Esrara Yolculuk 3

52 5 0
                                    

Uzun süre sükut içinde yürüdüler, serin esen rüzgar dişlerini titretirken ıslak kıyafetleri her adımda daha da ağır bir hale geliyordu. Yumuşak toprağa her bastıklarında çimlerle birlikte ayak izlerini geriye bırakıyordu. Gecelemek için hala bir yer bulamamış yürüyecek dermanları da kalmamıştı ki dev bir kaya karşılarına çıktı. Beyge, ağlamaklı bir sesle "Hayır, bu olmaz daha fazla gidemem!" Dedi. Gökçil, yatıştırıcı bir sesle, "Kaya çok büyük, belkide bir oyuk bulabiliriz!" Dedi. Kayanın önüne kadar sokularak yürümeye başladılar. Bir süre sonra bir ağacın rüzgarla birbirine çarpan dal sesleri gelmeye başladı. Çok geçmeden ağacın kendisi de belirdi, ağaç oldukça yaşlı bir çınar ağacıydı. Beyge ağaca doğru hızlı bir kaç adım atarken Gökçil, "Ablaa." Dedi. Beyge onu duymazdan gelerek ilerlerken Gökçil heyecanlı bir sesle, "Şuna bak abla!" Diye yineledi. Beyge arkasını döndüğünde Gökçil işaret parmağı ile Kayanın içine doğru ilerleyen bir insanın ancak sığabileceği bir yolu işaret ediyordu.

Talih yüzlerine gülmüştü sonunda, her ikiside hızla yola yöneldi. Yol neredeyse her adımda saga sola kıvrılıyor, küçük tümseklerle sanki her adımda bir aşağı bir yukarı çıkıyorlardı. Otuz adım bile atmamışlardı ki yol sona erdi. Yukarıya çıkmak yada yukarıdan aşağıya inmek imkansızdı. Yol kıvrımlı olduğu için yaktıkları ateşin bu karanlıkta dahi görünmesi imkansızdı. Eşyalarını oldukları yere bırakarak yolun bittiği yerdeki minik genişliğe oturdular.

Gökçil kısa bir soluklanmadan sonra, "Ben yakacak birşey bulayım abla." Diyerek dışarıya yöneldi. Kılıcını da yanına almış girişte gördükleri ağaca doğru yürümeye başladı. Ağacın hemen altında duran kırılmış iri dalları gördüğünde aradığı hazineyi bulmuş defineciler kadar sevinmişti. Kılıcı yere bırakarak, belinden çıkardığı orakla kuru dalları parçalara ayırmaya başladı. Dallar her ne kadar kurumuş olsa da yağmur tekrar ıslatmıştı. İlk kestiği dalları vakit kaybetmeden Beyge'ye götürdü. Gökçil dalları bırakarak arkasını döndüğünde Beyge dallardan bir kaçını eline aldı. "Yağmur ıslatmış bunlar yanmaz." Dedi. gözden kaybolan Gökçil'in sesi yankı buldu, "Sen yakarsın, ben biliyorum." Oflayarak eline aldığı dalı tekrar bırakan Beyge ateş taşlarını almak için heybesine uzandığında heybenin altındaki kurumuş otları farketti. Kaya o noktada dışarıya doğru bir çıkıntı yapmıştı ve bu nedenle o kısım kuru kalmıştı. kurumuş otları bir yığın haline getirdikten sonra ateş taşlarını birbirine vurarak küçük bir alev oluşturdu ve üfleyerek ateşi büyüttü. Kuru otlar ve küçük dal parçaları ile kayaların arasında bir ateş yakmayı başardı.

Üzerindeki kıyafetleri çıkartıp ateşin etrafına serdi. Gökçil kestiği dallarla tekrar döndüğünde, çıplak bir şekilde ateşin kenarında duran Beyge'yi görünce şaşkın ve sinirli bir şekilde, "Abla ne yapıyorsun, evde olmadığımızın farkında mısın?" Dedi. Gökçil'in aksine Beyge sakin ve güler yüzlü bir şekilde, "Peki sen kimsenin gelmeyeceği lanetli bir yerde olduğumuzun farkında mısın?" Dedi. Gökçil, "Bu lanetli yerin kurt adamlar ile dolu olabileceği hiç aklına geldi mi ?" Diye yanıtladı. Ateş ve korunaklı bir yer bulmanın verdiği rahatlamanında etkisiyle Beyge her zamanki muzip tavrına bürünmüş, "Kurt adamların benim çıplak olmam hatta kadın olmam ile ilgilendiğini sanmıyorum. Onlar için tek fark kiyafetlerimi parçalanmadan beni yiyebilecek olmaları." Dedi. Sinirleri gerilmiş olan Gökçil başını sağa sola sallayarak biraz daha odun kesmek için kuru dalların yanına gitti. Bu sırada ateşe bakan Beyge'nin suratı asılmıştı kendi kendine, "Erkekler de kurt adamlar gibi değil mi zaten, etimizin tadına bakmak için bizi öldürmekten hiç çekinmezler, en azından kurt adamlar karınlarını doyurmak için etmizi istiyor ya erkekler!" Diye söylendi.

Beyge zihninin derinlerinde insanlıkla yüzleşiyorken Gökçil'in sesi ile irkildi, "Bak ne buldum?" Merakla Gökçil'e dönen Beyge, kardeşinin elindeki sıçanları farketti. Göz bebekleri büyümüş, iştahı kabarmıştı. "Onları nereden buldun?" Dedi sesindeki heyecanla birlikte. Gökçil, "Kayada bir deliğe yuva yapmışlar, yakalamak çok zor olmadı." Diye yanıtladı.

AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin