/28/

5.2K 186 6
                                    

Biraz hızlı ve garip bir sürecin içindeydik. Aslına bakılırsa, geçen iki günden sonra kendimi nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Bir yanım sürekli kanat çırpıp mutluluğa yetişmeye çalışıyordu ama diğer yanım kanatlarımı kırıp kırıp atıyordu. 

Babam, annemin tatile çıktığını söylemişti. Annem de büyük ihtimalle babamın baskısından dolayı polislere her şeyin normal olduğunu "arayarak" söylemişti. Tabi, bunun yalan olduğunu herkes biliyordu ama şu durumda kimse gerçekten bir şey yapamıyordu. Hazer hariç. Yalnızca yanımda durması bile bana öyle güç veriyordu ki... 

Dikkatimi dağıtabilmem için sevdiğim her şeyi yapıyordu. Yedi farklı kahve makinesi aldığını söylemiş miydim?

"Bak bu daha güzel." diyerek masadaki üç kupadan birini uzattı. 

Evet, gördüğü her kahveyi de sipariş etmişti denemek için. 

"Sen de kahveyi daha çok seviyorsun, değil mi?" diye sordum bir anda. Sonra da onun içmesini umursamadan kahveyi dudaklarıma götürdüm. Kokusu beni mest ederken aklımdaki annemi unutmaya, bir süre de olsa Hazer'le gerçekten ilgilenebilmeye çalışıyordum. 

"Ben çayı değil, Karadenizliyi sevdiğimi çok önce söyledim." diyerek göz kırptı. "Hatta aşık olduğumu da söylemiştim."

"Söylemiştin." Dudaklarım yeniden konuşmak için aralandı ama susmayı tercih ettim. Hazer'e ona aşık olduğumu söyleyememiştim, sanırım korkuyordum. Susuyor olmam onu sevmediğim veya ona aşık olmadığım anlamına gelmiyordu ama gerçekten korkuyordum. 

Hoş, evleneceğim demiştim ama konu aşık olduğunu söylemeye gelince niye korkuyordum bilmiyordum. Sanırım aklım yerindeyken hayatımda olan hiçbir erkeğe ilan-ı aşk etmediğim için yaşıyordum bu sorunu. Sanki... Sanki konuşsam bu büyü bozulacaktı. Sanki Hazer benden çok uzaklaşacaktı ve ben tüm bu sorunlarla tek başıma kalacaktım. 

"Bu arada..." dedi Hazer. "İki gün sonrası için bilet aldım. Japonya'ya gitmem gerekiyor artık." 

Kupayı sessizce masaya bırakırken başımı salladım. "Senin de gelmeni istiyorum ama annene ulaşamazken gelmek istemeyeceğinin de farkındayım. O yüzden..."

"Doğru düşünüyorsun." diyerek sıkıntılı bir nefes bıraktım. Yüzüm zaten düşüktü, şu an iyice düşmüştü. Gözlerinden kaçmadığı için oturduğu masanın köşesinden kalkıp bana doğru geldi. Bacaklarımın arasında kendine bir yer bulduktan hemen sonra yukarıdan bakmaya başladı. İki eliyle yanaklarımı kavradıktan sonra gözlerimi kapattım. 

İki gündür çok nadir temas ediyorduk. O öpüşmeden sonra sessizleştiğim için sanırım kendisini geri çekiyordu. En fazla sarılıyor, uyumam için de dizlerine yatırıp saçlarımı okşuyordu. Sanki hiç yaşayamadığımız o aile huzurunu birbirimizde arıyorduk. 

"Çok kısa sürecek. Yalnızca birkaç gün." dedi kısık sesle. Ancak onun da durumdan memnun olmadığının farkındaydım. "Sonra çekimler bitiyor. En fazla yeniden çekilmesi gereken bir sahne olursa gideceğim ama şehir içinde kalacağım."

"Sorun yok. Ben de sen gelene kadar ev bulurum." 

"Burada kal." dedi birden. "Yani ben yokum ama senin evin burası, biliyorsun. Hatta kendine ev açma, annen için bak yalnızca." Kaşlarım havaya kalkarken reddetmeye hazırlanıyordum ama sözümü kesti. "Sözlüm sayılırsın, Mi'lena."

Sözlüm... 

Kalbim... 

"Rahat edemem." dedim usulca. 

"O zaman ben gelene kadar evimi baştan yap. Kartımı bırakayım sana, tüm eşyaları değiştir."

"Olmaz. Senin evin, zevkini bilmiyorum ki."

"Benim tek zevkim sensin." dedi Hazer. "Sen neyi seversen onu severim, neyi sevmezsen onu sevmem." Yüzünde hınzır bir gülümseme belirdi. "Hem yatak odasının değişmesi lazım zaten. Daha senin eşyaların gelecek, dolapları büyütürsün. Sevdiğin nevresim takımından alırsın, makyaj masası falan da yok."

"Hazer-"

"Mi'lena..." Bayağı fazla eğilip saç diplerime uzun bir öpücük bıraktı. Bunu yaparken uzun bir nefes de çekmişti içine. "Döndüğümde bu evin her yerinde senin izini görmek istiyorum. Beni reddetme."

Cevap veremedim, kalakaldım bir an. 

Dudakları oradayken mırıldandı. "Yuvayı dişi kuş yapmıyor mu? Yap sen de güzelim. Hem bana da fikrimi sorabilirsin, birkaç günde her şey bitmez zaten."

Aslında biterdi, iki gün içinde evi baştan sona dizayn edebilirdim ama bunu ona söylemedim. Çünkü ev küçüktü, her şey hızlıca yapılabilirdi. 

"Olur mu?" diye ısrarda bulununca başımı salladım mecburen. Ama bu demek değildi ki annem için hazırlayacağım evde kendime ait bir odam olmayacak.

"Teşekkür ederim." 

"Böyle şeyler için teşekkür etme, Mi'lena." dedi usulca. "Sen teşekkür edince kalbime bir şeyler oluyor. Etme."

Yutkunarak başımı kaldırdığımda geriye çekildi. Böylelikle burnuma değen ince kazaktan yayılan parfümünün kokusu uzaklaştı benden. Ama daha güzeli, en az kahve kadar sevdiğim o güzel gözlerine bakabildim. 

"Bir şey daha var..." dedi sakince ama iyi bir şey söylemeyeceğinin farkındaydım.

"Ne?"

"Hiçbir şeyimiz normal gitmiyor, biliyorsun."

"Sen böyle konuşunca hiç güzel şeyler olmuyor çünkü." Anlatmasını bekler gibi sabırsızca baktığımda cebinden telefonunu çıkardı. 

"Az önce Meral söyledi." diyerek bir linke tıkladı ve açılan haberi önüme bıraktı. Gözlerim hızlıca haberi okurken konunun bizimle değil de, benimle ilgili olduğunu anladım. 

Babam, İç Mimarlar Odası başkanı olmuştu. Kaşlarım çatılırken yaptığı açıklamanın son paragrafını sesli şekilde okudum. 

"Umuyorum ki bu senenin en iyi iş insanı ödülü hak ettiği gibi bir kadına, Betül Erarslan'a gider. Kızım olduğu için Milena Serengil'e ayrıcalık yapamayacağım. Aile huzurumuzun bozulduğuyla ilgili haberler de artık doğru değil. Milena, her zaman duygusal biriydi. Bu nedenle anlaşmazlıklarımızı farklı anladı, yaşından dolayı yanlış ve fevri kararlar verdi ama artık her şey yolunda. Tekrar teşekkür ederim."

Derin bir nefes alıp Hazer'e baktım. 

"Sen kazanacaksın." dedi sakince.

"Ben kazanacağım." Kazanabilecek miydim?

"Bunun için her şeyi yapacağız." diye devam ettiğinde başımı salladım. 

Keşke Hazer kadar ben de kendime inanabilseydim. 

"Önce annemi bulmam lazım." 

"Önce anneni bulacağız." 

Ayağa kalkıp bir adım ileride duran Hazer'e kocaman sarıldım. Kolları hemen belimi kavrarken burnumu boyun girintisine götürüp sakinleşmek için koca bir nefes çektim içime. 

O gidince nasıl dayanacaktım tüm bunlara?

MAGAZİN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin