/31/

4.6K 190 7
                                    

Babamın yeni taşındığı evine bir yabancı olarak gelmiş, polis arabalarının arasına benimki de sıkıştırılmıştı ama oldukça geride kalan bir sıkıştırmaydı bu. Ellerim titrerken iki kez önümdeki polis aracına çarpacaktım ama neyse ki ani fren yapabilmiştim ve arkadaki şoför çok kaliteli olduğundan dolayı bana çarpmadan buraya kadar gelebilmişti.

Hava kararmak üzereydi. Tüm günüm karakolda geçmiş, savcılık izni almış, babam hakkındaki şikayetimin üzerinden geçilmiş, Hazer'in eski avukatı Burak bey benim yanıma gelmişti.

Kısa bir polis şovunun ardından iki katlı villadan babam çıkmış, peşine de annem görünmüştü ama ben onunla konuşamadan yeniden karakola geçmiştik.

Bitik haldeydim. Annem polislerle konuşuyor, babam ifade veriyor, Burak bey zaman zaman bana su içmemi hatırlatıyor ve kadın polis memurları da doktor isteyip istemediğimi çünkü korkunç göründüğümü soruyordu. Ve ben, Hazer'in beni aramış olmasıyla bile ilgilenecek kadar telefona bakamıyordum.

"Anne!" diye seslendim onu görür gelmez. Yerimden kalkıp kollarının arasına girene kadar kendimi ne kadar kimsesiz hissettiğimi fark etmiştim. Saatlerdir o kadar korkmuştum ki babası mafya olduğu için kaçırılıp başına silah dayanan savunmasız kız çocuğu gibi hissediyordum. 

"Sakin ol." demişti annem. "Ben iyiyim." 

Hemen sonrasında arkamızdaki kapı açılmıştı ve dışarı babam çıkmıştı. Günler sonra onu televizyondan değil de kanlı canlı karşımda görebiliyor olmak beni üzmüştü. 

"Aşağılık bir adamsın!" diye bağırmıştım sonrasında. "Ne karısının ne de kızının kıymetini bilmeyecek kadar aşağılık bir adamsın!" Yanındaki avukatlarıyla birlikte elini kolunu sallayarak dışarı çıkmış olmasına aldırmadan anneme döndüm bir kez daha.

Neler olduğunu sormak için eve gitmeyi önermiştim. Ancak annemi Hazer'in evine götürmektense ona özel hazırladığım eve götürmeyi tercih etmiştim. Arabaya binip Ayça'ya evin durumlarını sorarken annemle birlikte geleceğimi söyledim. Böylelikle, durduğum ilk yerde bir yeni gelin çeyiz seti alarak mutfak eşyalarının neredeyse tamamını elde ettim. 

Hiç konuşmadık. Yol boyunca ağzımızdan bir kelime bile çıkmadı. Ne zaman eve geldim, arabayı park ettim, arabanın ışığını gören Ayça tek katlı müstakil evin kapısını bizim için açtı, o anda Hazer'in aradığını gördüm. 

"Ben eve geçeyim, sen gelirsin." diyerek giden annem, az çok bir şeyleri bilir gibi bakıyordu. Zaten damarlarımda dolaşan pişmanlık da o anda belirdi çünkü annemin gözleri parmaklarıma yöneldi. Yüzük takıp takmadığıma bakıyordu, zira her anne kız ilişkisinde olacağı gibi değil de, evleneceğim haberini her sabah yayınlanan bir magazin programından öğrenmiş olmalıydı.

"Alo." dedim yalnız kaldığımızda. Bluetooth sayesinde Hazer'in sesi arabayı doldurdu. 

"Aklım çıktı, Mi'lena." dedi. "Neden bakmadın telefonuna? Burak bey olmasaydı meraktan ölecektim. İyi misin? İyi misiniz?"

"İyiyim." dedim usulca. Ama sesini duyar duymaz sabahtan beri tuttuğum tüm yaşlar gözlerimden firar etmişti. Peşinden de bir hıçkırık.

"Şşş... Sakin ol." Kendisi de az önceye kıyasla çok sakindi. "Ağlıyorsun, yanında yokum. Sakin ol, tamam mı? Yarın gece yanına geleceğim. Çok az kaldı. Benim için... Lütfen ağlama Mi'lena."

Başımı salladım ama görmeyeceğini biliyordum. "İyiyim, sorun yok." dedim. Yalan söylüyordum. 

"Sorun yok." diye telkin etti kendini. Derin bir nefes sesini duydum ve o nefes sesi, sanki yanımdaki koltukta Hazer oturuyormuş gibi hissettirdi. "İyisin, iyisiniz. Sorun yok. Neredesiniz?"

"Annemin evine geldik." Sesim bir fısıltıdan farksızdı. "Ayça burada. Mutfak ve yatak odası bitmiş, salon takımı da eve gelmiş. Burada kalırız bugün." 

"Bize geçseydiniz." dediğinde yüzümde tuhaf bir gülümseme oluştu. Zar zor yutkunmaya çalıştım. 

"Annem... Rahat edemezdi diye düşündüm." 

"Anneme söyle, benimle ilgili bir şeyden rahatsızlık duyarsa bu ev hakkında olmasın." Göz yaşlarımı silerken yüzümde bir tebessüm oluştu. 

"Teşekkür ederim." diyebildim ama o kibarlık ettiğimi sandı. Oysaki, ben belki de hiç ailesini tanımamış olan Hazer'e teşekkür etmiştim, anneme anne diyebildiği için. Hayatımın toplamında bile benim elimi bu kadar tutmayan Hazer'eydi teşekkürüm. Beni seven, sevdiği için orada ulaşamadığı her an kafayı yiyen ancak göz yaşlarımı duyunca sakinleşen Hazer içindi. 

"Ben teşekkür ederim." dedi. Kibarlıktan söylemişti ama altında kim bilir, neler neler vardı. "Annenin yanına geç, uyumadan önce de benimle konuş, olur mu?" diye sorduğunda onu onayladım. 

Sonra arabadan indim, Hazer'in duyumsadığım nefes sesleri kulaklarımda defalarca kez yankılandı. Mutfağı yerleştirdik, Ayça bizi düşünerek alışveriş yaptığı için çay demleyerek salona geçtik ve olanları dinlemeye başladık annemden.

 "Silahı doğrultan bendim." diye başladığında elimdeki bardak düşmek üzereydi. Babamı öldürecek dereceye geldiğinden haberim olmadığı ve bu esnada hiçbir şey yapamadığım için kendimi suçlu hissetmiştim. Ama yemin ederim, elimden gelen her yolu denemiştim. "Bir insan evladı için her şeyi yapabilirmiş. Baban son anda elimi ters çevirmese, ikimizden biri ölecekti." diye devam etti. 

"Polisler biliyor mu?" diye sorarken annemi inceliyordum. Şiddet gördüğüne dair bir morluk, iz, yara yoktu ama psikolojisi farklıydı. Gözleri hep buruk, ağlamaya hazırdı. 

"Anlatmadım." dedi bu kez. Ve ben bas bas bağırmaya başlamadan önce, devam etti. "Anlatsaydım... İşin ucu sana da dokunacaktı. Hem... Hazer'le bile tehdit etti beni. Şimdi buradayım ama benimle boşanmak istemiyor. Yalnızca vakit verdi, bu kadar." 

"Halledeceğim." dedim annemin ellerine sarılırken. "Bir evlat annesi için neler yapabilir, herkese göstereceğim." Duraksadım. "Hatta, iki evlat." diye düzelttim. "Hazer'in de annesi sayılırsın artık." 

Gülümsedi, gülümsedim. Ayça çayları doldurdu, konuştuk ve sabaha karşı anneme sarılıp uyuduk. Bizi uyandıran şeyse çalan telefonum oldu. 

"Yenge!" dedi telefondaki sinirli ses. "Ben Ayfer Usta, geldim ama yoksun. Evi yapacağız demedik mi? Dün de yoktun. Başka ustayla anlaştıysan söyle biz de ona göre iş yapalım. Anlamadık gitti valla. Ayıptır yenge bu yaptığın. Kapıda fayanslarla bekliyoruz bir saattir!" 

MAGAZİN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin