Mayda günler öncesine dönmüştü, ailesini kaybettiği gece zihninde kabus gibi belirmeye başladı. Kendisini güçsüz hissederek bedenini oturduğu çimenlere bıraktı, sırtında çimenlerin nemli soğuğunu hissediyordu. Bu ferahlıkla gözlerini kapadı, rüzgarın sesini duymaya başlamıştı ve daha sonra ağaçların ince dallarının birbirine çarpma sesleri gelmeye başladı, sesler uzaktan gelmesine rağmen oldukça keskin geliyordu bir an için o sesleri elleriyle tutabileceğine inandı. Nedensizce kalbini korku kaplamaya başladı, Ölüm tanrısı Aldaç sanki hemen yanı başında ruhunu ondan söküp almaya gelmişti. Korkusuna yenik düşerek gözlerini açtı bulutların arasında saklanmış yıldızlar tek tük parlıyordu. Kasvetle kaplanmış gök yüzünü ürpertiyle izlerken kalbinin sıkıştığını hissederek gözlerini yumdu, tekrar araladığında dolunay tam tepesinde duruyor bulutların arasında ihtişamlı bir şekilde süzülüyordu. Bir an için dolunay ona doğru gelmeye başladı, ay ona yaklaştıkça sis artıyor ve etraf bulanık görünüyordu. Sonunda ay neredeyse Akhira'dan bile daha büyük olmuştu, üzerine düştüğünü hissetti, kendini ailesinin katledildiği gecede buluverdi. Gözünün önünde canlanan vahşeti görmemek için sımsıkı kapatıyor fakat her geçen saniye görüntüler daha net bir hale geliyor, o geceyi yeniden yaşıyordu.
Hepsinin üzerinde çam yeşili kukuletalı birer hırka tüm vücutlarını sarıyor, vakit gece olduğu için yüzleri görünmüyordu. Mayda'nın annesi bilge kan taşıyor babası ise şifa kanı taşıyordu. Önünde annesi, arkasında on yaşındaki ikiz kardeşleri, en arkada babası tek sıra şeklinde dizilmiş ormanın içinde temkinli bir şekilde yürüyorlar, küçük kardeşleri sürekli sırayı bozuyor birbirlerine yaptıkları şakalardan sonra yüksek sesli kahkahalar atıyorlardı. Kardeşlerinin yine yüksek sesle konuştuğu sırada, babası kardeşlerini uyarmak için konuşmaya başladığı anda annesi, "Susun!" Dedi. Sesi sert bir tonda çıktı, babasının konuşması ağzına tıkıldı.
Annesi gözlerini kısarak etrafı süzerken, babası parmaklarını sıkıp gevşeterek etraftaki ağaçları izlemeye başladı. Annesi sürekli bir sağa bir sola bakıyor herhangi bir şey söylemiyordu. Mayda tedirgin bir şekilde çevreyi izlemeye koyuldu, orman oldukça yaşlı olmalıydı, bu zamana kadar gördüğü en büyük ağaçlar buradaydı fakat ağaçların çoğunluğu çürümüş ve bir bir yere serilmişti, ayakta kalmayı başaran ağaçlar ise çam ağacı olmasına rağmen yapraksız çırılçıplak kalmıştı, üstelik sayıları azalmış oldukça seyrek bir orman haline gelmişti. Ormanda uğursuzluk hakimiyet sürüyor, bunu daha ilk adım attıkları andan itibaren hissediyordu. Ağır küf kokusu attığı her adımda ciğerlerine daha fazla işliyor kokuya alışmak mümkün görünmüyordu. Şuan da hissettiği gözetlenme duygusu ilk adım attıkları andan itibaren yakasını bırakmamış karanlıkta ölümle burun buruna oldukları düşüncesi yol boyunca ruhunu kemirip durmuştu.
Annesi dakikalar geçmesine rağmen yerinden kımıldamamış sürekli bir sağa bir sola bakmaya devam etmişti, sonunda Babası dayanamayarak, "İnsanlar mı?" Dedi. Annesi onlara doğru döndü, yüzünde umutsuz bir korku vardı. Başını sağa sola sallayarak, "Hayır" dedi. Babası dehşete kapıldı, iki elini yumruk yaparak sıktı, ağaçların arasından hışırtı gelince herkes irkilerek sesin geldiği yöne baktı. Babası iyice paniğe kapıldı, kollarını açarak, ikizlere heyecanlı bir sesle, "Hemen ormandan çıkalım, hadi çocuklar yanıma gelin!" Dedi. Çocuklardan birini annesi diğerini babası kucağına alarak ormanın çıkışına doğru kaçmaya başladılar.
Koşmaya başlamalarıyla ormanı bir gürültü kapladı, kurumuş ağaç dalları neredeyse tüm zemini kaplıyordu attıkları her adımda çıtırtı sesleri yükseliyor düşmanlarına adeta yerlerini haykırıyordu. Koşturmada çok uzun sürmedi zaten, daha elli adım bile atmadan ormanın çıkış yönünde üç kurt adam belirdi. Ağızları açılmış iri dişlerini göstererek hırlayan kurt adamları gören Babası panikle doğuya doğru koşmaya başladı, Mayda ve diğerleri de babasını takip ediyordu fakat çok geçmeden karşılarına beş kurt adam daha çıktı. Etrafları kurt adamlar tarafından çevrilmiş, en az on beş kurt adam vardı. Mayda ve ailesi ormanın içinde sürekli yön değiştirerek sağa sola koşturup duruyordu. Kurt adamlar onlara saldırmak yerine ormanın içine doğru kaçmaları için önlerini keserek kovalamaca oynuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)
FantasyBilinen tarihlerin çok daha öncesinde, bizler için bir efsane olan kurt adamlar ve insan oğlunun savaşı. Şimdiye kadar duyduğunuz efsaneleri unutun, sizleri bambaşka bir öykünün içerisinde dudak ısırtan sürprizlerle bir fantastik maceraya davet ediy...