/34/

4.8K 182 9
                                    

11K olduk!

Hazer'in sorusuna cevap vermekten beni kurtaran şey asla susmasını istemediğim bir telefondu. Ayça arıyordu ve ben üç saniye içinde çalan telefonu açmıştım. 

"Alo." 

"Güzelim, biz burayı hallettik. Şimdi anneni bırakıp eve geçeceğim ben. Kapıyı çekip çıkıyoruz." 

Derin bir nefes alarak az önceki soruyu unutmaya çalıştım. 

"Sen harikasın." dedim ardından. "Annem nasıl?"

"Çok iyi. Açıkçası Hazer'le tanışmak istediğini kaçırdı ağzından. Eve geçmeden uğrasanız mı acaba?"

"Yarın belki." dedim çünkü Hazer belli etmese de çok yorgun ve uykusuz görünüyordu. 

Görüşürüz faslından sonra telefon kapandığında bana merakla bakan bir Hazer vardı. 

"Ayça." diye konuştum arayan kişi hakkında. Pis pis gülerek yüzüme bakıyordu. Eh adamın gece hayatı çok yoğundu tabi. Bu düşünce beni duraksattı. Adamın gece hayatı yoğundu, yoğun! Şimdi benden istese bunları... Az önce istemedi mi zaten? Fenalık geçireceğim şimdi. 

"İyi misin?" dedi gülmemek için kendisini zorlarken. Başımı iki yana sallayıp düşünceleri dağıtmaya çalıştım. Bir de gülüyordu utanmadan! 

"Hazer ya!" dediğimde dayanamayarak kahkaha atmaya başladı. Bense asılan suratımla kollarımı birleştirip oturmaya başlamıştım çoktan. 

"Ama yatak odasını merak ediyorum. Bence yetenek göstermek için harika bir alan... Mimarlık yetenekleri yani." diye diretti dalga geçmekle.

"Bence de." Göz devirerek garsona işaret ettim. "Hesap lütfen." Sonra Hazer'e döndüm. "Hesap benden." 

"Batırdın tabi beni... Kaç bölümün parası gitti ev için." Yeniden gülmemek için zorladı kendini. 

"Aynen canım." diye geveledim ağzımın içinde. Gelen hesabı da Hazer'in kartıyla hiç acımadan ödediğimde gülen taraf bendim. "Zeka göstermek için de bu restoran harikaymış, değil mi?" 

Hazer tek kolunu omzuma atarak arabaya doğru ilerlemeye başladığında ikimiz de heyecanlı ve durgunduk. Durgun olma sebebimiz, yaşadığımız aksiliklerden dolayı yorgun olmamızdandı. Heyecansa... Tamamen evle alakalıydı. İlk tepkilerini o kadar merak ediyordum ki! Bunu bir iş olarak değil de zevk olarak yapmıştım çünkü. 

Arabayı normal sürat ile sürdükten sonra eve gelebilmiştim. Kapıdayken anahtarı verip açması için ona uzattığımda beni durdurmadı. Kapıyı açtı, önceliği bana verdi. İçeri girdiğimiz esnada da kapıyı kapattı ve tüm gece kendini tutmuş gibi beni kendine çekip kocaman sarıldı. Oysa tüm odaların kapısı kapalıydı ve koridorda yalnızca duvarlar boyanmıştı. 

Boynuma bir öpücük bıraktığı esnada anlık bir titreme yaşadım. Bu... Öyle garip bir öpücüktü ki daha dudakları bana değmeden kasıklarımda bir elektriklenme olmuştu. Sonra biraz aşağı eğilip aynı yeri tekrar öptü. Ve tekrar. 

"Hazer..." dedim kendimi tutamayarak. Durmadı. Kazağı çekiştirip omzumu öptü bu kez. Sonra kulağımın arkasını. Ve ben ayakta duramayacak hale gelince bedenimi kapıya yasladı. Gözlerinin koyulaşan rengi beni bir yerden öbür yere savururken dudaklarımı öptü. Bu kez karşılık vermem çok ama çok kısa sürmüştü ki... Hazer bile şaşırmıştı. 

"Aşıyorsun kendini." dedi dudaklarımı bıraktığı esnada. "Ama şimdi bana evi göster. Yoksa ilgilendiğim tek şey gerçekten yatak odası olacak." 

Başımı belli belirsiz sallayarak yutkundum. Önce mutfağa geçtik. 

"Tezgah güzel olmuş." der demez beni kucağına alı tezgaha oturttu. Ne olduğunu bile anlayamadan dizlerimi aralayıp araya yerleştiğinde ellerim omuzlarına tırmanmıştı. "Yakıştın mutfağıma." diye tamamladı. 

Ah, kalbim.

Mutfaktan sonra salondaydık ve Hazer koltuk rahat mı diye kontrol ederken beni kolumdan tutup kucağına çekmişti. Çenem ve boynum arasındaki yeri öperken, "Ellerine sağlık." dedi. "Salonum sayende sıcacık olmuş."

Hemen ardından zar zor kendimi kurtarıp banyoya ilerledim ama zekilik edip içeri girmedim çünkü her an ikimizi birden suyun altına sokabilirdi. Ki, yine de yaptı bunu. Beni de duşakabinin içine çekip suyu açtığında ıslak bir öpüşme seansı daha vuku bulmuştu. Dizlerim titrerken kendimi yatak odasına zor attım. Hazer gerçekten duş alırken ben de giyinip kurulanmıştım. 

Ne zaman ki arkamı döndüm, Hazer'i karşımda buldum. Belinde havlusu vardı, giyinmeye geldiği belliydi ve o şampuanın kokusu her yanımı sarmıştı. Bir adım geri çekildim, sonra bir adım daha. Tek yanağı gülerek bana baktığında "Denememiz lazım. Görmezsem öleceğim." dedi. Kesin konu yatağa yakışıp yakışmayacağıma gelmişti ki, elini açtı. 

Kutu yoktu. Yalnızca tektaş vardı elinde. 

"Deneyelim mi?" dediğinde şok içinde yüzüğe bakıyordum. "Deneyelim, deneyelim." dedi sonra.

"Mi'lena Beylerbeyi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Mi'lena Beylerbeyi..." Gözlerim sonunda Hazer'i bulduğunda heyecanla bana bakıyordu. "Yakıştı yakıştı. Yakıştı, değil mi?" 

MAGAZİN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin