4. YÜZÜKLERİN YAZDIĞI KADER

6.5K 313 7
                                    

yorumlarınızı ve oylarınızı eklemeyi ihmal etmeyin lütfen,

KEYİFLİ OKUMALAR!

*

Geridekilere fırsat tanımadan çıkmıştım çalışma odasından. Çobanını takip eden koyun sürüsü misali peşimden gelen bizimkiler ve Karaevrenler yüksek yüksek konuşuyor, yerli yersiz bağırıyorlardı. Her iki aileden de sayısız kişi silahına sarılmıştı. Korumalar dört bir yana dağılarak öldürmeye hazır pozisyonlarına kavuşuyorlardı. Herkesi ateşe atmak için bağlı oldukları kişilerden gelecek tek bir emir sözcüğünü bekliyorlardı.

Topluca çıkmıştık avluya. Tehlikeye bakıyorduk. Artık tehlike de ne denli bir tehlike ise.

"Fatih," diyerek adeta gürledi babam. "Ne yapıyorsun lan sen?"

Ne yapıyorsun Fatih sen?

Karaevren kadınlarından birisi feryat figan ağlamaya başladı. "Hande," dedi kızına atılmaya çalışarak ancak abim son dakikada onu kolundan yakalayıp kızına gitmesine müsaade buyurmadı.

Sıkıntıyla saçlarımı karıştırdım. Fatih, benim küçük kardeşim doğum günü hediyesine vatoz balığı gibi yapışmıştı. O silah olmazsa yaşayamaz durumda tutuyordu kabzayı. Ne eli titremişti daha ne de babamın ikazı üzerine arkasını dönüp bakmıştı bulunduğumuz tarafa.

Karşısında, ona adını seslenen kadının ağlamasını takınmış halde korkan küçük kıza sabitlemişti namluyu. Pencere arkasından gördüğüm küçük kızdı bu. Müstakbel nişanlımın kardeşlerinden birinin kızıydı muhtemelen. Aileye yakındı ve Karaevren soyadının taşıyanıydı. Şimdiyse kardeşimin hedef tahtası konumunda hüngür hüngür ağlıyordu. Küçük bacakları en fazla altı yaşında olabilecek bedenini taşıyamadığından olsa gerek yere oturmuştu. Korkusunu hissedebiliyordum. Ayrıca ben de korkuyordum. Çünkü iç sesim diyordu ki meğer ben, eserime bakıyormuşum.

"Bir dakika," diyerek araya girdim. "Bağırmayın." Kulaklarımın uğultusundan ötürü denilenleri algılayamıyordum lakin Fatih'e bağırıp çağırdıklarını duyamayacak kadar da yitirmemiştim kendimi. Erkek olmadığım için ortaya atılarak onları susturmaya çalışmam kabul edilemez ilan edildi tabii. Susmalarını sağlayan en büyük etken de kabullenemeyişti belki.

Kazandığım sessizliği sırtıma pelerin yaparak kardeşime yaklaşmıştım. "Fatih bana bak." Sesimi bildiği için bana dönmüştü fakat namlu kızı kast etmeye devam ediyordu. "Fatih." Gözlerime hemen bakmadı. Arkamdaki kalabalığı kolaçan ediyordu. "Fatih bana bak dedim."

Kalabalığı taradığı kızgın bakışlarını gözlerime taşıdı. Ona doğru ilerledim. Ettiğimi çekiyorken epey temkinliydim. "Ne yapıyorsun sen o silahla?"

Kuşları vurmamak için bin dereden su getiren kardeşim, bu küçük kızı vurmak konusunda oldukça ısrarcı durumdaydı. "Erkek adam olduğumu kanıtlıyorum," dedi. Kimliğini çıkaramadıklarımın düşük dozajlı gülmeleri avluyu çınlattı sanki.

Beni yanlış anlamıştı. Oysa erkek adam olması için gereken kanıtları tek tek toplamalıydı hayattan. Her bir kanıtı tırnaklarıyla kazımasını öğütlemiştim zaman zaman. Sihirli değnek birden dokunmazdı. Birden, olmasını tembihlediğim kişi olamazdı. Olgular vakitten nakit çalardı. Pişmeden evvel de mayalanmak şarttı.

"Erkek adam olduğunu böyle kanıtlayamazsın," dedim dizlerimi kırarak. Boylarımızı aynı hizaya getirmiştim bir nevi.

"Kanıtlarım." Ayağını yere vurdu. Karaevren adamlarının silahlarını daha fazla meydana sürmesine sebebiyet vermişti bu. "Sen söylemiştin," dedi. "Sen bana kaybedersem eğer erkek adam olduğumu kanıtlamam gerektiğini söylemiştin abla."

ŞEHİRLİ DAMATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin