Kendine geldiğinde bir yatağın içinde yatıyordu, aklına hemen Aşula geldi. Olanlardan sonra meraklanmadan edemiyordu, fakat bulunduğu yere benzeyen hiçbir yer görmemişti daha önce. Odaya bakınmaya başladı, duvar taşlarının rengi maviydi, bu nasıl olabilir? diye sordu kendi kendine. Duyduğu ayak sesleri ile dikkatini tahta kapıya çevirdi, elini hemen kılıcına attı fakat üzerinde ketenden yapıldığını düşündüğü elbiseye benzer bir tür gecelik dışında üzerinde birşey yoktu.
Buranın neresi olduğunu düşünürken ayak sesleri artıyordu. Kalp atışları hızlanırken en son hatırladığı şeyleri düşünmeye başladı, yaprakları ezen ayak seslerinden başka bir şey hatırlamıyordu, Ölmüş olmalıyım diye düşündü. Ayağa kalktı, ayak sesleri iyice yaklaşmış artık odaya girmesi an meselesiydi. Bulunduğu odada bir şeyler aramaya başladı, Ne aradığını kendisi de bilmiyordu fakat kendini koruyacak bir şey bulmalıydı. Küçücük odanın içinde sağa sola koştururken odanın boş olduğunu fark etti. Ahşap yataktan başka bir şey yoktu, hızla yatağı yan yatırdı. Yatağın ayaklarını kırıp kendine silah yapmaya çalışırken kapı açıldı.
Karşısında bir düşman beklerken içeriye giren kişi Aşula olmuştu, Aşula'yı görmeyi beklemiyordu: "Aşula! Sensin!" dedikten sonra ona doğru koşar adımlarla giderek sarıldı. Aşula bu duruma şaşırsa da daha sonra o da ona sarıldı. "Evet benim Yazgan neden şaşırdın bu kadar?" dedi. Yazgan ellerini Aşula'dan çekerek: "Sen düşmüştün, benim önümde yürüyordun. Ben başımı kaldırdım sen bir çukurdan aşağı yuvarlandın, ben gördüm ama bir şey yapamadım!" dedi. Arkadan bir erkek sesi geldi: "Evet düştü ama benim evime düştü, orası çukur değil bir kapıydı" dedi. Yazgan: "Sen de kimsin?" diye sordu. Başını kaldırdığında uzun boylu, zayıf, yeşil gözlü, sinek kaydı traş olmuş, esmer adamı gördü. "Benim ismim İlteriş, seni kurtaran kişiyim" dedi. "Duyduğum ayak sesleri sendin demek, öleceğimi düşünmüştüm" dedi Yazgan. İlteriş kendinden emin bir ses tonuyla: "Seslenmediğim için özür dilerim ama Kurt adamlar sesimizi duymasın diye çabalıyordum" dedi.
Yazgan mahcup bir şekilde başını yere eğdi, kızı ve diğerleri için endişeleniyordu. Bu yüzden nerede olduklarını ve ne olduğunu pek umursamadı: "Bizi kurtardığın için teşekkür ederiz ama bizim artık gitmemiz lazım!" dedi. Aşula: "Hayır Yazgan gidemeyiz!" dedi. Aşula'nın sözleri ile şaşıran Yazgan ani bir hareketle Aşula'ya döndü: "Ne diyorsun Aşula? Benim kızım kayıp. Bars ve Temir de aynı şekilde kayıp. Sen düşünce unuttun galiba?" dedi. Aşula gülümsedi: "Hayır hiç birşeyi unutmadım, sizi tekrar tanıştırayım. Bu İlteriş sana bahsettiğim kafamda duyduğum seslerin sahibi. Beyge ve diğerleri güvende, Feng şehrindeler ve bizi bekliyorlar!" dedi. Yazgan'ın kafası daha da karıştı: "Feng şehri mi? Kafanda duyduğun sesin sahibi mi? Hiçbir şey anlamadım Aşula, sen ne diyorsun?" dedi. Aşula: "Bak İlteriş bir vampir ve insanların aklına girip onlarla konuşabiliyor. Handa Kurt adamlarla savaştığımızda başka Kurt adamların da geldiğini anlayınca onları kaçırıp Feng şehrine götürmüşler. Savaş sırasında bizimle bağlantı kuramamışlar, geri döndüklerinde onlar bizi ararken biz onları bulmuşuz" dedi. Yazgan duyduklarına anlam veremedi: "Vampir ne demek? Ben tüm Hangay'ı gezdim neredeyse sadece Göksaray'ı görmedim ve Feng diye bir yer duymadım." İlteriş: "Sen yerin üstünü gezdin biz yerin altındayız ve biz de sizin gibi bir türüz sizden pek farkımız yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)
FantasyBilinen tarihlerin çok daha öncesinde, bizler için bir efsane olan kurt adamlar ve insan oğlunun savaşı. Şimdiye kadar duyduğunuz efsaneleri unutun, sizleri bambaşka bir öykünün içerisinde dudak ısırtan sürprizlerle bir fantastik maceraya davet ediy...