Bölüm 8 - KILIÇ'IN GİZEMİ

14.5K 3.1K 172
                                    

      Bars'a ne olduğu hakkında bir fikir sahibi değildi, hava iyiden iyiye kararmaya başlamıştı, açık alanda savunmasız olan kadının geri dönmekten başka çaresi kalmamıştı. Atını hana cevirip birkaç metre ilerlemişti ki yanında duran Kurt adamın kıpırdamasını gördü. Hemen attan inip yaralı olduğunu düşündüğü Kurt adamın başını orak ile kesti. Ayağa kalkıp ata yönelmişti, Kurt adamın hala hareket ettiğini gördü.

      Şaşkın bakışlarla dikkatlice Kurt adamı incelerken Bars'ın ayaklarını gördü. Hemen yaklaşıp ayaklarından çekmeye başladı, fakat Kurt adamın cüssesi o kadar ağırdı ki, gücü yetersiz kalıyor onu oradan çıkartamıyordu. En sonunda elindeki orak ile kurt adamın kollarını ayaklarını kesti, daha sonra gövdesini parçaladı. Artık Kurt adam hafiflemişti. Kurt adamın kalan parçalarını ittirdi ve Bars'ı oradan çıkarttı. Uzun süre nefes alamayan Bars baygın yatıyordu, Zorlansa da onu atın üzerine koyabildi.

      Hana geldiklerinde Temir çok meraklanmış, endişeli bir şekilde onları yemekhanenin önünde bekliyordu. Bars'ın atın üzerinde kendinden geçmiş şekilde yattığını görünce ölmüş olabileceğini düşündü, atın yanına yaklaştığında, gözleri çoktan dolmuştu Temir'in: "Ne! Nasıl, nasıl ölür?" Kadın: "Dur ağlama! Ölmemiş sadece baygın!" Derin bir nefes aldı. Tengri onu benden almadığın için minnettarım dedi kendi kendine. İçerideki büyük yemek masalarından bir tanesine yatırdılar. Bars'ı baygın bir şekilde gören Yazgan "Ne olmuş?" Kadın: "Kurt adamın cesedinin altında kalmış, sanırım yeterince nefes alamadığı için baygın, kendine gelir birazdan."  İçi rahatlayan Temir: "Al biraz yemek ye!" diyerek kadına çorba uzattı.

      Hasat mevsiminden kalma buğday bulmuştu kilerde Temir. Buğdaydan çorbaya benzer bir şey yapmıştı. Buğday, su ve tuzdan oluşan bu çorbanın pek tadı yoktu. Açlığın pençesindeki Aşula'ya et yahnisi gibi gelmişti tadı. O kadar ki Yazgan kaşık kullanmamış kafasına dikmişti çorbayı.

      Karınları doymustu, herkes gözlerini Bars'a dikmiş ondan yaşamsal bir işaret bekliyorlardı. Temir, Bars'ın baş ucuna gelip oturdu, bir süre baygın halde yatan, yüreği acıya yenik düşmüş, şu dünyadaki tek ailesi olarak gördüğü Bars'ı izledi. Uzun süredir matemden başka koku almayan burnunu içli içli çekti, gözyaşları kirpiklerine kadar gelmişti. Güçten düşmüş ve hala baygın yatan Bars'a çorba içirmeye çalıştı. Çorbanın bir kısmını yutuyor bir kısmı ise bıyıklarını kirleterek yanaklarından aşağıya akıyordu Bars'ın. Yedi gündür traş olmamış, sakalları uzamaya başlamıştı. Temir çorba içirirken, kadın Yazgan'ın kaburgalarına sargı yapmış kırık olmadığını söylemişti. Bars'ın başına geldiğinde, kolundaki sargıları fark etti: " O yaralı mı? Ne zaman oldu?" diye sordu. Temir asık bir suratla konuşurken sesinin titremesine engel olamıyordu: "Yola ilk çıktığımız gün olmuştu." Kadın: "Ben kontrol edeyim bakalım yarası nasıl olmuş?" diyerek sargıyı açmaya başladı, sargıyı açtığında suratındaki kendinden emin olan tavrı bir anda yerini şaşkınlığa bırakmıştı: "Ama nasıl olur bu?" Kadının tepkisine şaşıran Temir: "Ne oldu kadın!"
Kadın: "Benim adım kadın değil Aşula, bir şeyi yok yaraları çok iyi."

      Bars'ın öksürmeye başlaması ile herkesin dikkati konudan uzaklaştı ve Bars'la ilgilenmeye başladılar. Temir hemen su getirdi. Suyu içtikten sonra Bars'ın gözleri yarı baygın şekilde açıldı. Bars karşısında Aşula'yı gördü, ay gibi parlak yüzü rahatlatmıştı onu. Daha sonra etrafındaki gülen yüzleri fark etti: "Bana ne oldu böyle?" kısık ve titrek ses tonu ile. "Kendini yorma zor bir gün geçirdin" dedi Aşula. Yazgan meraklı yüz ifadesi ile: "Ne oldu orada dostum?" eliyle sakalları ile oynayarak: "Tam olarak hatırlamıyorum, en son bir Kurt adam üzerime atlamıştı." Atıldı hemen meraklı bir ses tonuyla Temir: "Eeee?" "Sonrasını hatırlamıyorum, gözümü burada açtım" ve ekledi daha sonra: "Ben buraya nasıl geldim, sahi?" Başını öne eğdi Aşula. Temir her zamanki sabırsız halleri ile: "Aşula getirdi seni." "Aşula mı oda kim?" dedi Bars.
Ellerini kaldırdı Aşula: "Benim!" "Sahi adını bile hiç sormadım," diye mırıldandı kendi kendine. Teşekkür bile etmeden sustu, yattığı masanın üzerinde odanın tavanını izlemeye başladı. Uzun yolculuk ve açlık herkesi yormuştu. Çok geçmeden hepsi de uyumuştu.

AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin