9. BÖLÜM ~ Acısı Dinmeyen Çocuk
☆
Zihnimdeki derin boşluğu doldurmaya çalışan Doğu mahallesi bu gece diğerlerinden farklı olarak daha canlıydı.
Çoğu yerin karla kaplı olmasına rağmen sokak hayvanları tıpkı benim gibi etrafta dolaşıyor, kendilerine uygun yiyecekler arıyorlardı.
Ay lacivert gökyüzünü süslerken irili ufaklı beş yıldız da ona eşlik ediyor, arada renkli ışıkları ile geçen uçakları sessizce izliyorlardı.
Gece beni bir kez daha evladıymışım gibi kabul ederken bende şefkatle yürüdüm sokaklarında, eve en yakın şey olarak gördüğüm mahallenin sokaklarında. Ruhum tüm benliğiyle bir yere ait olamamanın derin sancısını yaşarken, parmaklarım yavaşça binaların duvarlarını okşadı. Altından geçtiğim sokak lambalarıyla yaptığım kısa konuşmaların ardından bedenim Chan ile ilk kez karşılaştığımız sokakta durmuş, yürüdüğü uzun yolun verdiği yorgunlukla hala karla kaplı olan kaldırıma çökmüştü.
Bulutların içine gömülmek gibiydi.
Kar öylesine yumuşaktı ki gökyüzünde bulutların arasında süzülen basit bir kuş tüyü olmaktan kendimi alamıyordum ve bu tarif edilemez derece de eğlenceliydi.
Evimin yolunu bile bulmayı başaramazken tekrar tekrar kendimi bu sokakta buluyor olmam kaderin basit bir oyunu muydu yoksa benim -bizim- hakkımızda çok daha büyük planları mı vardı emin değildim ama hüznü dünyaları dolduran ruhsuz devi görmeyeli tamı tamına iki ay geçmişti. Yaptığımız son telefon görüşmesinden sonra ne benim elim onu yeniden aramaya gitmişti ne de o beni görmeye gelmişti.
Numarasına bakıp iç geçirmek dışında yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
Bana anlattığı anısını tekrar tekrar zihnimde döndürürken parmaklarımı tıpkı onun yaptığı gibi havaya kaldırıp küçük Chan' in parmaklarını okşayan rüzgarı bekliyor olsam da kader bana karşıydı.
Chan bana o kadar uzaktı ki ona ulaşmak için tüm dünyayı dolaşsam yine de ona erişemezdim.
Soğuk gecede dudaklarımdan ayrılıp havaya karışan nefesim kendinden bir bulut bırakırken telefonum çaldı. Saat Suho' nun araması için fazla erken başka herhangi birinin araması için fazla geçti.
Chan' in beni arama ihtimali ise yok denecek kadar azdı. Hatta imkansızdı. Saçlarına tutunup yıldızlara dokunmama bile izin vermeyen sessiz dev beni arama zahmetine girmezdi.
Telefonun kendiliğinden susmasını bekledim. Misafiri olduğum Doğu mahallesi sesten rahatsız olmuş gibiydi ve açıkçası kimin neden aradığı da çok umurumda değildi.
Ertesi gün hazırlanmam gereken bir sunumum vardı ve Doğu mahallesinin kollarında geçirebildiğim zaman kısıtlıydı bu gece. Eve dönüp kendimi kafesime kilitlemem, anahtarı kapının önündeki paspasın altına saklamam ve yarın geceye kadar dişimi sıkmam gerekiyordu.
Sokağın başında duyduğum ses, gömülü olduğum karın içinde kıpırtısız kalmamı sağlarken ezilen buz parçalarını duyabiliyordum. Gece evim olan sokaklar bir yabancının hızlı adımları altında ezilirken başka bir yabancı da ona katıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monachopsis || ChanBaek
FanfictionByun Baekhyun; ağabeyi Suho'nun asla evde tutmayı başaramadığı, sıkışıp kaldığı Doğu mahallesinde gece yürüyüşleri yapmayı alışkanlık haline getirmiş yaralı bir gençti. Bir gece yürüyüşün de karşılaştığı Park Chanyeol ise hayatını değiştirecekti. "G...