/27/

5.3K 211 27
                                    

"Babam çıldırmıştır." dedim yapmacık bir alayla. Telefonu Hazer'e verdikten sonra sesli şekilde çıkan haberi okumasını dinledim.

"Ünlü oyuncu Hazer Beylerbeyi ve başarılı iş insanı Mi'lena Serengil evlilik kararı aldıklarını duyurdu." dedi Hazer gülerek.

Tabi, çıkan haber üzerinde oynama yapmış olabilirdik. Aslında Hazer yaptırmıştı. 

"Yılın en iyi iş insanı ödülünün verilmesine oldukça kısa bir zaman kalmışken, Milena Hanım mikrofonlarımıza konuştu. Hazer Beylerbeyi ile evlilik kararını duyurduktan hemen sonra sözlerine şöyle devam etti: 

'Elbette evlilik güzeldir, yeni bir ilişkide hızlı bir karar alıyor olsak bile bu kararı beraber verebilmek çok önemli. Maalesef ki bu kararımız babam tarafından desteklenmemekte. Üstelik annemle yaşadığı şiddetli geçimsizlik sebebiyle, anneme ulaşmakta zorluk çekiyorum. Yani, o da haberi yarın sabah sizlerle birlikte öğrenmiş olacak.' 

Milena Serengil'e olan güzel bakışlarıyla dikkat çeken Hazer Beylerbeyi, sevgilisini destekleyecek cümlelerle kalplere dokundu. 

'Kadınlar, her zaman erkekler tarafından ezilmeye layık görülmüştür. Sanıyorum ki sevdiği insanlara değer veren insanlar, kadınların ne kadar yüce yaratılmış olduğunun farkındadır. Ancak zulmedilen herkese karşı ayakta durmak da boynumuzun borcudur. Annemi, Murat Serengil'in elinden kurtarmaya çalışırken lütfen sizler de desteğinizi esirgemeyin.'

Genç oyuncuya ve başarılı iç mimarımıza tebriklerimizi iletirken, yılın en iyi iş insanı ödülü için yapılan oylamalara son 20 gün kaldığını hatırlatmak isteriz."

"Bence gayet başarılı." dedim sırıtırken. Aslında mutlu değildim, annem hala yoktu ama en azından polislere şikayette bulunmuştuk. Bir gelişme olursa bana geleceklerini biliyordum. Zaten bizden sonra gitmiş ve babamla konuşmuşlardı.

"Çok başarılı." diyerek uzandığı yerden eğilip elimi öptü Hazer. Birkaç kez kirpiklerimi kırpıştırarak hazırlıksız yakalandığım bu anın şaşkınlığını atmaya çalıştım. Ardından elini uzattı ve parmaklarımı kavrayarak telefonu aradaki sehpaya bıraktı. "Senin kadar değil tabi."

Gülümsedim. 

"Anneni de alacağız, ödülü de alacağız." diye mırıldanırken elimi kaldırıp yeni bir öpücük bıraktı üstüne. 

"Sen?" dedim o an aklıma gelen şeyle. "Çekimler vardı? Japonya?"

"Ertelettim. Bunları sen düşünme."

"Nasıl?" Çünkü sette olmak sanıldığı kadar keyifli değildi. Bazı zorunlulukları oluyordu. Sahne çekimlerinin ne zamanı belliydi ne de saati. 

"Bu bir sinema, biliyorsun. Ayrıca rapor aldım kendime, yani Meral benim yerime halletti."

"Benim yüzümden." derken yüzüm düştü. Çaprazımdaki tekli koltuktan kalkan Hazer hızla yanımdaki boşluğu doldururken elimi bırakmıştı. Onun yerine iki yanağımı avuçları arasına almış, yaklaşmış ve gözlerime bakmaya başlamıştı. 

Yanağımı avuçlaması ve gözlerime bakması neyse de... Bu yakınlık... 

Yandım sanırım. Cayır cayır yandım.

"Sakın kendini suçladığını duymayayım, Mi'lena." dedi usulca. Sertti ama naifliği bu sertliğin de önüne geçiyordu. "Ve ayrıca, o evlilik fikri neydi Allah aşkına? Kalbime indi."

Ciddiyetim dağıldığı için bir anda kahkaha atmaya başladım. Neyse ki Hazer de bana eşlik etmişti. "Olacağı söyledim." dediğimde kısa bir an dondu kaldı. "Ne? İstemiyor musun? Ben sandım-"

"İstiyorum!" Tamam, biraz yüksek sesle söylemişti. Şu an ikimiz de bayağı utanır bir halde birbirimize bakıyorduk. "Yani, evet."

"Ne?"

"Evlensene benimle." dedi Hazer. "Ama yüzük almadım ama kabul edeceksen hemen alır gelirim." Duraksadı. "Ama kabul ettin zaten? Teklif etmiştim ben... Değil mi?"

Şaşkınlıkla ona bakarken yerinden ışık hızıyla kalktı. Ne yaptığını bile çözememiştim ki yaklaştı, saçlarımın arasında koca bir öpücük bırakıp yerinden fırladı. "Hemen geleceğim!" diye seslendiğinde ben de kalkmıştım. 

"Sakın!" dedim kapıyla arasına geçerken. "Yüzük falan alma." 

Alması lazım değil miydi?

"Nasıl?" Hazer'in de dengesi şaşmıştı. Az önce sırıtırken şimdi kal gelmişti adama. 

Mi'lena... Dengesini bozmadığın biri kaldı mı acaba?

"Ya ben utanırım öyle. Bakkaldan ekmek mi alıyorsun Hazer, Allah aşkına?"

Sanırım bunu söylerken bile pancar gibi olmuştum ki yüzünde hınzır bir ifade belirdi. 

"Kızardın mı sen?" diye sordu. 

Sen kızarmadın mı? Domates gibi oldun.

"Kızarmış mıyım?"

"Kızarmışsın." dedi bana doğru adım atarken. Sırtım kapıya çarptığında çoktan göğsüne doğru çıkarmıştım ellerimi. Sağ parmaklarımın altında hızlanmış kalp atışlarını hissettiğimde maraton koşusuna çıkmış gibi nefes alıp vermeye başladım. 

Ay hala yaklaşıyor. 

"Çok tatlısın." dedi Hazer. "Ben bu tada bakmak istesem... İzin verir misin ki?"

Havalanan kaşlarımla birlikte gözlerinin en içine baktığımda söylediği şeyi doğru anlayıp anlamadığımı anlamaya çalışıyorum.

"Nasıl?"

Yüzü yüzüme iyice yaklaşırken ölüyorum sandım. Ama hayatımda hiç böyle güzel ölündüğünü duymamıştım. 

"Mesela böyle..." diyerek biraz daha yaklaştı. Gözlerim dudaklarına doğru kayarken onunkinin de benim dudaklarıma kaydığını hissediyordum. Arada milimler vardı, nefesini hissediyordum. 

"Mi'lena..." diye fısıldadı. Benden başkası adımı duysun istemiyor gibiydi. "Seni çok pis öpeceğim." 

Arsız sözleri karşısında gözlerimi açmıştım ki kendisini dudaklarıma bastırdı. Gerçekten düşeceğimi sandım, zira ayaklarımı hissetmiyordum. Kasıklarımdan yükselen havai fişekler göğsüme kadar çıkıp ardı ardına patlamıştı. Nemlenen dudakları benimkileri kavrarken beceriksizce karşılık vermeye çalıştığımda kıyamet koptu. 

Yanağıma uzanan eller beni kendine daha çok çekerken ikimiz birden kapıya yaslandık. Ellerim Hazer ve benim aramda kalınca elimin değdiği ince kazağı tüm gücümle sıkmaya başladım. Dilini hissettim, bedenini hissettim, ruhunu hissettim. Hazer öyle güzel öptü ki beni, ilk kez doğru bir karar aldığımı fark ettim. 

Saniyeler sonra çekildiğinde alnını benimkine yaslayarak öylece kaldı. Derin nefesler aldık, soluklarımız bile karıştı. 

"Mi'lena..." dedi usulca. "Mi'lena, Mi'lena..." İç çektim. 

"Ben çok fena aşık oldum sana." diye tamamladı cümlesini.  

MAGAZİN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin