Parlak güneş ışıkları gözünü kamaştırırken nasırlı elleriyle gözlerini kapattı, parmaklarının arasından etrafa bakmaya başladı. İlk gördüğü şey ayaklarının altında ezilen çimenlerdi, başını sağa doğru çevirdiğinde bir lavanta gördü. Bildik bir yerdi burası, duyduğu muğrip kuşu sesiyle daha önce buraya gelmiş hissine kapıldı. Etrafa bakınırken bir bahçede olduğunu farketti, futbol sahası kadar büyük bu bahçenin etrafı sarmaşıklar ile çevrilmiş, sarmaşıklar bir duvar gibi bahçeyi çevrelemişti. Bulunduğu yer bahçenin tam ortası idi, bahçenin sol köşesine baktığında bir şadırvan gördü. Şadırvanın etrafı mavi güller ile çevriliydi. Nerede olduğunu hatırlamaya başladığı esnada bir kadın sesi ile irkildi, "Bars! Bars!" diye sesleniyordu kadın. Sesin nereden geldiğini anlayamadı, sanki ses kafasının içinde yankılanıyordu. Kadının nerede olduğunu anlamak için kendi etrafında dönmeye başladı. Arkasını döndüğü anda iki çift sapsarı gözlerle karşılaştı, nefessiz kalmış gibi göğsü sıkışırken uykudan uyandı, Korkudan mı yoksa nefretten mi göğsü sıkıştı bunu kendiside anlayamadı.
Kan, ter içinde kalmış bedeni ile yataktan fırladı bir anda, başında bekleyen Temir, Ülgen ve Bartu onun ani hareketi ile gözlerini ona çevirmişti çoktan. Yüzündeki şişlik çoktan inmiş yerini morarmalara bırakmıştı. Onun uyandığını gören Temir: "TENGRİ sana minnettarım, teşekkür ederim! TENGRİ onu bize bağışladın!" dedi. Sevinci ve heyecanı gözlerinden okunuyordu.
Kendine yeni gelmiş olan Bars etrafa bakındı, etrafında mavi taşlar ile örülmüş duvarlar içinde penceresiz bir odada idi. Ahşap bir yatakta oturur vaziyette etrafa bakınırken, Temir ve diğerlerini gördü: "Ben neredeyim?" diyebildi. Bir metre seksen santim uzunluğunda, zayıf, yeşil gözlü, kısacık saçlı, sakalsız ve bıyıksız bir adam olan Ülgen: "Merak etme güvendesin!" dedi gülümseyerek.
Odayı biraz daha süzdükten sonra Ülgen'i de baştan aşağı süzdü: "Seni tanıyormuyum?" dedi. Ülgen gülümsedi, Bars'a doğru yaklaşıp yanına oturdu: "Hem de çok uzun zamandır!" dedi. Bars bu sözlere pek anlam veremedi: "Yüzün tanıdık geliyor ama ben seni hatırlamıyorum" dedi Ülgen'in gözlerine bakarak. "Çok zor şeyler atlattın kardeşim, şu an bunlar sana çok ağır gelebilir. Sen biraz dinlen, bunları konuşacak daha çok vaktimiz var." Bars bu cevap karşısında merak içinde bulmuştu kendini fakat vücudu ona pek şans tanımıyordu. Üç gündür derin bir uykuda olmasına rağmen hala çok yorgundu, kendini yatağa bıraktı.
Bars tekrar uyandığında onlara misafirperverliğini sunan vampirler tarafından verilen yemekleri yemiş masada otururken olup bitenleri düşünüyor mantıklı bir açıklama arıyordu kafasında. Üstelik Yazgan ve Aşula'yı da görememişti, onlar için de meraklanırken kapı çaldı, İçeri giren Ülgen idi: "Gelebilirmiyim?" diye sordu Bars'a nazik bir şekilde. Bars: "Gel, anlatacaklarını sabırsızlıkla bekliyorum." dedi. Ülgen kapıyı örtüp Bars'ın karşısına oturdu, ellerini masanın üzerine koydu, Bars tüm dikkatini ona vermiş onun hareketlerini incelerken Bars'ın gözlerine baktı: "Gerçekten beni hatırlamıyor musun?" diye sordu. Bars: "Ben bir köyde doğdum ve oradan hiç çıkmadım taki bu yaşananlara kadar. Seni nerede görmüş olabilirim?"
Ülgen ayağa kalktı ve odanın içinde bir kaç kere volta attı: "Bana çocukluğundan bir anını anlatır mısın ?" dedi. Bars bu soruya anlam veremedi, Ülgen'e "Sana neden bunu anlatayım ki?" dese de kafasında çocukluğunu düşünmeye başladı. Fakat anlatacak bir şey bulamıyordu, hatırladığı tek şey küçükken babasına onu da kasabaya götürmesini söylediği ve babasının onu götürmemesiydi. Ülgen: "Senin aklını okuyamam ama eminim şu an çocukluğunu hatırlamak istiyorsun fakat aklına hi bir şey gelmiyor" dedi.
Bars karşısında duran adamın söylediklerine şaşırdı, hatırlayamamıştı fakat o nereden bilebilirdi ki bunu? "Ne demek istiyorsun?" dedi. Ülgen: "Hatırlayamazsın çünkü senin çocukluğun olmadı Kayra!" dedi. Ülgen'in söyledikleri karşısında afallayan ve şaşıran Bars: "Söylediklerinden hiçbir şey anlayamıyorum" dedi. Ülgen: "Sen böyle doğdun kardeşim, hiç çocuk olmadın. Ailen sandığın insanlar senin ailen değildi, sen yirmi yedi senedir hep aynı günü yaşadın. Her sabah kalktın tarlaya gittin öğleden sonra eve geldin ve ailen sandığın insanların parçalanmış cesedini gördün. En sonunda küçük çocukla karşılaşana kadar" dedi. Bars: "Bu nasıl olur? Bu şeyi defalarca yaşadığımı söylüyorsun öyle olsa hatırlardım. Benim bir ailem vardı ve mutlu bir hayat yaşıyordum o lanetli güne kadar" dedi Bars. Ülgen: "Eğer haklıysan bana bir tane anını anlat!" dedi. Bars: "Küçükken kardeşim Uldız ile oyunlar oynardık ve babama beni bu köyden dışarı götürmesini söylerdim ve beni hiç götürmezdi" dedi. Ülgen gülümsedi ve tekrar masaya oturdu: "O evde kardeşim sandığın kızın ismi Uldız değil, ben güneşten kaçarken yıldızlar ve ayın arkasına saklanırdım. Erlig her seferinde aya gelir oyunumuzu bozardı, biz de kendimize kimsenin bilmediği parlak bir yıldız bulmuştuk ve hep o yıldızın üzerinde oyun oynardık. O adam da baban değildi, TENGRİ'ye yani babamıza hep bizi buralardan çok uzaklara yolla Erlig ve Od'un olmadığı yerlere derdin ama o asla izin vermezdi." Ülgen konuşmaya devam ederken Bars onun lafını kesti: "Arkadaşım dostum Ugan vardı, o ölmeden önce sürekli köyden kaçıp gitme, maceralara atılma hayalleri kurardık, peki buna ne diyeceksin?" diye sordu. Ülgen tekrar güldü: "Ahh benim canım kardeşim, o bendim sen bana Ülgen demezdin ugan derdin ve biz sürekli TENGRİ'den izin alıp uzak galaksilerde maceralara atılarak yeni yıldızlar bulmanın hayallerini kurardık." dedi.
Bars'ın aklı iyice karışmıştı, karşısında konuşan adam onunla ilgili herşeyi bilirken anlattığı şeyler ona çok mantıklı geliyordu. Fakat aklında derin boşluklar vardı. "Şu işi en başından anlatsana sen bana!" dedi. Ülgen: "TENGRİ bizim babamız, o hep vardı ve hep var olacak. İlk önce abimiz ve en büyüğümüz Erlig'i yarattı, daha sonra Od'u ona eş ve arkadaş olarak yarattı. Bizler de yaratıldığımızda Erlig ve Od bizi hiç sevmediler ve istemediler. Erlig kibirdi, Od ise bencil, sen şefkat ben ise saf. Yüzyıllar boyunca bizimle uğraştılar kavgalar çıkarttılar. Sonunda TENGRİ bizlere kızdı ve cezalandırmak istedi. Bizleri dünyaya indirdi, Erlig'e dağları ve bir post verdi. Sana yeryüzünü, aklını ve gücünü. Od'a suyu ve büyüyü ve güzelliği verdi. Bana ise yer altını, hızı ve kanatları verdi. Sadece sen ve ben birbirimize yakındık, sadece ben yerin altında sen ise üstündeydin. Erlig'e gazabı daha büyük oldu, ateş ırkının topraklarına indirdi onu. Od ise daha şanslıydı, dünyanın en güzel ve en ulaşılmaz yerine indi. Yüzyıllarca mutlu mesut yaşarken Erlig Od'u aradı Od ise Erlig'i. Birbirlerini ararken seni buldular. Nefretleri ve gazapları ile sana saldırmak istediler fakat sen Erlig'den güçlü Od'tan akıllıydın, yirmi yedi yıl önce bir gece sana tuzak kurdular. Erlig seni oyalarken Od sana lanet yaptı, bu lanetten sonra sen herşeyi unuttun, seni kaçırıp bugüne kadar yaşadığın Ağyar Köyüne götürüp aklınla oynadılar ve sen yirmi yedi yıl boyunca o köyde hep aynı günü yaşadın her gün annen, baban, kardeşin, dostun sandığın insanların ölüşüne şahit oldun ve her seferinde en son sen ölüyordun. Son seferinde nasıl oldu bilmiyorum ama o çocuk çıktı karşına, hayatta kalan çocuk senin kaderini değiştirdi. Döngüyü bozdu bir şekilde, hafizan yerine tekrar gelmese de artık aynı şeyleri yaşamayı bıraktın. İşte o gün seni rüyamda gördüm ve lanetin bozulduğunu anladım. Yirmi yedi yıl boyunca seni o kadar aramama rağmen TENGRİ'ye yalvarmama rağmen hiçbir şey bulamamıştım. O rüya bir işaretti ve umut doğmuştu benim için ve siz handa konaklarken izinize rastladım. Ama çok geç kalmıştım Erlig'in evlatları da izinizi bulmuştu. Neyse ki size birşey olmadan oradan çıkabildiniz" dedi.
Bars kendi kendine: "Bu nasıl bir kin bu nasıl öfke?" dedi. Ülgen ayağa kalktı, Bars'a sarılmak istedi ona doğru yaklaştı fakat Bars buna henüz hazır değildi. "En iyisi ben seni yanlız bırakayım, yaşadıkların çok ağır, biraz dinlen kardeşim" dedi ve ağır adımlarla odadan dışarı çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKHİRA - Kıyamet Vakti (KİTAP OLDU)
FantasyBilinen tarihlerin çok daha öncesinde, bizler için bir efsane olan kurt adamlar ve insan oğlunun savaşı. Şimdiye kadar duyduğunuz efsaneleri unutun, sizleri bambaşka bir öykünün içerisinde dudak ısırtan sürprizlerle bir fantastik maceraya davet ediy...