Ölüme Tutkun Çocuk II Baekyeol

173 25 5
                                    

13. BÖLÜM ~ Ölüme Tutkun Çocuk

  

Minseok yanındaki adamın omzuna kafasını yerleştirmiş önündeki kahvenin kaşığıyla oynarken bir şeyler söylüyordu.

Kıskanmış mıydım? Belki. 

Chanyeol ve ben sırık gibi oturuyorduk ve yalnız olduğumuz anlarda eriyen duvarlarımız yeniden gün yüzüne çıkmış gibiydi. Önündeki suyun buzlarını takip eden gözleri, pipet ile buzlara vururken dönüp bana bakmaktan özellikle kaçınıyor gibi görünüyordu.

Benden utanıyor muydu?

"Biraz da siz anlatın. Bu bir çiftler randevusu sonuçta değil mi? Hep biz konuşmamalıyız." dedi Jongdae adındaki adam. Sesinden hep konuşmak istediği anlaşılıyordu ancak ilk kez karşılaştığı insanlara karşı belli ki kibar davranmak istiyordu.

Doğu mahallesine yeni gelmiş olmalı çünkü Jongin' e sorduğumda onu tanımadığını söylemişti. 

Kazık yutmuş sevgilim -Tanrım bunu söylemekten asla bıkmayacağım- uzun bedenini hafifçe öne eğip göz temasından kaçındı ancak dudaklarından birkaç kelime döküldü.

"Sorun değil, devam edin." 

Tok sesi bir kedi yavrusunun viyaklamasına nasıl döndü hiçbir fikrim yoktu ancak ona bakıp gülümsemekten kendimi alamadım. 

"Yoksa siz utanıyor musunuz?" Minseok gözleri ortadan kaybolan kadar gülümsedi ama Jongdae o kadar insaflı değildi. Attığı kahkaha öyle güçlüydü ki iki masa ilerimizde oturan kızlar dönüp bize baktı.

Chanyeol yüzünü ifadesiz tutmaya çalışırken siyah gözlerinde yakaladığım utanç parıltıları içimdeki çocuğu mutlu etti. Kar kürelerinin dizili olduğu raflarında en üstüne gördüğü utanç harelerinin olduğu görüntüyü yerleştirirken ellerini çırpıyor, tekrar tekrar o görüntüyü oynatıyordu.

Benden utanmıyordu, etrafımızdaki insanlar onu utandırıyordu.

Masanın altında kucağında duran elini alıp sıktım. Sonunda bana dönen bakışları, ruhumun en derinlerine okşarken avucumdaki eli parmaklarımla okşadım. Sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Sakinleşip, anın tadını çıkartmayı öğrenmeliydi.

"Onu utandırmayın. Gerekli olmadığı sürece konuşmayı sevmiyor sadece." dedim bakışlarımı hala onun üzerindeyken. Beni bulan bakışları öylesine şefkat doluydu ki ağlamak istedim. Bir annenin bebeğine duyduğu sevgi gibi bakıyordu bana.

Elimi tutup depodaki limandan ayrılmamız üzerinden geçen iki hafta o kadar güzeldi ki her şey normal gibi geliyordu. Gündüzleri okulda geceleri ise Doğu mahallesinin kalbinde yürürken yanımda olan Chanyeol elimi bir an olsun bırakmıyordu ve artık Suho da bir şey demiyordu.

Sanırım kendi bataklığımızda boğulmayı seçmiş olduğumuzu anlıyordu. Geceleri dışarıda dolaşmamdan hala hoşlanmıyordu ama Chanyeol' ün yanında olduğunu bilmek onu rahatlatıyordu. En azından biraz.

"Nasıl tanıştınız peki? Baek çok ketumdur asla doğru cevapları vermez." Minnie ortamı yumuşatmak ve Chanyeol' un biraz da olsa kabuğunu kırmak istiyordu ancak düz duvarlara indirdiği yumruklar onun kabuğunu kıramazdı.

Chan hala bana bakıyordu. Ne cevap vereceğini merak ediyor olsam da bir şeyler söylemeyeceğinden neredeyse eminim.

Jongdae utançtan kaynaklanan sessizliğimizi bozmak için konuşmaya başladı. 

Monachopsis  || ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin