4. BÖLÜM ~ Tavanı Yıldızlarla Süslü Oda
☆
Chanyeol beni eve getirdikten sonra hala eve gelmemiş Suho' ya iyi olduğumu, sabaha bir sınavım olduğu için okula erken gideceğimi söyleyen bir notu buzdolabının üzerine yapıştırdım ve tavanında binlerce küçük yıldızın yaşadığı odama çıktım.
Chanyeol' un beni soğuktan koruyan kabanına artık ihtiyacım yoktu ve dışarıdaki soğuğu düşününce kabanı ona geri vermem gerektiğini biliyordum ama ölen çiçeklerim yeniden açmaya başlamışken yavaş yavaş, nasıl kıyabilirdim ki onlara?
Kabanı üzerimden çıkartıp, yastığımın kenarına koyarken, yeniden yeşeren baharım kendimi daha iyi hissetmemi sağladı.
Chanyeol' un dudaklarına yapışmış gülümseme, ruhumu en derin sırlarına kadar gördükten sonra bir şey söylemeden ayağa kalkmış, bedenimi de kendisiyle sürükleyerek, bedenime büyük gelen kabanı omuzlarıma bırakmıştı.
Bedenimle birlikte üşüyen ruhumu da ısıtmayı başarmış kabanın üzerine sinmiş, hafif ilaç kokusu kaşlarımı çatmama sebep oldu. Chanyeol' un süslü bir kokusu yoktu aksine o hastane gibi kokuyordu. Ruhu elinden alınıp, ölüm gibi bakan çocuğa gülümsemiş adam, ağzına kadar ölüm dolu olan hastane gibi kokuyordu ve bu normaldi. Chanyeol ağzına kadar ölüm dolu bir cesetti.
Kendisi ile ilgili olumlu ufacık bir düşüncesi bile yoktu ve hayat ipliği o kadar çok acıya ev sahipliği yapmıştı ki, yıllar önce düştüğümde annemin dizime yapıştırdığı mavi yara bandı ile tüm bedenini kaplamak istedim.
Açan çiçeklerim esintiye karşı durmaya çalıştı ve dakikalar öncesinde ruhumu ısıtmayı başaran adam, şimdi korumaya muhtaç bir çocuk oldu gözümde. Kendimi korumayı beceremeyen bir aptalken ben nasıl olur da başkasını -Chanyeol' u- korumayı hayal edebilirdim?
Minseok beş dakika önce çıktığımız matematik sınavı üzerinde hakaret içerikli yorumlarda bulunurken, oturduğum bankta havaya inat sıcaklığını korumaya çalışan kahvemden bir yudum aldım. Dilim sıcak kahve yüzünden yanarken, yavru bir köpek gibi dilimi dışarıya çıkartıp, soğuk havanın dilimi rahatlatmasını bekledim. Hala kar yağmamıştı ve yılbaşına kadar böyle devam ederse üzüntümden ağlayabilirdim. Yağmur bile iki bazen üç günde bir yağıyordu ve diğer kışlardan farklı geçen bu kışın özelliğini anlamaya çalıştım.
Ruhu olmayan bir adam yüzünden Doğa Ana küsmüş olabilir miydi?
"Beni dinliyor musun?" Minseok kaşları havada beni incelerken, dışarıdaki dilimde fazladan oyalanan gözleri, ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
"Minseok neden kar yağmıyor?"
Sevgili arkadaşım, sorum ile duruma uğramış, söylediği şeyle üşüyen ellerini fark etmiş gibi ellerini sarı montunun cebine yerleştirmişti. Benim bir elim siyah kabanın içindeyken, diğer elim artık parmaklarımın acımasına sebep olan kahvemi tutuyordu hala.
"Bilmiyorum Baekhyun. Yakında yağacaktır ama endişelenme." Bakışları ruhumu nazikçe okşarken gülümsedim. Eğer Minseok yakında karın geleceğini söylüyorsa doğru olmalıydı.
"Bu kaban senin için fazla büyük değil mi?" dedi arkadaşım ve kar ile kaplı tüm anılarım, Güneş görmüş gibi eriyip yok oldu.
"Benim değil." dedim basitçe. Geceleri dışarıya çıkmamdan nefret edenler listesinde üst sıralara oynayan Minnie, dudaklarını büzerek devam etmemi bekledi.
