Ölümün Kimsesiz Ruhlara Uğramadığı Bir Evrenden

143 13 2
                                    

Merhabalar...

Bu bölüm yazdığım final bölümünden tatmin olmayan ve final bölümünde yaşanılanlar yaşanmamış olsaydı nasıl olurdu diyen o kişi için yazılmıştır. 

Monachopsis' e küçük bir kardeş geliyor. Bunu da eklemek isterim. ^-^ 


Dudaklarımın arasından dökülen nefes karanlık akşamda gri puslu bir duman gibi gökyüzüne doğru uzanırken, lacivert gökyüzünde dört yıldız cansız bir şekilde parlıyordu.

Üzerimdeki bana büyük gelen kabana biraz daha sarılırken dudaklarımdan dökülen kıkırtı köşedeki kediyi korkutmuştu.

"Üzgünüm..." diye fısıldadım beni umursamadan atladığı duvarın üzerinde yürümeye devam eden beyaz renkli kediye. Bir sokak kedisi olamayacak kadar temiz görünüyordu ve bu belki de onu da benim gibi bir kaçak yapıyordu.

"Kedilerle derdin ne?"

Geceyi bölen ses; kulaklarıma dolarken yüzümdeki gülümseme büyümüş bir şekilde arkama döndüm.

Oradaydı.

Üzerimdekine çok benzeyen siyah bir kabanla sokağın girişinde beni bekliyordu. Dudaklarına tıpkı benimki gibi bir gülümseme yerleşmişti ve Tanrı şahitti ya onu gördüğüm andan beri gökyüzündeki o dört yıldız artık daha parlaktı.

"Sanırım iki tarafta gecenin sahibi olduğunu düşünüyor." diye mırıldandım tekrar kediye bakarken. Aramızdaki anlamsız diyaloğu baygın gri gözlerle izlerken bir an önce oradan gitmemizi diliyor gibi görünüyordu.

"Tüm günlerimin ve gecelerimin sahibi sensin." dedi kollarını soğuktan buz tutmuş bedenime dolarken. Dudakları usulca şakağıma dokunmuş, yara izimin üzerinde oyalanmıştı.

Yaralarımı seviyordu.

Beni seviyordu.

Beni yaralarıma rağmen, hatta yaralarımla seviyordu.

Tıpkı onu yaralarıyla sevmem gibi.

Bedenime sardığı kollar benden ayrılıp, parmakları avucumu kavrarken üniversite kampüsünün çıkışına doğru yürümeye başlamıştık. Güneş dakikalar önce yerini Ay' a devretmişti ve ruhuna sessizliğin yuva yaptığı ve ruhuna en çok sessizliğin yakıştığı adam beni almak için gelmişti.

"Öncesinde markete uğramalıyız." dedi boştaki elini diğer cebine atıp küçük bir parça kağıt çıkartırken. Kağıdı açmama gerek yoktu. Paylaştığımız tek odalı yuvamız için hazırladığı alışveriş listesiydi.

"Derslerin nasıl?" dedi işlek bir caddenin kenarında bulunan ve yedi yirmi dört açık olan marketten içeriye girerken. Bir eli hala elimi tutarken reyonların arasında diğer elindeki listeyi inceliyordu. Kaşları çatılmış, savaşa hazırlanan bir komutanın ciddiyeti ile listeye bakarken dudaklarıma artık yuva yapmış olan gülümseme bir kez daha yerleşti.

"Anlamakta biraz zorlanıyorum." dedim onun ciddi ifadesini izlerken. Kaşları önce usulca havaya kalkmış sonrasında yüzündeki tüm o ciddi ifade tuzla buz olmuş bir şekilde bana baktı.

Monachopsis  || ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin