyeceği cümledeydi. Acaba ne söylecekti de vazgeçti? Spor salonunda ki dersim biter bitmez soğuk havada yürüyerek eve gittim. Eve geldiğimde resmen titriyordum. Bu çılgın fikri kafam dağılsın diye yaptım ama hiç fayda etmedi. Resmen kendimle savaş veriyordum. Bu günkü olaylar bana fazlaydı. Bilirsiniz ki ben sırdan bir kızım ama son bir hafatdır derstir, kavgaydır, gizli sözlerdir hepsi beni buluyor.Bu düşüncelerin için ne ara uyuduğumun, ne ara sabah olduğunun farkında bile değilim. Koltuğun üzerinde spor kıyafetlerimle uyakalmışım. Okula daha vardı heyecana gerek yok. Hemen bir duş alıp, üstümü değiştirip evden çıktım. Kendimi halsiz hissettiğimden kahvaltı yapmadım. Simitle çay fikri daha güzeldi okula yakın bi bankta oturup simit yiyordum ki omzuma dokunan elle irkildim.
"Korkuttum mu? Kusura bakma. Okulda niye değilsin?" yanıma gelip oturan Deniz'di. Hesap sormak huyu olmuştu bu çocuğun.
"Simit yiyorum bitirip gidecem" anlamsızca karşıya bakıyordu. Niye yanıma gelmişti daha onu bile anlayamadım ama.
"Gizem, Sıla'dan uzak dur. Biliyorum o kaşınıyor ama sen bulaşma. O kız ne yapar eder kendini kurtarır, senin okul hayatın biter. Bir ay öncesine kadar biterse bitsin düşüncesindeydin biliyorum ama sınavalardaki notların gayet yüksek. Okulu önemsemeye başladın. Yani mümkünse kavga etme. Geçen müdür hocalarla konuşuyordu. Ufak bi hatanda atacak seni. Gitmeni istemem açıkçası"
O konuşurken simitle çay çoktan bitmişti. Ona döndüm bir iki saniye sesiz kalınca zil çaldı. Hiç bir şey söylemeden ayağa kalktım. Karşımda durunca,"Bakarız" sanki bekliyormuş gibiş kafasını salladı. Okula giderken bir de bana eşlik etti. Bir şey söylemeden sınıfa geçtik. Tabi ki herkesin başı bize döndü. Doğru söylemek gerekirse Deniz yakışıklı ve zengin olduğu için peşinde çok kız koşuyordu. Ben sıraya geçince kulağma eğilip,
"Bakma, icraata geçir" Ona döndüğümde çoktan sırasına geçmişti bile. Aslında haklıydı okulu bitirmem şarttı. En azından diploma almam lazımdı. Arkamda bana destek olacak bir ailem yoktu. Akrabalar desem benden haberleri bile yoktur. Ben düşünürken hoca sınıfa çoktan gelmişti. Deniz'e her baktığımda başı bana dönüktü. Bu ilgisinden rahatsız oluyordum. Kendimden uzak tutmam lazımdı. Dersin bitmesine az kalmıştı, derken sınıfa Emre hoca girdi.
"Dersi böldüğüm için özür dilerim. Sınıfa yeni bir öğrencimiz katılacak arkadaşlarıyla tanışsın. Burak gel"
Hocanın son cümlesiyle başımı kaldırdım. Sınıfa öyle bir giriş yaptı ki, Sıla dahil tüm kızlar donakaldı. Kabul etmişti, okul hayatını seçmişti. Düzeltecek miydi kendini? Hoca Burak' ı sınıfa tanıtırken ben başımı öne eğdim. Hemen ön sırama oturunca zil çaldı. Deniz'in gözleri benim üstümdeydi. Aldırış etmeden sınıftan çıktım. Emre hoca bahçede yerinde duramıyordu. Öğrencilere durmadan bir şeyler söylüyor yüzünde güller açıyordu. Kapıda durup öylece izliyordum. Yiğeninin düzeleceği sevinciydi bu.
Beni görünce düşüncelerden çıktım. Hızlı adımlarla yanıma gelmişti. Şaşkınlıkla izlerken konuşmaya başladı."Gizem, gördün mü? Düzelecek artık. Sokağı bırakacak. Böyle bir şey demedi ama ilk adımını attı." Başımı sallayıp yanından ayrıldım. İnşallah dediği gibi olur. Sınıfa girdiğimde. Burak çoktan ortamı kurmuştu. Kızlar etrafını sarmış gülüşüyorlardı. Yanlarından geçip sırama oturdum. Ne kadar görmemeye çalışsamda hemen önümdeler. Kulağıma kulaklık takıp son ses açtım. Telefonda bir şey olmamasına rağmen. Karıştırmaya başladım. Bir iki dakika geçince hoca hala gelmemeişti. Sınıf baya gürültülüydü. Önümdekiler hala konuşup, gülüyorlardı. Sıla ve grubu gizli gizli konuşuyolardı. Anlaşılan ders boştu. Telefonu cebime atıp sınıftan çıktım. Bahçeye çıkıp bir banka oturdum. İşte huzurdu. Sessiz ve sakin.
Bana doğru gelen Deniz'i görünce ayağa kalktım. Okula doğru giderken karşıma geçti.
"Nereye? Yanına geliyordum" Bir şey demeden okula girdim. Sınıfa gitsem gürültülüydü, bahçeden daha yeni geldim, kütüphaneye gitsem ders var, en alt katta boş sınıf var. En azından boş ders bitene kadar tek kalabilirdim. Bu katta sadece depolar, bir iki tanede boş sınıf vardı. Her zamanki gibi sesizdi ve kimse yoktu. Koridorun en sonundaki sınıfa girdim. Kapıyı tam kapattım kapının kolu elimde kaldı. Takmaya çalışsamda beceremedim. Biraz korku sardı. Kapıya vurmaya başladım ama sesimi duymaları imkansızdı.
Resmen kitli kalmıştım. Derse geç kalırsam müdürün eline fırsat geçecekti. Bir tene pencere var oda hem yukarda hemde küçük. Kafa dinleyelim derken düştüğüm hala bak. Kapıdan uzaklaşıp üst üste dizilmiş sırayı indirip oturacaktım ki sıra ayağıma düştü. On anki acıyla bağırdım. Ayağım gerçekten çok acımıştı. Düşen sırayı kaldırıp otursamda. Acısından ağlamak üzereydim.
Telefonu çıkartıp Emre hocayı aradım beni meşgule atınca arar umuduyla beklemeye başladım. Ne arayan var ne bir ses. Tekrar arayacaktım ki sarjım az kaldığını gördüm o anki sinirimle kapıyı bile kırabilirdim. Hocayı aradım. Açmasının sevinciyle, yüzüme kapanması bir oldu. Sinirle telefonu cebime attım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suskun
Short StoryDili susmuş ama kalbi çığlıkla dolu bir gencin hikayesi. Bu hayatta susmayı çare sanmış, bazen yıkılmış, bazen dimdik durmuş. Ama sesiz kalmış gözlerle konuşmayı tercih etmiş. Sizleri bekliyor....