Chanyeol' u tanımıyordu ve ben ona Chan ile geçirdiğim anlardan bahsetmek istemiyordum. Chanyeol sadece benim ruhumdaki çiçekleri yeniden canlandırmalı, sadece benim ruhuma bahar getirmeliydi. Minnie' ye ondan bahsedersem, onun güvenilmez bir manyak olduğuna dair bana üç sayfalık bir yazı yazacak, bir daha yabancılarla konuşmayacağımı bin kere yazmamı isteyecekti. Tuhaf arkadaşlığımızın tuhaf cezaları vardı ve Minnie bana bu cezaları vermekten asla geri durmazdı.
Hem Chanyeol' u Reed ve Suho' da tanıyordu. Kai ve Sehun' un hatta Büyükbabanın bile tanıdığına emindim. Minseok' a Chanyeol ile aramızda geçenleri anlatmak sevgili arkadaşımı daha fazla strese sokmaktan başka bir işe yaramayacaktı ve ben insanların benim yüzünden endişelenmesini istemiyorum.
Gülümsemekle yetindim ve ılımaya başlamış kahvemi içmeye devam ettim. Minseok gözleri devirse de, sanki hiçbir şey olmamış gibi matematik sınavı hakkında konuşmaya devam etti ve bende onu dinliyormuş gibi yaptım.
Günün çoğunu uyuyarak ya da bir şeyler düşünerek geçirdikten sonra kendimi yeniden sokaklara atmış olmanın verdiği sevinçle gülümsedim. Doğu mahallesinin sokakları benim için sığınacak sakin bir limandı ve benim gibi boka batmış birinin ihtiyacı olan tek şey buydu.
Belki bir de Kutup Yıldızı?
Siyah çizgileri takip ederek, birkaç yanılmadan sonra evimin bulunduğu sokağın başına gelmeyi başarmıştım ki, Suho sokağın diğer yanında belirdi. Sabah çıkarken evde değildi ve büyük bir ihtimal eve yeni geliyordu. Gözlerinin altında benimkiler gibi belirmiş olan koyu renk halkalar ve attığı güvensiz adımlarla, eve doğru yürüdü.
Beni fark etmeden ilerlemeye devam etti ve sağa dönüp evin, bulunduğu sokağa girdi.
Kendi ağabeyim bile yol kenarındaki beni fark etmezken, soğuk havada sığındığım kaban ile yolumu değiştirdim. Eve gitmek istemiyorum. O eve gitmek istemiyorum.
Küçük bir nokta olduğum o evde kalmaktansa, detaylarına hüküm sürdüğüm karanlık sokaklarıyla Doğu mahallesini evim bellerdim.
Her gece az sayıdaki yıldızın süsledi gökyüzünü tavanım yapardım. Kaldırım taşları yatağım olurdu, dökülen yapraklarsa yastığım. Kış aylarında sert esen rüzgarı yorgan gibi üzerime çeker, ruhu olmayan adamın kabanına sığınırdım.
Bu şekilde küçük bir nokta olup boğulmaktan kurtulurdum en azından.
Yine de tavanı yıldızlara ev sahipliği yapan odadan öylece vazgeçebilir miydim? Annemin eşyalarıyla dolu, çocukluk anılarımın her birinin ayrı köşelere işlediği o oda değil miydi bu zamana kadar beni her şeyden koruyan? Nasıl olur da ona ihanet ederdim?
Kaldırım taşları bozuk, yapraklar ise yok denecek kadar az değil miydi Doğu mahallesinde?
Hem Doğu mahallesinin rüzgarları çok sertti, üşürdüm ben.
Ruhu olmayan adamın kabanı bile koruyamazdı baharlarımı.
Adımlarım bir kez daha eve yönelirken Suho' nun uyanık olmasını umdum. Ona yemek için bir şeyler hazırlayıp, ödevlerimi yapar, uykusuzluktan kapanan göz kapaklarına bakarak hyungumun içinde bulunduğu durum üzerine tahminlerde bulurdum.
Gece bir dost gibi kapımızı çalarken hyung kalkıp gider, bende onun peşinden tavanı yıldızlarla süslü odamı terk ederdim.
Belki de bu gece yıldızlarımı yalnız bırakmamalıyım?
Hem bu sayede Chanyeol' un kabanı bir gece daha bende kalıp, kış ayında açan çiçeklerimle ilgilenirdi?
![](https://img.wattpad.com/cover/83574718-288-k742204.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monachopsis || ChanBaek
Hayran KurguByun Baekhyun; ağabeyi Suho'nun asla evde tutmayı başaramadığı, sıkışıp kaldığı Doğu mahallesinde gece yürüyüşleri yapmayı alışkanlık haline getirmiş yaralı bir gençti. Bir gece yürüyüşün de karşılaştığı Park Chanyeol ise hayatını değiştirecekti. "G...