/11/

7.7K 298 7
                                    

Dışarı çıkacağım diye peş peşe atıyorum, değerim bilinsin. Yoksa yarına kadar gelmezdi bölüm falan. ♥

Hazer_bey story:

*1 saat 57 dakika önce paylaşıldı.*

*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Hazer bey!" diye seslenen asistanım Meral'i görünce açtığım araba kapısını geri kapattım. Elinde tabletiyle koşarak yanıma geliyordu. Koşmaması gerektiğini söylemedim çünkü acele etse iyi olurdu. Uykum vardı.

"Yine mi haberlere çıkmışım?" dedim bıkkınlıkla. Kendini hızla toparladı.

"Hayır hayır. Sen benden Milena Hanım ile ilgili bir araştırma istemiştin. Ben de biraz kurcaladım, onları aktaracaktım."

İşte bu, yorgunluğumu geçirirdi.

"Uzun mu?" diye sorduğumda başını iki yana salladı. "Anlat o zaman. Hatta gel, bir kahve içelim."

Arabaya binip yakın bir yerdeki kahveciye oturduktan sonra onu dinlemeye başlamıştım. Ama tam olarak dinlemeye hazır değildim çünkü bu mekan o kadar güzeldi ki, bir an karşımda Milena'yı otururken hayal etmiştim.

Pardon, Mi'lena.

Meral bana yabancı değildi, kendisi de başka bir yetimhanede büyüdüğü için yollarımızın kesişmesi zor olmamıştı. Hatta beni ajansa yazılmam için teşvik eden o olduğundan dolayı yanımdan ayrılmasına izin veremedim. Asistanım olarak kalmak onun da işine geliyordu. Yüksek komisyonu sayesinde güzel para kazanıyordu. Birbirimizi sevdiğimiz için anlaşabiliyorduk, arkadaşlığımız bu iş sayesinde güçlenmeye devam ediyordu.

"Hazer, aslında Milena Hanım'ın medyada yer alan haberleri tamamen iş odaklı. Anlaştığı şirketler, yaptığı sunumlar ve birkaç kez katıldığı sergilerle ilgili olarak öne çıkmış." Başımı sallayarak dinlemeye devam ettim. "Fotoğraf çekmeyi seviyormuş, tercihleri hep doğal ortamlardan ve mekanlardan kaynaklı. Kişisel bilgilerini ulu orta paylaşan biri değil. Sosyal medyada çok aktif, şirket çalışanları her zaman güler yüzlü biri olduğunu söylüyor."

Benim ilgilendiğim şeyler bunlar değildi. Fotoğraf sevdası dikkatimi çekmişti yalnızca. Ama iş hayatıyla ilgilenmiyordum, ben onun kalbini merak ediyordum. Mesela daha önce kaç erkek arkadaşı oldu, neden şu an hayatında kimse yok, babasıyla arası niye kötü, iş dışında neler yapıyor? Çok sorum vardı. İnternetten ulaşılan haberlerin tamamını okuduğum için akademik ve kariyer başarılarından haberdardım.

"Bekle bekle." diyerek sözünü kestim. "Arkadaşları hakkında falan ne öğrendin, neler yapıyor bu kız?"

"Çok arkadaşı yok, hatta akşam dışarı çıktığını bile duyan yok. Herkese çalıştığını söyleyip evde kalıyormuş. Arada sırada yurt dışına çıkıyormuş ama onlar da hep iş amaçlı. Yani, kızın hayatı komple işten ibaret."

Bunun nedenini tahmin edebiliyordum. Ne demişti? Babam duygusuz bir robot olmamı istiyor. Fakat anlamayadığım şey şuydu, neden babasının baskılarına bu kadar boyun eğiyordu? Hadi küçükken korktu ve sustu diyelim ama neden ilerleyen yaşlarda karşı çıkmamıştı? 

Gerçi o babayla da ne bileyim yani... Adamı özür mahiyetinde arayıp işitmediğim hakaret kalmayınca Milena'nın öfkesini anlayabilmiştim. Belki o gün Milena dışarı çıkmış olsaydı haberler doğru diye kızı evlatlıktan reddetme derecesine gelecekti. 

Önümdeki kahveyi içerken Meral'in konuşmak isteyen ama cesaret edemeyen bakışlarını gördüm. Kesin ağzından hayırlı bir şey çıkmayacaktı. 

"Söyle söyle." dedim doğruca. 

"Hoşlanıyor musun bu kızdan?" 

Reddedemezdim, hoşlanıyordum. Bu yüzden sessizliğim Meral'in biraz düşünceli durmasına yol açtı. Yorum yapmasını beklemiyordum, zaten ilişkilerim hakkında hiç yorum yapmazdı ama bu düşünceli hali de merak etmeme neden olmuştu. 

"Neden?"

"Hazer, sen gününü gün eden adamın tekisin. Allah aşkına, bu kızın babası ayrı bela kendisi ayrı bela. Gidip niye setten birine aşık olmuyorsun?"

"Aşık değilim." dedim sessizce. 

"Umarım ona ulaşamadığın için hoşlandığını düşünüyorsundur. Üzülmeni istemem. Kızın sana yüz verdiği yok."

 Haklı olabilirdi, hayatta her zaman kaçan kovalanırdı. Eğer ki ben Milena'yı her düşündüğümde kendimi salak salak gülümserken bulmasaydım. Kız çok güzeldi, güzelliği bir yana içimdeki şeytan ortaya çıkıp yaptığı şeylerden dolayı babasına musallat olmayı istiyordu. Yapmıyordum, yapamıyordum ama yine de onu o esaretten çekip çıkarmak istiyordum. 

Milena mutlu olmayı hak eden biriydi. Gençti, güzeldi, başarılıydı. Hayat ona binlerce fırsat sunuyordu gülümsemesi için. O da bu fırsatların peşinden koşmak yerine oturup işini yapıyordu. Geriye dönüp baktığında tek gördüğü şeyin bir ofis ve içindeki kataloglar olmasını istemiyordum. 

Garsona el işareti yapıp hesabı istediğimde içeri girmek yerine yanımıza geldi. Kim olduğumu bildiğini gözlerinden anlayabilmiştim. Oyuncu olup da tanınmamak gibi bir durum söz konusu olmuyordu, tabi ülke sınırları içinde. Çünkü diğer ülkelerde rahatça dolanabiliyordum, herkes kendi halkının oyuncusuna hastaydı. 

"Hesabınız ödendi, Hazer Bey." dedi genç adam. Biz ödememiştik, bir yanlışlık olmalı diye düşünürken Meral konuşmuştu.

"Nasıl yani?"

"Bir bayan gelip kahve aldı, hesabı da sizin yerinize ödedi." 

"Hayranlarından biridir." demişti Meral. Çok umursamamış gibi duruyordu ancak ben başka şeylerin döndüğünden neredeyse emindim. Basit bir hayran gelip resim çekinmek isterdi, ne bileyim imza falan alırdı. İlk kez hesabım ödendiği için tuhaf hissetmiştim. 

"Başka bir şey yok mu?" diye sordum garsona. O da yeni hatırlamış gibi gözlerini kapatıp açtı ve bir özür mırıldandıktan sonra devam etti. 

"Sizin kadar çay seven birine kahveyi yakıştıramadığını söyledi. Sonra da çayı mı yoksa Karadenizli'yi mi sevdiğinize karar vermeniz gerektiğini rica etti."

Mi'lena.

Tahmin etmeliydim.


SONRAKİ BÖLÜM VAR YA WATTPAD'DE DEĞİL BOMBABOMBA.COM ADRESİNDE YAYINLANSA YERİDİR. 

Ama yarın. 

*Piç smile*

MAGAZİN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin