Parlak güneş ışıkları gözünü kamaştırıyor, ellerini gözlerine siper ediyordu. Nasırlı parmaklarını araladı. Yemyeşil kırlarla kaplı bir bahçede buldu kendini. Başını yere eğdi; rengarenk binbir çeşit çiçeklerle doluydu her yer. Önce bir lavanta gördü, sonra bir papatya ve daha sonra mavi bir gül. Daha önce hiç mavi bir gül görmemişti. Gözlerinin onunla oyun oynadığını düşündü.
Etrafa bakınmaya devam ederken dikdörtgen şekilde bir bahçede olduğunu farketti. Bahçenin etrafı sarmaşıklarla kaplıydı. Bir köşesinde bir şadırvan bile vardı. Çok huzurlu hissediyordu. Yaşadığı onca acı çok eskilerde kalmış bir hatıradan ibaretti sanki.
Bir kadın sesiyle irkildi ve arkasını döndü. "Bars! Bars!" Kendi etrafında dönmeye başladı fakat kimseyi göremiyordu. Kadının sesini duymasına rağmen görünürde herhangi biri yoktu. Bir anda her şey tersine dönmeye başladı. Güneş ansızın kaybolup gitmişti. Gökyüzü birdenbire kararmaya başladı. Önce mavi güller sonra diğer çiçekler tek tek solmaya başladı.
Ne olduğunu anlayamıyordu. Başını yukarı doğru kaldırdı. Bir anda kehribar sarısı gözler ve kocaman dişlerle karşı karşıya kaldı.
Tam o sırada pencerenin önünde öten Mugrip kuşunun, gagalarını pencereye vurması ile uyandı. Pencerede ona doğru bakan kuşu farketti. Kuş bilinçli bir şekilde başını sağa sola çevirerek ona bakıyordu sanki. Kuşun güzelliği ona gördüğü rüyayı unutturmuştu. Olduğu yerden hızlıca ayağa kalkıp kapının önünde duran eşyaları geriye çekmeye başladı.
Telaşla dışarı çıktığında pencerenin önünde hiçbir şey olmadığını gördü. Kısa süreli hayal kırıklığına uğramıştı. Eliyle gördüğü kabustan dolayı alnında oluşan terleri silip attı. Gördüğü rengarenk tüyleri olan bu büyüleyici kuşu düşünerek kırık kapıdan tekrar içeriye girdi.
Minderin üzerinde uyuyan küçük çocuğa yaklaştı. Bir süre küçük çocuğun masum yüz ifadesini izledikten sonra omzuna dokunarak onu uyandırdı: "Kalk hadi bir şeyler ye!" Küçük çocuk uyku aleminde herşeyden uzak huzurlu bir şekilde uyurken: "Hı! efendim annecim!" Bars'ın yüzü düştü o an ve ağlamaklı olan gözlerini çocuğun üzerinden bir anlık diğer tarafa çevirdi. Çocuğun sayıklamaları ile içindeki kor alevlere dönen acısı, Bars'ın yüreğine damla damla akıp gitmişti çoktan.
Küçük çocuk gözlerini açtığında karşısında üzgün bir ifadeyle kendisine bakan Bars'ın yüzüne gördü ve olanları yeniden hatırladı. Oysa yaşananların kötü bir kâbus olduğunu, annesinin onu uyandırdığını düşünmüştü.
İçinde kalan umut kırıntılarının buhar olmasıyla hemen ayağa kalktı. Sanki tüm vücudunu alev alev yakıp kül eden içindeki o büyük acısını bir kenara savurarak bohçayı açtı: "Evde hiç su bulamadım, eğer bir nehir daha bulamazsak suyumuz bitecek!" dedi. Bars kendinden emin bir şekilde: "Burada ev varsa ileride de bir ev hatta köy olabilir, oradan su alırız." diyerek çocuğu teskin etti.
Küçük çocuk kafasını yukarı kaldırdı ve Bars'ın gözlerinin içine bakarak:"Erzağı idareli kullanmazsak iki gün içinde o da bitecek." dedi. Bu durumun farkındaydı Bars. Aslında onların en büyük düşmanlarının açlık ve susuzluk olacağını cok iyi biliyordu: "Hadi yemeğini ye! Çok oyalandık burada, hemen yola çıkmalıyız." diyerek çocuğu geçiştirdi. Temir eline biraz ekmek aldı: "Sen yemeyecek misin?" diye sordu. "Ben yedim çocuk! Hadi sen de ye bir şeyler!" diyerek küçük çocuğa çıkıştı. Elbette yemek yememişti Bars ama karşılarına ne çıkacağını tahmin edemiyordu ve bu nedenle yemeği idareli kullanmak için mümkün oldukça az yiyor ve az içiyordu. Çocuk ta bunu fark etmişti. O da sadece birkaç lokma aldı. Boğazından geçen lokmaları güçlükle yutuyordu. Aldığı her ısırık ona bu son yemeğiymiş gibi hissettiriyordu. Bu işkenceye daha fazla dayanamayarak eşyaları toplamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)
FantasyBilinen tarihlerin çok daha öncesinde, bizler için bir efsane olan kurt adamlar ve insan oğlunun savaşı. Şimdiye kadar duyduğunuz efsaneleri unutun, sizleri bambaşka bir öykünün içerisinde dudak ısırtan sürprizlerle bir fantastik maceraya davet ediy...