14. BÖLÜM ~ Yarına Aşık Kelebek
☆
Dakikalara eşlik eden saatler ruhumda geri dönülemez sancıların peydah olmasına neden olurken Tao omzundaki bezin bir kısmıyla temiz olan bar masalarını siliyordu.
Dairesel hareketlerine kilitlenmiş gözlerim ruhumdaki fırtınaya eşlik ederken saatlerdir burada ne yaptığımı sordum bir kez daha kendime.
Sadece birkaç gece önce bizden birine ve Suho' nun gözbebeği kardeşine birileri saldırmıştı. Tüm Doğu mahallesi alarm halinde karanlık her bir köşeyi araştırırken ben saatlerimi amaçsız Tao' nun yanında, onun sıkıldığında sildiği bar masalarını sayarak geçiriyordum.
İkimizinde Chanyeol ve onun yavru köpeğine olanlar için endişelenmek için bir nedeni yoktu.
Biz kendi dertlerimiz hakkında bile endişelenmiyorduk ki, Chan' e ve onun sevimli aşkına olanları önemseyelim.
Kendi dertlerimiz bizi yeterince yoruyordu.
Sehun' un benden kaçmak için geriye attığı her bir adım, benden birkaç parçayı da sürükleyerek götürüyordu.
O aptal çocuğa duyduğum aşk öylesine büyüktü ki, beni büyütüp babalık yapan adamdan nefret ediyordum.
Kimse elini tutmazken, tüm insanlık anlaşmış gibi benden nefret ederken Doğu mahallesinin karanlık yollarında ağlayan bir çocuğa el uzatan, ona evini açan ve kendi oğlundan onu ayırmayan o adam şu an da gözüme dünyanın en büyük pisliği gibi görünüyordu. Cehennemden beni izlerken eminim o da benim ne büyük bir pislik olduğuma kafa yoruyordu.
Parmaklarımın arasındaki kadehi usulca çevirirken, Dent de Lion' ın parlak merdivenlerinde nazik bir kelebek, kanat çırparak yanıma doğru geldi. Kanatlarına işlenmiş her bir renge doya doya bakmak için sonsuzluğa ihtiyacım vardı. Gözlerine çöreklenmiş hüznü koyu bilyelerinin ardına gömerken "Hyung." diye mırıldandı.
Okul üniforması olan beyaz gömleği ve kumaş pantolonu hala üzerindeydi. İçinde çizgi roman olan çantası omzundan aşağıya sahipsizce sarkmış, saçları günün zorluğu ardından alnına dökülmüştü.
O çok güzeldi.
Öyle ki bir ressam olsaydım onu çizmeden geçirdiğim her bir saniyeyi boşa harcanmış bir ömür olarak görürdüm.
Ömrümdeki lanet her dakikayı kutsal kılan şeydi o.
Tanrım beni affedebilir misin?
Aşık oldum.
O kadar çok sevdim ki sana adayacak bir ruhum kalmadı.
"Okuldan çıkar çıkmaz bara mı geliyorsun?" Tısladım. Kolumu kaldırdım ve bedenini sol yanıma davet ettim. "Hayırsız evlat."
Sehun' u sol yanıma davet ettim.
Kalbimin kapılarını bir kez daha sonuna kadar açıp, içeriye girmesini bekledim.
Gözlerini gözlerimden ayırmadan yanıma doğru gelirken zihnim ondaki sorunun ne olduğunu sorgulamaya başladı. Dingin bir denizin yüzeyi kadar sakindi. Ölümcül bir sessizlik iliklerine kadar işlemişti ancak gözleri anlatamadığı pek çok duyguya boğulmuştu.
"Bunu neden yaptın?" diye fısıldadı omzunda asılı duran çantayı yere bırakırken. "Bunu nasıl yapabilirsin? Nasıl bizi polise şikayet edebilirsin?" Güzel kelebeğimin ılık bir esintiyi andıran fısıltısı büyük bir fırtınaya dönüşmüştü ve benim yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monachopsis || ChanBaek
FanfictionByun Baekhyun; ağabeyi Suho'nun asla evde tutmayı başaramadığı, sıkışıp kaldığı Doğu mahallesinde gece yürüyüşleri yapmayı alışkanlık haline getirmiş yaralı bir gençti. Bir gece yürüyüşün de karşılaştığı Park Chanyeol ise hayatını değiştirecekti. "G...