22. AKIL ALMAZ İRONİ

2.4K 149 8
                                    

yorumlarınızı ve oylarınızı eklemeyi ihmal etmeyin lütfen,

KEYİFLİ OKUMALAR!

*

Karanlıktan korkulurdu çünkü karanlığın hafisi belli etmezdi kendisini. İtalyanlar bir çeşit karanlıktı bana göre. Belirsizliklerinin yaydığı korku kurutuyordu iliğimi, kemiğimin en içine...

Tedirginlik yüzünden kemirdiğim tırnaklarımda, neredeyse, oje kalmamıştı. Dişlerim aseton niyetine işliyorken stres denilen illet tarafından kurutulup tüketiliyordum. Kurt gibi bir soru doğruyordu beynimi: İtalyanlar benden ya da bizden ne isterdi ki?

Kumarhanedeki ofisimden çıkar çıkmaz telefonumun fonksiyonlarını ezberlemek durumunda kaldığım tuşlarına basarken bulmuştum kendimi. Aralıksızca Berkay'ı aramayı denemiştim ancak aralıksız denemelerime karşın hat asla açılmamış, ben asla Berkay'a erişememiştim.

İş yerine gitmiştim sonra, pes etmeyen kişiliğim çuvalda. Burnu havada çirkin bir sekreter, Berkay'ın bugün şirkete uğramadığını söyleyince de meyus halde dönmüştüm gerisin geriye.

Belki de kanunlar haklıydı. Bir şeye ne kadar çok ulaşmaya çalışırsanız o şey, ulaşmaya çalıştığınız aynı süratle, sizden uzaklaşıyordu. Bundan dolayı beklemeye karar vermiştim. Sakinliğimi -olabildiğince- muhafaza ediyorken; durup beklemeye ve o şeyin yani Berkay'ın bana gelmesini beklemek üzere dönmüştüm evime. Evime, Karaevren konağına...

Kayınvalidem Esma Karaevren ve onun için yumuşak huylu tanımını kolayca sunabileceğim eltim Şimal Karaevren ile birlikte Osmanlı tarzında, tumturaklı mobilyaların döşendiği büyük salondaydım.

Onlar, üçlü koltuğa yan yana kurulmuş televizyondaki saçma sapan bir gündüz kuşağı programını seyrediyorken ben fon perdelerin dibinde; camın önünde nöbet tutuyor, garaj yolunu gözetliyor ve Berkay'ı bekliyordum.

Zihnimdeki kargaşaya rağmen gerçek hayatta olaysız bir öğleden sonra yaşanıyordu.

İç çekip verdiğim nefes, yeni silindiği net olan camı buğulandırdı. Gözlerimi dahi kırpmamıştım ama hâlâ garaj yoluna giren olmadı.

Beklediğimin aksine konak yardımcılarından birisi, taşıdığı çay tepsisiyle büyük salona geldi. Esma Hanım'a ve Şimal'e ince belli bardaklardaki çaylarını teslim etti. Yine tepsiyle yürüyüp bana geldiğinde, benim de, teslim edilecek olanı almam için duraksamıştı.

Elimin tersini iki kez sallayarak çay içmeyeceğimi belirttim. Yardımcı, büyük salondan çıktığında ise çayı reddedişimden ötürü Esma Hanım'ın radarına takılmıştım.

"İclal gelip bizimle otursana," dedi beni doğruya teşvik etmeye çalışarak. "Arap kızı gibi kaldın camın önünde evladım."

Arap kızı, Arap kızı... Acaba benim belirsizliğimden o da haberdar mı?

Kâğıdı avucumdaki yaralara ve kesiklere batan davetiye yumağını daha fazla sıktım. İç sesim ayrı telden çalıyor, benliğimin gözü garaj yolundan ayrılmıyor, Esma Hanım ilgisiz kurgulardan dert yanıyorken konuşamıyordum. Konuşabilmemin imkânı yoktu çünkü.

Ya adamlar sahteyse? Onlarca düşmanınız var. Seni kandırmak için tuzak kurulmuş olabilir. İtalyan mafyasının kendi yağında kavrulan Mardin mafyasından elde etmeyi umduğu şey ne olabilir? Zeliha ? Güldürme beni İclal.

ŞEHİRLİ DAMATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin