Ruhuna Bahar Gelen Çocuk II Baekyeol

209 34 0
                                    

5. BÖLÜM ~ Ruhuna Bahar Gelen Çocuk

Yılbaşına iki hafta kalmıştı ve kar hala ortada yoktu. üzerimden akan yağmur, tüm acımasızlığıyla kimsesiz bedenimi döverken ellerimin arasında tuttuğum kaban çoktan sırılsıklam olmuştu.

Geçen gecenin ardından Chanyeol' u görememiş olmanın verdiği hüzne eklenen terk edilmişlik hissi, boğazıma kadar doluyken, yağan yağmur duygularımın kanalizasyona akıp gitmesine neden oluyordu.

Sırtımı yasladığım bina, okuldan bir arkadaşımın eviydi sanırım ama hangi olduğuna dair pek bir fikrim yoktu. Bir saattir burada Chanyeol' un beni bulmasını bekliyor olmak kendimi aptal gibi hissetmeme neden oluyordu.

Bu yağmurda evi sokaklar olan hayvanlar bile kaçmışken benim burada oturuyor olmam zaten saçmalıktı ama Chanyeol' un gelecek olması fikrini zihnimden atamıyorum. Kabanı bahane ederek onu görebileceğimi düşünüyordum ancak gece yerini güne bırakırken yanıldığım gün gibi ortadaydı.

Beni görmek ister sanmıştım.

Yağmur damlalarının arasında beliren uzun siluet; umutlarımın doğmasını sağlamıştı ancak uzun beden, beni görmeden yürümeye devam etmişti. Yağmurdan sırılsıklam olmuş sarı saçlarıyla, ilerideki ara sokağa girmiş ve gözden kaybolmuştu.

Sanırım benim yeteneğim de buydu.

Önceki hayatımda Hallow Man filmindeki Sebastian Caine' nin kendine uyguladığı serumu bir şekilde ele geçirmeyi başarmış ve nesiller boyunca aktarılmasını sağlamış gibiydim.

Telefonum çaldı.

Yağmur damlalarının sesini bastıran telefonumu umursamadım. Parmaklarım çok daha büyük bir işlevin parçası olmuş durumdayken, uzanıp telefonumu açmak saçmaydı.

Chanyeol' un kabanı ellerimin arasındayken, ruhuma işlenmiş baharı bırakıp, telefonuma bakamaz, gerçeklerle yüzleşemezdim.

Suho beni arıyordu.

Sadece kendisi de değil, eminim diğerlerine de beni aramasını söylemişti ama Suho' nun asla anlayamadığı şey, benim görünmez olmamdı. İstesem de istemesem de bir şekilde görünmez olmayı başarıyor, insanların beni fark etmeden yanımda geçip gitmesini sağlıyordum.

Ruhumun etrafına öyle büyük bir duvar örmeyi başarmıştım ki insanlar sadece ruhumu değil bedenimi de göremiyorlardı.

"Baek? Lanet olsun."

Dizlerinin üzerinde yanıma çöken beden, hızla uzanıp alnıma dokundu. Yüzümdeki saçları geriye doğru iterken, ellerimin arasındaki kabana daha sıkı tutundum.

Gelmişti.

"Yürüyebilir misin?"

Gözlerinin içine bakmaya çalıştım. Ne hissettiğini anlamak zordu ama bana hissettirdikleri anlamlandırmak çok daha zordu.

Karşısında ne düşünmem gerektiğini bilmeden yüzüne bakıyor olmak yeterince utanç verici değilmiş gibi parmaklarımla sıkı sıkıya tuttuğum kabana kayan gözleri, kaşlarını çatmasına neden oldu.

Burada, onu ne kadar uzun süredir beklediğimden haberi var mıydı? Tüm ruhum kanalizasyona karışana dek onu beklemiştim ve tam ümidimi kestiğim an da karşıma çıkmış, beni bulmayı başarmıştı.

Kollarını bedenime dolarken tek kelime etmedi ve sudan ıslanmış kıyafetlerime rağmen beni ayağa kaldırdı. Bir kolu belimde dururken diğeri elimdeki ıslak kabanı alıp ikimizin de başını örttü. Zaten yeterince ıslandığumdan bu hareketi saçma gelmişti ama düşünmem gereken şey bu değildi şu an.

Monachopsis  || ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin