yorumlarınızı ve oylarınızı eklemeyi ihmal etmeyin lütfen,
KEYİFLİ OKUMALAR!
*
Önyargı tatlı dile benzerdi. Yılanı deliğinden çıkarıncaya değin sokmazdı sizi. Asıl zehri geri planda tutar, biraz da şekerlemeyle süslerdi.
Berkay acil doğum fikrini ortaya attığında, önce, fikrinin dâhiyane olmadığını düşünerek yargılamıştım onu. Yılanın çıktığı ilk safhaya denk geliyordu burası.
Sonra heyecanımı dizginlemiş, coşan bin bir hissimi yatıştırmış, fikrin ayrıntılarını dinlemiştim. Yılanın beni soktuğu diğer kısım da burasıydı işte. Çünkü ayrıntıları dinledikçe çabuk yargımdan ötürü pişmanlık duymuştum. Çünkü fikir, misafirlerin ağına takılan kadersiz balıklar olmamızı sahiden engelleyebilirdi.
Berkay'ın fikrine de planına da katılıyordum. Tabii sorun, yalnızca benim katılımımla çözülmüyordu. Şimal'in de bizimle işbirliği yapması gerekiyordu.
Bu yüzden, Şimal'i bizim odaya getirmek üzerek, Esma Hanım'a yakalanmamaya ayrıca dikkat ederek inmiştim mutfağa. Misafirler için pasta tabağı hazırlamakla meşguldü. İşinin başından aşkın olduğunu, benimle gelemeyeceğini falan söylemişti lakin kesilmeyen ısrarlarıma dayanabilmesi mümkün değildi.
Birlikte merdivenleri çıkmaya başladığımızda, yarı yolda, Barlas Karaevren'e rastlamıştık. Karısının hamileliğinden ötürü onu gözünün önünden ayırmamaya dikkat ediyordu. İki kişilik grubumuza katılıp koridor sonundaki odamıza ulaşma nedeni buydu.
Hafif bir tereddütle odanın kapısını açtığımda, içeride dört dönen Berkay, sürpriz konuğumuzun kimliğini fark etmeden lafa atılmış, "Yenge, hemen şimdi doğum yapman şart," demişti.
Barlas Karaevren'in şalterini tutabilene aşk olsun... Doğum cümlesini duyar duymaz yapışmıştı kardeşinin boğazına. Onun sırtını gardırobunun aynalı kapağına çarparken kendisi de hemen dibindeydi. Gömleğinin yakalarını sıkıyor, Berkay'ın özenerek bağladığı kravatının açısını alt üst ediyordu.
Şimal ve ben, yaklaşamamıştık iki kardeşe. Kapının önünde, içeri girdiğimiz noktada kalmaya devam etmiştik. Şimal elini yelpaze yapıp yüzünü serinletiyorken, ben Berkay'ın tek parça kalabilmesi için dua ederek tırnak kemiriyordum.
Karşımızda ciddi bir şiddet sahnesi vardı. Yaklaşık altı-yedi dakikadır devam ediyordu.
"Kardeş falan dinlemem," diye haykırdı Barlas abi. Berkay'ı azıcık öne çekip sırtını tekrar çarptı gardırobun aynalı kapağına. Canının ne denli acıdığını tahmin edemeyerek buruşturmuştum yüzümü. "Öldürürüm seni Berkay."
Kocamı öldürmene öylece izin vereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun Barlas Efendi.
Ellerini abisinin ellerinin üzerine koyan Berkay, gözlerini açıp açıp kapattı. Yüzü epeyce kızarmıştı. Güçlükle yutkunduğu fazlaca aşikârdı. Keşke, dedim içimden tez canlı olmasa da lafa direkt dalmasaydı. O zaman Barlas abinin kızgınlığını körüklemeden açıklayabilirdik planımızı.
"Abi..." dedi bozuk bir telaffuzla. Yutkunmayı bırakmıyor zor bela konuşuyordu. Onun çektiği acı, yakışıklı yüzünü kasıyorken yerimde durmakta fazlaca zorlanıyordum ben. "Vah-vahşileşme de b-bir dinle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHİRLİ DAMAT
General Fictionİclal, Mardin'in köklü aşiretlerinden Meran ailesinin en büyük kızıdır. Çevresindekilerden farklı olarak; kurallara uymaktansa kendi kurallarını yazarak yaşamayı tercih etmiştir. Ancak bulunduğu coğrafyanın bedelini ödemek mecburiyetindedir. Berkay...