9 | ŞÜPHE

44 8 6
                                    

Bölüm Şarkısı: The Last Bison - Come What May


9 | ŞÜPHE


Nerissa Kafe yazısını görünce durdum. Kafe ne çok büyük ne de çok küçüktü. Dışı oldukça sade gözüküyordu. Çoğu kafenin aksine dış kısmı camdan değil betondandı. Duvarın rengi beyazdı. Pencereler oldukça büyüktü ama içeriyi aydınlatmaya yeter miydi bilmiyordum.

Bahir'in geniş ve gördüğüm ilk günden beri dik olan omuzları çökmüştü. İş bulma konusunda benden daha çok istekliyi ama şimdi tam tersiydi. Yüzündeki tebessüm gitmişti.

Nerissa Kafe yazısını görünce Bahir'e bakıp "Şuraya da mı baksak?" dedim.

Başını yavaşça sallayıp yürümeye başladı. Arkasından ilerledim. Selim abinin arabasını kafenin önüne park ettiğini gördüğümde yan yolcu koltuğunda oturan birini daha gördüm. Kim olduğunu bakmak için arabaya yakınlaşacakken Bahir'in kafenin kapısında beni beklediğini gördüm.

Ne yapacaktım bilmiyordum. Selim abi sadece işe girdiğimi Bahir'e göstermem gerektiğini söylemişti. İşi berbat etmemek için derin bir nefes aldım. Sakin olmaya çalışarak kafeye doğru ilerledim.

Bahir'in yanında durup ona baktığımda hafifçe gülümsedi. Gülümsemesine karşılık verdim. Daha sonra kapıyı açtığında geçmemi bekledi. İçeriye girdiğimde bedenim sıcak sayesinde anında gevşedi. Kapanan kapı sesini duyunca Bahir'inde içeri girdiğini anladım.

Kafenin içine girdiğimizde sanki bambaşka bir yere gelmiştik. Kafenin tavanı tamamen camdandı. Rüzgârın sayesinde hızlı hızlı hareket eden bulutlara sanki büyüteçle bakıyormuş gibiydim. Duvarların rengi su mavisiydi. Karşımda duran duvarda ve hemen sağ tarafımdaki duvarda üç büyük pencere vardı. Pencerenin kenarları lacivertti ve duvarlara uyum sağlamıştı. Pencereler ve tavan sayesinde havanın kapalı olmasına rağmen kafenin içi oldukça aydınlıktı. Desensiz turuncu renkli masa örtüleri ortama renk katmıştı. Adını bilmediğim ama her yerde olan çeşit çeşit çiçekler kafeye yaz mevsimini getirmiş gibiydi.

Bahir'e baktığımda onunda kefenin içine bakındığını gördüm. Kafenin içi neredeyse boştu genç kadın dışında kimse yoktu. Genç kadın, bizi görünce ayağa kalkmak yerine oturduğu ceviz renkli ahşap geniş sandalyeye sırtını yasladı.

Bahir genç kadına bakarak "Biz patrona bakmıştık?" dedi sorar gibi.

Kızdan başka kimse yoktu. Çalışanlar neredeydi bilmiyordum. Müşteriyi tek bırakmaları tuhaftı.

"Patronda size bakıyor." dedi genç kadın Bahir'e bakarak gülümserken.

Karşımda oturan genç kadına baktım. Neredeyse aynı yaştaydık benden belki de üç ya da dört yaş büyüktü. Sarıya yakın açık kahverengi düz saçları oldukça uzundu, beline geliyordu. Saçlarının uç kısmını masa kapatıyordu ama gördüğüm kadarıyla uç kısımları açık maviydi. Gözlerine baktığımda saçının uç kısmıyla aynıydı. Bana bakmadığı için mavi lens miydi yoksa gözlerini asıl rengi mavi miydi anlayamamıştım. Teni sanki bir bebeğe aitti. Giydiği dar pudra pembesi kazak onu oldukça zayıf göstermişti. Genç ve güzeldi, patrona benzemiyordu.

"Duvardaki yazıyı gördük çalışan arıyormuşsunuz?" diye sordu Bahir yanıma doğru gelerek.

"Evet, siz mi başvuracaksınız?" diye sordu kadın, yüzündeki geniş gülümsemeyle.

"Hayır," beni işaret ederek devam etti konuşmasına. "Arkadaşım."

Genç kadın gülümsemesi anında yok olurken bana baktı. Başımla genç kıza selam verdiğimde gözünün içine anlaması için uzun uzun baktım ama o bir saniye baktıktan sonra tekrardan Bahir'e döndü.

SIFIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin